Sabahları habersiz gelen misafirlerimizi bekletmemek için hazırlık yapıyoruz. İkinci haftamızda herkesin görevi aşağı yukarı belli. Kadro tamamlanıncaya kadar eşimle boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Kahvaltı tabaklarının hazırlanması işi eşimin. O benim aksime son dakika işlerini pek sevmez. Eşimin hazırladığı serpme kahvaltı tabaklarının üzerinin streçlenmesi benim işim. Misafir geldiğinde ekmeklerin kesilmesi ve salatalık, domates söğüşlerin hazırlanması, peynir tabaklarının ceviz ve maydanozla süslenmesi, lor peynirinin üzerine karadut reçeli dökülmesi işleri de bende. Eşim bu esnada sıcak sıcak servis edilecek peynirli pişiyi hazırlamaya başlıyor. Hüseyin'i mutfaktan içeri pek sokmuyoruz. Onun görevi sabah temizliği ile başlıyor. Masalar, sandalyeler siliniyor. Misafirden sipariş alınması, masaya servis açılması, su, çay ve meşrubat servisi onda.
Sabah hazırlığını tamamlayıp kahvaltı tepsisini havuzun kenarındaki masaya koyana kadar Hüseyin geliyor. O gelmeden Zeytin'in sabah kahvaltısını ve suyunu hazırlamış, bir ara gidip demir kapıyı açmıştım. Hemen gidip taze ekmek alıyorum. Bugün küçük pazardan alacaklarım var. Bana öyle geliyor ki en fazla tüketilecek meze atom olacak. İzmir'in bazı yerlerinde bu mezeye eroin de diyorlar. Çocukluk arkadaşımın marketinde bir meze reyonu var. Müşterilerden biri gelip "Bana biraz eroin ver Mustafa Bey" deyince çok şaşırmıştım. Atom ya da eroin zehir gibi acı kurutulmuş kırmızı biber, süzme yoğurt ve tereyağı ile yapılan bir tür meze. Şimdiye kadar aldıklarım yetmiyor yine gidip bir çuval kırmızı biber alıyorum.
Öğlene doğru Haber Tire gazetesinin sahibi arayıp ziyaret etmek istediğini söylüyor. Daha önce tanıştığımızı söylüyor. Fen Lisesi öğrencilerinin botanik çalışması yapmak üzere yaylamıza yaptıkları ziyaretleri esnasında tanışmış olduğumuzu hatırlıyorum. Yarım saat sonra geldiğinde misafirimi verandaya alıyorum. Gazeteden ve şehir yaşamından bahsediyor. Ben de Taş Ev'i anlatıyorum. Taş Ev'imizin tanıtımını yapabileceğini söylüyor. Gazetede köşe yazarlığı teklif ediyor. Memnuniyetle karşılıyorum. Gazetede köşe yazıları yayınlanan kişileri tanıtıyor. Uzun bir sohbet oluyor. Web site çalışması yaptıklarını ve Taş Ev için birlikte çalışma yapabileceğimizi söylüyor, daha önce yapmış olduğu çalışmalardan örnekler gösteriyor. Öğlen yemeğini yedikten sonra ayrılıyor yanımızdan.
Zeytin bugün çok sevimli. Hoplayıp zıplıyor etrafımızda. Sonunda yorgun düşüp uyuyor. Oynadığı kestane kozalağı burnunun dibinde. Yanına eğilip fotoğrafını çekiyorum. Artık bize o kadar güveniyor ki gözünü bile açmıyor.
Akşam saatlerinde yukarı yaylanın üzerindeki bölgede ceviz yetiştiriciliği yapan ve geçenlerde bizi ziyaret eden Galip Bey, yanında biri öğretim üyesi olmak üzere Ankara'dan gelen üç misafiri ile birlikte Taş Ev'e geldiler. Onları Taş Ev'i gezdirdik bir kez daha. Hiç bir şey yapmayıp müze olarak değerlendirsek Taş Ev'i daha mı karlı olacak acaba?
Onlar gittikten sonra demir kapıyı kilitliyorum. Akşam yemeğinden sonra eşim verandada pazardan aldığım acı kırmızı biberleri ipe dizmeye başlıyor. Ben de yanında ceviz kırıyorum. Yeni sezon cevizler piyasaya çıkmak üzereyken geçen sezonun cevizleri oldukça iyi durumda. Birkaçı dışında bozuk çıkmıyor.
Rüzgar bu tarafa estikçe şehrin düğün salonlarından oyun havası sesleri geliyor. Gece kuşu seslerine baykuş sesleri karışıyor. Serin ama üşütmeyen bir hava. Eşim benden bu kadar deyip içeri giriyor. Ben tertemiz havayı içime çekiyor gecenin sessizliğinde kayboluyorum.
Taş Ev, misafirlerine kapısını açarken pek çok başka şeye de kapısını açıyor. Tire Gazetesi'nde yazacak olmanız çok güzel haber. Gazetecinin farkındalığı da gözümden kaçmadı :))) Hayırlı olsun.
YanıtlaSilTaş Ev çok güzel olmuş bu arada. Eşinizin titizliğini yadırgamadım. Gönül rahatlığıyla yemek yenecek yerlerden biri oldu bile.
Gerçekten de her yeni günün hangi kapıları açacağı belli değil. Taş Ev'i bir düzene sokalım bakalım önce. Teşekkürler.
YanıtlaSil