"Baharın gelmesi sizi heyecanlandırır mı? Bu heyecanı tarif eder misiniz?"
Nice baharı geride bırakmış olmanın verdiği rehavetin yanı sıra aşk defterini kapatmamdan ötürü yeni gelen bahar için pek fazla heyecanlandığımı söyleyemem. Yılın başından, hatta Covid-19'un yurdumuzu ziyaret ettiği o ilk günden bu yana kış uykusuna yatmış gibi hissediyorum kendimi. Pandeminin yanı sıra ülkenin ekonomik çöküşü bütün heyecanımı alıp götürmekte. Heyecandan ziyade bahara biraz olsun umutla girmek istiyorum. Her ne kadar mart ayı baharın başlangıcı kabul edilse de nisan ayı, havaların ısındığı, doğanın canlandığı yeni bir döneme giriş, özellikle benim nazarımda yeni yılın başı. Bu düşüncemin temelinde nisan ayının ilk haftasında doğmuş olmamın payı büyük sanırım.
Ekonomik buhranın aksine pandeminin etkisini kaybettiğini düşünüyorum artık. Açık havada maske kullanmamakla beraber alışveriş için bir dükkâna girme durumu için mecburen yanımda maske taşıyorum. Geçtiğimiz dönemde pandemi, gündemin ilk sırasındaki yerini alırken bugün ve önümüzdeki günler için en önemli sorunumuz ekonomi. Paramızın değer kaybetmesi yurt dışı plânlarımızı iki kez düşünmeye zorluyor bizi. Zamanında üç kıtada yirmi kadar ülkeyi gezip görme fırsatım olmuş iyi ki! Bundan sonra gezmek, tatil yapmak çok daha zor olacak, belli. Kızım geçen hafta Hollanda'ya gitmişti. İki kişi birer pizza yemişler, 400 TL'ye patlamış. Konaklama ücretlerinden bahsetmiyorum bile. Sabit gelirli bir vatandaş için hayli zor yurt dışı tatili artık. Peki yurt içinde bir yere gitmek kolay mı? Köprü fiyatları dövize endeksli, akıl almaz paralar ödeniyor. Eskiden dizel araç tercih ediliyordu, yakıtı daha tasarruflu olduğu için. Şimdi motorin benzini solladı geçti. Aracımın deposunu doldurmamın bedeli 1.500 TL'yi aşıyor.
Ülkenin mevcut durumu karşısında baharın gelişine sevinemiyorum. Özellikle gençlerin umutlarını kaybetmesi, geleceğe dair hayallerinin kararması depresyona sokuyor beni.
Ama her şeye rağmen bu yıl ahdim olsun Kos Adasına gidip en az bir kez tavernada tabak kıracağım. Bir de yakıt fiyatına aldırmadan güneydoğuya bir tur yapmayı, Mardin'i gezip görmeyi, Urfa'nın sıra gecelerinden birine katılmayı düşünüyorum.
Küresel ısınmanın bir sonucu mudur, ülkenin içinde bulunduğu vahim durumdan mı kaynaklanıyor bilmem ama yeni yıla girdiğimden beri bir uyuşukluk hasıl oldu bende ki, sormayın. Hani şu Ağaç Ev Sohbetleri de olmasa blogumu bile unutacağım neredeyse. Bu çok kötü tabii. Kendimi zorlayıp nisan ayından itibaren yeniden bir şeyler yazmak, çeviri yapmak istiyorum. İstek her zaman var, o tükenmez var olduğum sürece ama icraat yok, bu da ayrı mesele! Uzunca bir ara verdikten sonra iyi kötü biraz kitap okumaya çalışıyorum. Bu konuda hızımı biraz daha arttırmam lâzım.
Ülkenin siyasi ve ekonomik sorunlarından kendimi uzak tutamadığım bir gerçek. Uzun zamandır gazete okumuyorum, horoz döğüşü gibi aynı kişilerin hakarete varıncaya dek birbirlerini taciz ettikleri TV haber programlarını da bıraktım şükür. Bu iyi! Bağımsız ve tarafsız haber yapan youtube kanalları, özellikle sokak röportajları yeni gözdem. Bir şeye başlayınca (huyum kurusun) bende bağımlılık yapıyor. Bu yüzden, bu tür programlara gereğinden fazla takılıyor, değerli vaktimi harcıyorum. Bundan böyle artık kendimi biraz frenleyip okuma/yazma faaliyetlerine ağırlık vermeliyim, havaların ısınmasını bahane ederek. Ne alâkaysa!
Dediğim gibi baharın gelişi bana fazla heyecan vermiyor. Hani biraz heyecanlanma imkânım elverseydi eğer, Kuşadası'ndan yeni aldığımız yazlıkta geçireceğimiz günlerin heyecanını yaşıyor olabilirdim sözgelimi. Eşim Mayıs ayında falan gideriz diyor ama biraz daha gecikiriz sanırım. Zira taşınma, tesisat bağlantıları vs. gibi işleri halletmemiz lâzım önce. Evimiz yaklaşık yedi yüz metre düz bir yolun sonunda güzel bir halk plajına açılıyor. Belli ki bundan böyle yazları orada geçireceğiz (ikinci bir emre kadar). Arada bir, aklımıza esen yerlere yelken açabiliriz. Ama ilk işim internet bağlantısını halletmek olmalı. Pandemiden önceki yaz Foça'da okuduğum sekiz kitabı blogumda yazamadığım için hâlâ kızar dururum kendime. Yüzmekten, güneşin altında kızarmaktan hoşlandığımı pek söyleyemem. Lâkin bundan büyük zevk alan eşimi yalnız bırakmaya da gönlüm razı olmaz, her yıl olduğu gibi o yüzüp güneşlenirken, kendime gölgelik bir yer ayarlayıp bolca kitap okurum muhtemelen. E, akşamları fırsat buldukça, rakı balık da fena olmaz hani. Olmadı bi de Demet Akalın gibi sinema yaparız. Bakın şimdi biraz biraz heyecanlanır gibi oldum. Peki, o vakit, cümleten "hayırlı baharlar"