28/07/2016
Perşembe, Tire
Biri
çıkar da sağlığını neye borçlusun diye sorarsa, "Yoğurda, ev yapımı yoğurda
borçluyum." derim. Sabah ve akşam birer kâse yoğurt yemeden rahat etmem. Superonline
yetkilisi aradığında yoğurdumu yeni bitirmiştim. Torbalı’daymış. Gönderilen
mesajda 48 saat içinde modem bağlantısını yapacakları yazılıydı. Bir terslik
çıkacak diye başından beri huzursuzdum. Hiçbir şeyim kolay olmamıştı.
İlk
olarak orta yaylaya gidip su gelirine baktım. Yukarı yaylaya çıksam yetkiliyi
bekletmiş olacaktım. Nitekim bir müddet sonra arayıp Kaplan köy meydanına geldiğini
söyledi.
Yolu
tarif ettim. Daha telefonu kapatmadan beyaz bir otomobille karşımda belirmişti.
Bahçe içi yol boyunca Taş Ev’in önüne geldik. Şakacı bir çocuk. Verandada
oturduk. Kablonun yerini sordu. “Ne kablosu, kablo falan yok burada.” dedim.
Telekom’un kablo çekmesi lazım önce dedi. “O zaman uzun iş.” dedim. “Eğer
abonelik müracaatı yapılırsa birkaç gün içinde kablo çekmek zorundalar” dedi. Hemen
bugün müracaat yapmamı önerdi. Yakın alakasını karşılıksız bırakmamak için eşim
ona mevcut meyvelerden bir yolluk hazırladı.
Servis
elemanı gider gitmez ben de arkasından çıktım yola. Telekom’a müracaat etmek
üzere PTT nin arkasındaki binalarına uğradım. Kadın memur köy dışında kablo çekilmemiş bir yer olduğu için
telefon talebimi biraz zor yerine getirebileceklerini, bu konuda kararı
amirinin vereceğini, ancak onun saat beşten sonra geleceğini söyleyip “Saat
beşten sonra gelip görüşebilirsiniz.” dedi.
Aşağı inmişken bir
arkadaşın yanına uğrayıp biraz sohbet ettim. Daha sonra evden birkaç parça eşya aldım.
Burak Beyi arayıp işe ne zaman başlayabileceklerini sordum. Hafta sonuna,
cumartesi olmazsa Pazar günü makineyi getireceğini söyledi. İşlerimi bitirip yaylaya dönüyorum.
Eşim kızılcıkları süzgeçten geçiriyor. Neredeyse işi bitmek üzere. Kaldığı yerden ona
yardımcı oluyorum.
Akşam
yemeğinden sonra verandaya kurulup sohbet ediyoruz. Hazırladığım menüyü
gösteriyorum. Yıllarca hep bu anları özlemiştim. Onca yıl eşiminkinden daha çok genel
müdürümün yüzünü gördüm. Oğlumuzla konuşuyoruz. Yarın cuma olduğu için onların
tatil günü.
İnternet bağlantısı kurulmadığından blogları
takip edemiyorum. Ancak her günün sonunda günlüğümü yazmayı ihmal etmiyorum.
Bilgisayarda yazdığım yazıları ilk fırsatta yayınlamayı düşünüyorum. Geç vakit
kızım arıyor. İzmir yanıyormuş. Biz ise burada yaylanın keyfini sürüyoruz.
Tam bir düzen kuruluncaya kadar bu işler bir koşturmacayla geçer ve nasıl da yorar. Ama her şey bitince bütün yorgunlukları unutulur. Birkç yayın öncesi ben de Toroslar'daki yaylamızdan söz etmiştim.
YanıtlaSilAilenizle birlikte sağlıklı günlerde oturun.
Haklısınız. Sanırım en az bir sene devam eder bu yoğunluk. İşler hiç bitmez ama umarım sonraları bir düzen bulur. Son üç haftadır internet olmadığından bloglara bakamadım. Şimdi okurum sizin yaylanızı da:) Güzel dileğiniz için ayrıca teşekkür ederim.
YanıtlaSilBen de o günlerin hayalini kuruyorum. Çocuklarımla eşimle vakit geçireceğim günler. On saat mesai insanı mahvediyor.
YanıtlaSilOğlunuz arap ülkelerinden birinde mi çalışıyor?
Yirmi dört saatin yirmi saatini işime ayırırdım. Çok yanlış bir şey. Belki de bu yanlışı düzeltmek için erken bıraktım başkasına çalışmayı. Şimdi hemen hemen her dakikam eşimle birlikte geçiyor. Ne yazık ki çocuklar büyüdü artık. Onlar bizimle değil. Oğlum, inşaat mühendisi, Umman'da çalışıyor. İş yoğunluğumdan dolayı çocukluklarında onlara hak ettikleri ilgiyi gösteremedim sanırım. Nedenini soracak olursanız, biraz ülkemize has çalışma şartları, biraz işkoliklik, biraz da kimse bana "Şunu niye yapmadın?" demesin kaygısı işte.
YanıtlaSil