Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz devam ediyor. Önceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusu, sevgili Sade ve Derin / DeepTone tarafından belirlendi.
"Kendi kendine öğrenmek mi yoksa bir öğretmenle öğrenmek mi daha iyidir?"
Değişen ve iletişim imkânları gelişen dünyamızda, insanın kendi kendine öğrenmesini artık mümkün. Özellikle internetin yaygınlaşmasından sonra her türlü bilgi kaynağına ulaşabiliyoruz. Ne yazık ki faydalı her icadın kötü yönde kullanımı söz konusu. Bilgiye ulaşım kolaylaşırken bilginin doğru olup olmadığına dair kuşkular işin can sıkıcı yönü. Bence teknoloji yönünden internete yüklenen bütün bilgilerin filtreden geçirilip yanlış bilgilerin sistem dışına çıkartılması mümkün olsa bile doğru/yanlış kavramı üzerinde fikir birliği sağlanamayacağından bir sonuç elde edilemez. Kendi kendine öğrenmenin diğer bir yolu da kitap ve diğer basılı yayınlardır. Yine aynı şekilde bilgi kirliliği, gerçek hilâfına okura sunulanlar söz konusu mecrada da sorun teşkil ediyor. Dolayısıyla kendi kendine öğrenebilmek dikensiz bir gül bahçesi değil. Ancak gülü dikenden ayırmasını bilenler yani, araştırıp sorgulayanlar için kendi kendine öğrenmenin internet, kitaplar, dergiler, sinema, tiyatro gibi alternatif yolları var.
Öğretmenin öğretebilmesi için hem donanımlı hem de kabiliyetli olması gerektiğine inanıyorum. Öğretmen, kendisini sürekli geliştirmeli, topluma önderlik edebilecek, öğreteceği konulara son derece vakıf, örnek alınacak, çağdaş bir insan olmalı. Öğretmenlik herkesin yapabileceği türden, sıradan bir iş değildir. Özellikle bizim gibi geri kalmış toplumlarda eğitim sisteminin temelini oluşturan ezbercilik, milli ve kültürel kodlara bağlı kalarak siyasetin oyuncağı haline getirilen müfredat programları, öğrencileri geliştireceği yerde onları düşüncesiz birer robot haline getirmekte. Bu ortamda öğretmenler, zorunlu olarak mevcut sistemin askerleri konumunda görev yapmak zorunda kalıyor. İstisnai olarak düzene karşı çıkıp görevlerinin hakkını veren öğretmenler ne yazık ki hak ettikleri değeri görmüyorlar.
Ülkemizde öğrenme işi yukarıda bahsettiğim gibi son derece çetrefilli. Bu bakımdan insanlar doğru bilgi sahibi olmanın yolunu kendileri bulmak zorunda. Bilgi kaynaklarını eleştirel gözle, sorgulayarak ve araştırarak doğru yolu seçmemiz gerekir. Özellikle son yıllarda eğitim ve öğretim, özellikle kırsal kesimde ve büyük kentlerin varoşlarında, dinci kesimin, yobazların, cami imamlarının eline düşmüş durumda. Cumhuriyetimizin ilkelerinden uzaklaşılarak Atatürk'ün bilime ve sanata dayalı eğitim sistemi terk edilmiş ve bu şekilde çocuklarımızın geleceği karartılmış. Öğretmene gösterilmesi gereken saygı, kuran kursu hocalarına ve cami imamlarının cemaat ve tarikat liderlerine geçmiş. Ülkemizin en kısa zamanda ve bilimin ışığında, vicdanı hür öğretmenlerimiz sayesinde yaşadığımız akıl tutulmasını aşacağını umut etmekten başka çaremiz yok ne yazık ki. Bu dönemde çocuklarımıza düşen görev, kafalarını çalıştırmaları, araştırıp sorgulayarak doğru bilgiye ulaşmaları...