Aylardır beklenen yağış nihayet geldi. Gece boyunca yağan yağmur akşama kadar devam etti. Salı Pazarı kurulmaz deseler de pazar alışverişini yaptığım en önemli gün bugün. Dışarı bakıyorum, hava karanlık, sağanak yağış devam ediyor. Caddeler, kavşaklar göle dönmüş.
Yan blokta yeni bir Ayvalık tostçusu açıldı. Geçen gün hayırlı olsun demek için uğramıştım. Bu sabah kahvaltımızı Ayvalık tostuyla yapalım teklifime eşim itiraz etmedi. Bina dışına çıkıp saçakların altına sığınarak geçtim yan bloğa. On metrelik mesafe bile sırılsıklam ıslanmam için yetti de arttı bile.
Aklım yaylada. Fırtınadan sonra gelen aşırı yağış iş çıkarmasa bari. Öğlen vakti oldu ama yağmurun kesileceği yok. Evden dışarı atıyorum kendimi. Elimde uzun bir liste var. Yağmur eritmeyecek ya. Pazarın kurulup kurulmadığı bile belli değil aslında. Şehrin merkezine doğru yaklaştıkça artan yoğun taşıt trafiği pazarın kurulduğunun habercisi. Bu havada yine park edecek yer bulamıyorum. Pazar yerinden arabayı park ettiğim yere kadar uzak mesafelerde yük taşımaya alışmıştım. Şimdi bir de sağanak altında yapacağım bu işi. Her taraf araba dolu. Pazarın üst kısımlarına, tarihi camilerin arka taraflarına çıkıyorum. Sokak ortalarında dereler oluşmuş. Bu bölge her zamankinden biraz daha tenha. Tarihi caminin duvarına yanaşıyorum. Yağmur hiç hız kesmiyor.
Pazarcılar tezgahlarını açmış ancak alışveriş yapmaya gelen insanların sayısı her zamankinden az. Dar sokakların üzerinde esnafın gerdiği naylon ve brandaların üzerinde biriken yağmur suları zaman zaman kendiliğinden boşalıyor. Tesadüfen yanından geçen kim varsa ayak üstü bir duş almış oluyor. Örtülerin delik kısımlarından aşağı akan sular sıçramasın diye yol ortasına plastik kovalar konulmuş. Aniden karşılaşılan çukurlardaki birikinti sulara girmemek için kıvrak olmak lazım. En büyük sıkıntı, kaldırımların kenarından yokuş aşağı dere misali akan sular. Bazı bölgelerde suların üzerinden atlamak mümkün değil. Önce sağ ayağımla basıyorum derenin ortasına, ayakkabımın içi su doluyor. İlk anda hissettiğim serinlik kısa sürede kaybolsa da çoraplarım tamamen ıslanıyor. Alınacak malzemeleri bir seferde taşımak mümkün değil. Sudan ikinci geçişimde bu sefer diğer ayağım aynı akıbete uğruyor. Şimdi iki ayakkabıma su dolmuş durumda. İyi ki spor ayakkabılarımı giymişim. İlk tur taşımasından sonra pazara daha yakın boş yerler fark diyorum. Buraları muhtemelen yağmur nedeniyle işlerin kesat gideceğini düşünüp tezgahlarını toplayan pazarcıların boşalttığı yerler.
Salı günleri geniş bir alana yayılan pazarın içinde kalan kasaba uğramam mümkün değil. Yakın yerlerde park yeri göremedim. Telefon edip yarın alacağım et siparişlerimi hazırlamasını söylemekle yetiniyorum. Oğlumu karşılamam lazım bir de. O da eşyalarla gelecek. Mandıradan alacaklarım ve muhasebeciye vereceğim evraklar yarına kalıyor. Yağmur yağmaya devam ediyor. Oğlumu karşılıyor onu eve bıraktıktan sonra alışverişe devam ediyorum.
Fırtına ve yağmur kim bilir ne zararlar vermiştir yaylaya. Sundurma yapılmadan evvel Taş Ev'in içerisi göl oluyordu. Terastan içeri de epey su giriyordu eskiden. Her ikisi için önlem aldık ama o günden bu yana ilk kez bu kadar yağmur yağdı. Bahçe yolları bozulmuş mudur? Yayla yollarını tırmanırken yol üzerinde selin getirdiği enkaz beni biraz daha endişelendiriyor. Üst taraftaki bahçelerden akan sular drenaj hendeklerini doldurmuş, yola bir sürü enkaz taşımış.Ürkek adımlarla bahçe kapımıza yaklaşıyorum.
Girişte anormal bir durum görünmüyor. Olağan dışı görünen tek şey depodan savaklanan suyun havuza akmaması. Borular mı tıkandı acaba? Bu yağmur altında onunla uğraşacak zamanım yok. Taş Ev'in önünde, yani yolun bittiği yerde su oymuş bazı yerleri, uzun ve derin izler bırakmış. Bir su mühendisi olarak suyun kudretinden her zaman korkarım. Endişeli bir şekilde ana kapıyı açıyorum. Neyse ki içerisi beklediğim gibi değil. Yerler kuru görünüyor. Mutfak servis kapısından da su girmemiş gibi. Hemen yukarı çıkıyorum. Önceleri teras kapısından aşırı su girdiği için ahşap döşeme zarar görüyordu. Eşiğe çift kat mermer döşetip içeri giren suların bırakılan oluktan dışarı akışı sağlanmıştı. Terasta sundurma yapmadık ama düşünülen sistem iyi çalışmış. Teşhir dolabının üzerinde su birikintileri var sadece. Bu su nereden gelmiş olabilir ki? Çıkıp terasa bakıyorum yine. Fırtına terastaki sandalyeleri dört bir yana savurmuş. Silindir biçimindeki ayaklı küllük devrilmiş, üzerindeki tablaya su dolmuş. Yerlere sigara izmaritleri dağılmış, her taraf sararmış yapraklarla dolu. Giderin üstü tıkandığından zeminde sular birikmiş. Boşa endişelenmişim. Çok fazla etkilenmemişiz fırtınadan ve aşırı yağıştan. Buna seviniyorum. Taş Ev'in yol üzerindeki tanıtım levhalarının yerinde olduğunu görmek de güzel. Sanırım önceki fırtına daha kuvvetliydi ama bu seferki de fena sayılmazdı hani. Levhalar tek profille yere tespit edilmişken yerinden sökülünce bu kez her birine iki bacak yaptırmıştım. Belki de bu değişiklik işe yaradı.
Aldıklarımı özenle soğutucu dolaplara yerleştirdikten sonra Zeytin'e yemeğini verdim. Su kovası ağzına kadar yağmur sularıyla dolmuş. Kötü bir huy edindi bizim kız. Ona ne zaman yemek versem hemen önünden alacağımı zannediyor. Dişlerini gösterip hırlarken üzerime saldırmaya çalışıyor. Hele verdiğim kemikse eğer daha da korkunçlaşıyor. Ağzında bir kemik parçası varken garip hırıltılar çıkarması çok komik. Adeta küfür ediyor. Sanki hanımefendinin önünden almışız yemeğini. Nereden edindiyse bu huyu...
Bu kötü hava koşullarında bile telefon edip rezervasyon yaptırmak isteyenlerin olması ümit verici. Daha önce eşiyle görüştüğüm bir orkestracı arıyor yılbaşı programı için. Menüyü üç aşağı beş yukarı belirledik. Ana yemeğimiz Aşkın Şefin kattığı lezzetle doruğa ulaşan özel bir et tabağı. Mantarlı Dana Fleminyon. Çocuk kabul etmesek nasıl olur ki? Eşim itiraz ediyor. Çocuklar için ayrı bir masa koymak çözüm olabilir belki. Yılbaşı partisine katılacak misafir sayısı çocuklar hariç kırk kişiyi geçmeyecek. Erken davranan yerini alacak.