KATEGORİLER

18 Ağustos 2016 Perşembe

SİNEK KIZARTMA MAKİNESİ


26/07/2016 Salı, Tire

Kapalı pencerelerin ardında geçen önceki gecenin sıcağından sonra dün gece kanatları açtık. Ne kadar kanatlı arkadaş varsa odanın ve televizyonun ışığına üşüştüler. En ufağından en büyüğüne uçangiller faunası adeta resmigeçit yapıyorlardı.
İçinde mor renkli flüoresan ampullerle uçan haşereyi cezp edip üzerine çeken daha sonra elektrik vererek onları imha eden cihazı kurduk pencerenin önüne. Fişini takmamla birlikte çat çat sesleriyle sırası gelen düştü alttaki tablaya. Bütün yaylanın böcekleri pencereye üşüştüğünde anladık bunun bir çözüm yolu olmadığını…
İnsanoğlu nelere alışmıyor ki? İlk günkü gibi tepki vermiyorum börtü böceğe artık. Onları tanımaya başladım. Zamanla bütün huylarını da öğreneceğime inanıyorum. Öğrenmek zorundayım. Aslına bakarsanız asıl yer sahipleri onlar. Bizim varlığımıza da onlar alışmaya çalışacaklar. Şansımıza sinek, sivrisinek yok. Uçan böcekler arasında bir belalım var benim. İsmini bilmiyorum. Koyu kahve hatta siyaha yakın sert bir kabuğu var. Cızbız sinek öldürücü de kar etmedi ona. Beş milimetreden otuz milimetreye kadar değişen boya sahipler. Bir anda üzerinizde yürümeye başlıyorlar, kulağınıza girmeye çalışıyorlar. Hemen üzerimizden atıp yere düşürüyor ayağımızla üzerine basıyoruz. Çıt diye bir ses çıkıyor. Tamam, hallettik derken beş on santim yukarı fırlatıyor kendini. Yine yakalayıp ezmeye çalışıyoruz. Yine bir çıt sesi, yine sıçrama… Bu sefer ayağımızla basıp sürüklüyoruz. Bu daha etkili oluyor. Ama birini yok edince on tane arkadaşı geliyor.
Dün gecemiz böyle başlamıştı. Sinek kızartma makinesine takılan böceklerden çıkan duman ve yanık kokusuna bile razıydık ama sonunda teslim olduk. Pencerenin kanatlarını kapatıp cızbız makinesini içeri aldık. İçeride kalan böcekleri nasıl olsa hallederdi. Hiç olmazsa yeni gelen olmayacaktı artık. Yine de önceki gün kadar sıcak hissetmedik.
Bu sabahki kahvaltı tecrübe amaçlı. Endüstriyel tost makinesini ilk kez deneyeceğiz. Eşim müşteri oldu. “Tostunuzu nasıl istersiniz hanımefendi? Sucuklu, kaşarlı, karışık?”
Sucuk, kaşar karışık öneriyorum. Ekmeğimiz özel, nohut mayalı. Herkesin margarin sürdüğü ekmeğe biz tereyağı sürüyoruz. Böyle yaparsak batar mıyız ki? Olsun varsın, fiyata ekleriz. Halkımız üç kuruşun hesabını yapıyor. Yapacak bir şey yok, kaliteden taviz veremeyiz.
Sucuklar pişiyor, kaşarlar eriyor. İşte bak bu kötü. O kadar erimese iyiydi. Ekmeği arasından tost makinesinin döküm tablalarına dökülüyor. Peyniri çok mu koydum acaba? O neyse de döküm tablanın üzerine dökülen peyniri temizlemek en az yarım saatimi alıyor.
İlk iş olarak mermerciyi arıyorum. Dün gelip montaj yapacaktı "İnşallah". Bir işte “İnşallah” varsa o iş yattı demektir. Tahminimde yanılmadım. Dün montaja gelmediği gibi sabah telefonuma da cevap vermiyor. Alışık olmadığım bir diğer özelliği bu bölgenin. Söyleyecek lafı yoksa karşınızdakinin özellikle açmıyor telefonu. Ben de onu taciz edeceğim her saat başı aramak suretiyle.
Yukarı yaylaya kızılcık toplamaya çıkıyorum. Havuzun üzerinde iki büyük kızılcık ağacı var. Aşağı yaylaya gelen su da azalmış. Çıkmışken ona da bakarım. Artık hızlı adımlarla, hiç dinlenmeden yukarı yaylanın havuzuna kadar çıkabiliyorum. Yukarı çıkmak gözümde büyümüyor şimdi. Oysa yeni geldiğimde çok kiloluydum. Üstelik sigara da içiyordum. Bir ölümdü yukarı çıkmak benim için. Havuz tam dolmamış. Akşama yine çıkar meyve fidanlarına veririm suyu. Hemen yukarıda sepete doldurmaya başlıyorum kızılcıkları. Çok yüksek dalların yanı sıra yerlere kadar yatan dallar var. Her yıl güzel bir şekilde budanması lazım ağaçların. Ancak birkaç tane olsa neyse. Gelişi güzel büyüyen ağaçların altında gezmek ayrı bir hüner. Ya kuru dallardan biri gözüne girer kör eder, ya kulağına girer sağır olursun. Şükürler olsun ne gözüme ne kulağıma girdi şimdiye kadar ama başımdan çok yaralandım. Ağaçların üzerinde kızarmayı bekleyen çok meyve var. Olanları topladıktan sonra tam ayrılmak üzereydim ki başımı yine bir budağa çarptım. Elimi dokununca kanadığını anladım. Bayağı şiddetli vurmuştum aslında. Bir an dengemi kaybeder gibi oldum. Topladığım yeter deyip aşağı indim. Eşim başımın halini görünce telaşlandı. Gülümseyerek “İş kazası” dedim.
Taşeronun yolu yapamayacağını söylemesinden sonra tek ümidim Burak Bey’di. Yola beton dökmek yerine kilit parke yapılmasına karar verdik. İşin tamamı için anahtar teslimi güzel bir fiyat verdi. Burak Bey benim meslektaşım. Verandada oturup uzun uzadıya sohbet ettik. Eşim misafire kahve ikram etti. Taş Evi gezdirdim. Çok beğendi. Böyle bir işletmeye Tire’de ihtiyaç olduğunu söyledi. Bir hafta, on gün içinde yolumuzun tamamlanacağı sözünü aldık. Bu işin hallolmasına çok sevindim. İnşallah son anda bir aksilik çıkmaz.
Eşim elma reçeline ayırdı bütün zamanını. O bir ara dinlenirken ben de aşağı yaylayı dolaşmak istedim. Kümesin yanındaki ağaçlarda iki çeşit (mor ve sarı) erik toplanmayı bekliyor. Kızılcıkları kuşlar yemiş ya da yere dökülmüş. Ağaçların etrafını dikenler ve kuru otlarlar sarmış olduğundan yanaşamadım. Güzel pembe bir yabani çiçek takılıyor gözüme. Adeta gel benim fotoğrafımı çek diyor. Kırmıyorum onu. Asmalarda üzüm görmem mümkün olmayacak. Kuşlar üzümlerin saplarını bırakıyor sadece. Bağcılık yapanlar üzümlerini kuşlardan nasıl korurlar merak ettim şimdi. Dallardaki korukları topluyorum ben de. Nasıl olsa üzümü bize kalmayacak (!)
Taş Ev’e döndüğümde eşim de geliyor yanıma. Ben korukların tanelerini ayırırken o da son kalan elmaları soyuyor. Hava kararmadan yukarı yaylaya çıkmam gerek. Hemen fırlıyorum. Havuzun çıkış vanasını açıp suyu fidanların damlama borularına veriyorum. Aşağı yayladaki havuza çok az su geliyor. Yukarıda bir problem yok görülüyor. Bir yer tıkanmış olmalı, ama neresi? Vakit kaybetmeden aşağı iniyorum.
Akşam yemek yerken sohbet ediyoruz. Konu Taş Ev. Eleman konusu şans işi. Dışarıdan bir aile bulmak lazım bir an önce. Şöyle incir zamanı, kestane zamanı, ceviz zamanı bizi zorda bırakıp gitmeyecek…

2 yorum:

  1. Anladığım kadarıyla yardımcıya ihtiyacınız var. Bir karıkoca olsa işinizi mükemmelen görür ve rahatlatır sizi.

    YanıtlaSil
  2. Doğru anlamışsınız sayın Profösör :) Hani bir bulabilsek...

    YanıtlaSil