Dün çektirdiğim diş beni yordu biraz. Her sefer kendime dert ederim. "Çekilen acaba ağrıyan dişim miydi?" Doktorum kendinden emin bir şekilde rahatlatmıştı beni oysa. "Artık ağrımayacak değil mi?" diye sormuştum. "Yok," demişti. "Ağrımayacak." Dudaklarım uyuşmuş, sağ yanım savaştan çıkmış gibi. Bir ağrı kesici alıp iki üç saat uzanıyorum. Hüseyin sabah erken geldiği için erken ayrılmak istiyor. Biraz daha kalmasını istiyoruz. Korkum Ödemişli misafirlerin gelmesi. Geldiklerinde geç vakte kadar oturuyorlar. Diğer zamanlar problem etmesem de dün gece kimsenin gelmesini istemiyorum. İstediğim oluyor. Önce Hüseyin'i ardından diğer elemanları erkenden gönderiyorum. Ben de bana göre erken sayılabilecek bir saatte, gece yarısı birde yatıyorum.
Sabah erken kalkmama gerek yok derken telefonum çalıyor. Telefona eşim cevap veriyor. Arayan bizim Hüseyin. Hastanedeymiş. Dün acile götürmüşler. "Belki de yatıracaklar beni bugün." demiş. Bugünü geçtim yarını, pazar gününü nasıl geçireceğiz. Bir yandan Hüseyin'i düşünüyorum. Daha önce kalp krizi geçirdiğini söylemişti. Ama her zaman bunu kullanıyor gibi gelmişti bana. Bu genç yaşında kalp krizi geçiren adamın elinden sigara düşmüyor. Her fırsatta alkol alıyor. Yine akşamdan içmiştir bir arkadaşıyla, nasıl olsa bahanesi hazır. Nasıl güvenirim ben bu insanlara?
Şehre inerken kafam kimleri arayacağım, kim bana eleman konusunda yardımcı olur sorularıyla meşgul. Hüseyin'i hastanede ziyaret etmeyi düşünüyorum önce. Uzun uzun çaldıktan sonra cevap veriyor telefonuma. Az önce köye dönmüş. Stresmiş nedeni rahatsızlığının. Doktor öyle demiş. Doktorun adını soruyorum. "Hazal Hanım" diyor. Yeni ilaçlar vermiş. "Şimdi nasılsın?" diye soruyorum. "İyiyim amca." diyor. Öylesine "Gelebilecek misin bugün?" diye soruyorum. "İstirahat etmem lazım." diyor. "Ya yarın?" diyerek merakımı gidermeye çalışıyorum. "Gelmeye çalışırım kendimi iyi hissedersem." diyor.
Daha önce görüştüğüm ve tam gün ya da hafta sonları çalışmak isteyen ve telefon rehberine kaydettiğim kişileri tarıyorum. Hiç birinden cevap yok. Kimi görsem merhaba dediğim, garson olarak çalışacak tanıdıkları olup olmadığını soruyorum. Bir de memlekette işsizlik var diyorlar. İnanmıyorum.
Aradıklarım arasında bir kişi geri dönüyor. Şeref. Bir yerde buluşuyoruz şehir içinde. Gençten birini hayal ederken ellinin üzerinde bir adam çıkıyor karşıma. Üniversitede çocuk okutuyor. Emekli ama çalışmaya ihtiyacı var. Şartlarda anlaşıyoruz. "Hadi gel seni götüreyim yukarı, bugün başlamış olursun." diyorum. Açılmadan önce eşiyle gelip çayımızı içmiş Taş Ev'de. Nereden nereye. Birlikte çıkıyoruz yaylaya. Yıllarca çay ocağı işletmiş. Bugün neyin nerede olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Çok hevesli. Ancak doğru bildiği yanlışları düzeltmemiz gereken hususlar var.
En sevdiğim yemeklerden biri de patlıcanlı musakka. Aşkın Şef sözünü tutup bana patlıcan musakka yapıyor bugün. Hayatımda yediğim en güzel musakka bu. Sanatına şapka çıkartıyorum. Görünüşünden belli güzel olduğu. "Nasıl beğendin mi?" diye soruyor. Şımarmasın diye düşündüklerimi saklıyorum kendime. Sadece "Güzel olmuş." demekle yetiniyorum.
Akşama Taş Ev'e ilk kez gelen bir misafir. Eşinin doğum günü. Şık bir pasta hazırlatmış kalp şeklinde. Taş Ev mutlu günlere ev sahipliği etmeye devam ediyor.
Akşama Taş Ev'e ilk kez gelen bir misafir. Eşinin doğum günü. Şık bir pasta hazırlatmış kalp şeklinde. Taş Ev mutlu günlere ev sahipliği etmeye devam ediyor.
Cidden ben de anlayamıyorum insanların iş beğenememesini. Zor gerçekten de iyi, düzgün, kaliteli,dürüst eleman bulmak.
YanıtlaSilBu ülkede işsizlik sorunu yok. İnsanların iş, iş diye aradıkları yormayan, çok tatilli bol paralı işler. Çalışana ve belli konuda ihtisası olana her zaman iş var.
Silİletişimin sırrı insanların birbirini anlaması olsa gerek. Anlamak demek söz misal; birinin dişi ağrıdığında onu geçirtecek ilacı cebinde taşıyan biri olmalı ki iletişim amacına ulaşmalı. Aynı şekilde Taşev'e gelen misafirlerin duruşundan bile neyi arzu edebileceğini hissetmek de iletişimin sırrı olmalı. İnsanı tanımanın özünde yatan insanlığa hizmet aşkı olmalı. Taşev'in böyle bir iklimi ve ambianbsı olsa gerek. Takdirle takib ediyoruz; blog paylaşımlarınız bile doyurucu olduğuna göre, biz de ziyafet görmüş gibiyiz. Kolaylıklar dileriz.
YanıtlaSilTeşekkürler güzel sözleriniz için. Niyet önemli ilk başta bence. Geleni nasıl soyarım diye bakmamalı insan. Nasıl mutlu ederim karşımdakini, isteklerini en iyi şekilde nasıl karşılarım diye bakmalı. Her insanı mutlu etmenin imkansızlığını biliyorum ama en azından Taş Ev olarak gelenleri mutlu etmeye çabalıyoruz.
SilDiş konusu çok zorlu ağrılar. Geçmiş olsun.
YanıtlaSilEvet, çekildi, rahatladım:) Teşekkür ederim.
Silgeçmiş olsuun da musakka bayılırım yaa :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim:) Ben de:)
Sil