KATEGORİLER

28 Eylül 2016 Çarşamba

TEKİR KEDİ

28/09/2016 Çarşamba, İzmir

Dün gece Taş Ev'i Zeytin'e emanet edip evimize dönmüştük. Sabah erken saatte yola çıkmamız gerekiyordu. Sobayı alacağımız yerden aramışlar, yüklemeyi ancak sabah yapabileceklerini söylemişlerdi. Oğlum ile birlikte kahvaltı etmeye vakit bulamadan çıktık yola. Biraz da geç kalmıştık aslında. Yoğun bir trafik akışı vardı karşıdan. Her zamankinden daha hızlı gitmem gerekiyordu randevu saatinde orada olabilmemiz için.

Aradıklarında neredeyse gelmiştik. Tam söz verdiğimiz saatte... 145 kg döküm sobayı önce palet üzerinde kaydırarak dükkan dışına çıkardılar. Arabayı yanaştırıp bagajını açtım. Dört kişi kolaylıkla yerleştirdiler sobayı, boruları, maşa takımı ve odunluğu. İlk işimiz tamamlanmış oldu böylece. Sabah saat dokuzda aramamı istemişti camcı dün akşam onu aradığımda. Dokuzu biraz geçe telefon ettiğimde tamperleme işi nedeniyle saat on bir gibi hazır olur demişti karşıma çıkan bayan sesi.

Sobayı ve diğer parçaları yükleyince daha dikkatli kullanmak gerekiyor arabayı. Oğlum yanımda sürekli uyarıyor. "Aniden durursak arkadaki soba öne kayıp bizi ezer, aniden hızlanırsak bagaj kapağında dışarı fırlar." Cam hazırlanana kadar annemlere uğradık. Oğlum Umman'dan hurma getirmiş onlara. Torunlarını görünce pek sevindiler. Habersiz gelişimize biraz sitem ettiler. Çok kalmadan çıktık tekrar yola. Camcıya geldiğimizde saat on biri biraz geçiyordu. "Camınız henüz tamperleme işleminden geçmemiş yarın hazır olur ancak." dedi bankın arkasında oturan adam. Geçen haftadan konuşmuştuk bugün alacağımı halbuki. Tire'den gelip bu camı almak cam parasından daha fazla yakıt harcamak demek. Camı sobanın altına koyacağız. On milimetre kalınlığındaki cam, tamperleme işleminden sonra ısıya dayanıklı hale getiriliyormuş. Söylenmeye başlıyorum. Telefon eden kız geliyor yanıma ve kendisini takip etmemi istiyor. Sıra sıra camların dizildiği bir yere götürüyor. "Camınız burada." diyor. Bazen işlem sırasında ya da istiflenirken patlayabiliyormuş camlar. Beş kuruş büyüklüğünde bir leke var bir kenarında. Öyle verseler nasıl olsa görünmez deyip almayı düşünüyorum. "İsterseniz cuma gününe yenisi çıkana kadar bu camı götürebilirsiniz ancak bu ileride patlayacaktır mutlaka." diyor dürüstlükle.  Şansımıza razı olup çıkıyoruz imalathaneden.

Gaziemir Optimuma uğrayıp alışveriş yapacağız. "Mevcut mikrodalga fırın ağır çalışıyor." diyor Aşkın Şef. Önce modern bir mikrodalga fırın alıyoruz. İstediğimiz tabakları bulamıyoruz burada. Gezinirken telefon çalıyor. Arayan camcıdaki kız yine. "Camınız hazır, fazla uzaklaşmadıysanız dönüp teslim alabilirsiniz." diyor. Şaşkınlığım sevincime karışıyor. Şaşırıyorum, çünkü on dakika önce iki günde ancak çıkar camınız demişlerdi. Seviniyorum, iki gün sonra sadece camı almak için o kadar yol yapmama gerek kalmayacak.

Hiçbirinin birbirinden haberi yok burada. Benim cam hazırmış oysa. Dönüp camı yüklüyoruz. Arabanın arka koltukları yatırılmış olduğu halde bir metreye bir metrelik cam zor sıkışıyor araya. Yeniden yola çıkıyoruz. Metrodan birkaç parça eşyanın yanı sıra eksik kalan tabakları tedarik ediyoruz. Haftaya cuma oldukça kalabalık bir dernek toplantısına ev sahipliği edecek Taş Ev.

Dün gece geç yatıp çok erken saatte kalktığım için dönüş yolunda uyumamak için mücadele veriyorum. Eve gelince yukarı çıkıp ağır sobayı indirmek gücünü kendimde göremiyorum. Aşkın Şefi arayıp yarın için fazladan iki adam bulmasını istiyorum. Arabadan o koca sobayı indirmek ve bir üst kata çıkarmak hayli zor olacak gibi...

Pazartesi günkü davet için listemizdeki bazı kişileri arıyorum. Seha Amca çok istediği halde gelemeyeceğini söylüyor. "Kaşığı ağzıma götürmekte zorlanıyorum artık yaşlılıktan." diyor. Ayakta duramadığını söylüyor. Protokolün kendisini bu halde görmesini istemiyor. Yaşlılık böyle bir şey. Başka bir gün onu misafir edeceğiz Taş Ev'de ve uzun uzun yazacağım o tarihi anı burada.

Belediye Başkanına ulaşamadım. İki gün izne çıkmış. Telefonlarına ulaşılmıyor. Ancak davetimize icabet edeceğini sanıyorum. Yarın listenin tamamına ulaşmam lazım, yoksa geç haber verdiğimi söyleyebilirler. Orhan Aksay Hoca eşimin akrabası, Seha Hoca gibi Tire'nin ayaklı kütüphanelerinden. O da çok yaşlı. Gelmek isterim ama ben çıkamam oralara diyor. "Ne demek ben gelir sizi alır, sonra da geri getiririm." diyorum. Çok seviniyor.

Evde temizlik var sabahtan beri. Eşim kadının başında, evden ayrılamadı o yüzden. İzmir dönüşü biraz dinlendim ama aklım arkası eşya dolu arabada. Yol boyunca sobanın, tabakların gıcırtıları eşliğinde ağır ağır gelebildik kapıya kadar. Şimdi yaylaya çıkıp yükümüzü bir an önce boşaltmak istiyorum. Akşama arkadaşım Ali'lere gitmek istiyoruz. Telefon ediyorum. Kuşadası'ndalarmış. Artık sezon sona erdiği için yazlıkları kapatıyorlar. Onu da davet ediyorum yemeğe, sağ olsun kırmıyor.

Kardeşim Ahmet arıyor akşam üzeri. Yazdığı kitabın tanıtımı için Taş Ev'de bir kokteyl vermeyi düşünüyormuş. Hem kitabın hem de Taş Ev'in tanıtımı olur diyor.

Zeytine bakmamız, yemeğini vermemiz lazım. Sırf bu yüzden oğlumla çıkıyoruz yaylaya. Hava kararmaya başladı bile. Soba dışında boruları, tamperli cam altlığı ve diğer aksesuarlarla, mikro dalga fırını ve tabakları indiriyoruz arabadan. Geriye sadece soba kalıyor. Onu yerinden kımıldatmak imkansız bizim için.

Dönüşte kokoreç yemek istiyor oğlum. Ben durur muyum hiç?  Dönüşte kokoreçlerimizi yiyoruz. Ayağımızın dibinde tekir bir kedi dolanıyor. Biraz da o nasipleniyor orada. Zira karnı şişmiş iyice. Ben gebedir belki diyorum oğluma. Oğlum yok bu şişko bir kedi diyor. Kim bilir hangisi doğru?

8 yorum:

  1. Soba, ocak... Taş Ev rayında...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha çıtır çıtır kestane pişireceğiz o sobada, sıcak şarap içeceğiz:))

      Sil
  2. Orhan Bey'i daha evvelki yayınınızdan hatırlıyorum, ilgi ile izlemiştim paylaştığınız videoyu.

    Kardeşiniz kitap mı yazdı? Ne hoş.

    YanıtlaSil
  3. Seha Gidel, Orhan Aksay eşimin akrabaları ve Tire'de iz bırakmış şahsiyetler.
    Kardeşim Ahmet Tokeri İzmir Kariyer Merkezi'nin sahibi. Eğitmen, uzun bir öz geçmişi var.
    Bkz. https://www.facebook.com/ahmettokeridegisiyorum/about/?entry_point=page_nav_about_item&tab=page_info
    Sanırım iletişim teknikleri üzerine yazdığı kitap.

    YanıtlaSil
  4. Her geçen gün daha bir oturuyor Taş Ev.Sanırım çok yakında müşterilere -pardon sizin deyiminizle daha şık durduğu gibi ;)- misafirlerinize, yetişmekte zorlanacaksınız ;)

    YanıtlaSil
  5. Şimdiden zorlanıyoruz:) Garip alışkanlıkları var buradaki insanların. Rezervasyon yaptırmak ağırlarına gidiyor. İstedikleri zaman çat kapı gelecekler her zaman. Eğer yerimiz yok derseniz yandınız. Küsüp gelmiyorlarmış bir daha. Bir de yemekleri bitince hesabı masalarına istemek yok. İlla ki yanınıza gelip ödeyecekler hesabı. İşte bu yüzden çok zorlanacağız çoook...:))

    YanıtlaSil
  6. Bir güne ne çok şey sığdırmışsınız anne ziyareti alış veriş ,iyi ki camı almamışsınız daha olurken dedim eyvah! Patlar o . Baştan önemsememişker demek sonra siz bastırınca haberleşmeyi icat etmişler aralarında şükür,) . Kardeşiniz doğru demiş bir taşla iki kuş iyi fikir . O soba nasıl inecek bende merak ettim ve en son afiyet olsun diyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yoğun bir gündü. Neyse ki cam işi de tatlıya bağlandı:) Sobayı kazasız belasız indirdik Allah'a şükür. Teşekkürler.

      Sil