26/04/2016 Salı, İzmir
Yine salı ve biz yine salı pazarına gidemedik. Sanki özellikle ayarlıyoruz. Yok aslında böyle bir şey. Sadece çok fazla günümüz kalmadığı için İzmir'de Gıda Çarşısı adını verdikleri yerdeyiz. Burada gıda dışında inşaatçılar, hırdavatçılar, elektrikçiler, ambalaj imalatçıları ve hemen her cins ürünün toptancıları grup grup toplanmış. Yaylada tuvaletin işleri hızla ilerliyor. Acilen almamız gereken malzemeler var. Bugün beş usta birden çalışmış seramik işinde. Açılış yapacağız yakında dedik ya, acayip motive olmuş ekip. Bir an önce bitirmek için canla başla çalışıyorlar.
Tire'de lavabo, klozet vs için bazı fiyatlar almıştım. İnşaat malzemelerini temin ettiğim tedarikçimin bana en uygun fiyatları verdiğini düşündüğüm için belki de boşu boşuna olacaktı bu gidişim. Ama öyle olmadı. Gıda çarşısında birkaç yerden fiyat sorduk. Bu çabamız bize en azından yüzde otuz kazandırdı.
Nereye varacak bu işin sonu bilmiyorum artık. İş işi doğuruyor. Tam bitirdim derken yeni bir iş çıkıyor karşıma. Güzel çanak lavabolar aldık tuvalet için. Moda ya şimdi. Bitti mi? Elbette hayır. Lavaboyu alırsam iş tamam diye düşünüyordum önceleri. Lavaboyu aldım, bu sefer onun oturacağı mermeri halletmem lazım. Onunla da olmuyor, ondan da önce mermeri ve lavaboyu taşıyacak profil demir karkası yaptırmam gerekecek. Bütün ürünleri "çalışır" diye kodladıkları şekilde aldık. Yani alınan parçaların dışında herhangi bir aksesuar gerekmeyecek. Anahtar teslimi gibi bir şey. Ama biliyorum ki yine de bir şeyler eksik kalacak. Ama dübeli, ama vidası... Lavaboların üzerine bir de ayna gerekecek. İşte bak yine çıktı bir şey. Yok, ben bu konuyu yeni bir şeyler çıkmadan kapatsam iyi olacak.
Erken çıktık evden. Yolda elektrik malzemelerini aldığımız yerin temsilcisi Nurten Hanım'ı aradım. Salonun iki sarkıtma avizesi dışında iç ve dış aydınlatma aksesuarlarını getirmişler. Gün içinde uğrayacağımızı söyledim. Bazı çalışanlar işini severek yapıyor. Nurten Hanım da onlardan biri. Malzeme seçiminde ve diğer konularda bize çok yardımcı olmuştu.
Esnaflık herkesin beceremeyeceği bir meziyet. Yorgunluktan ve kararsızlıktan sinirlerimiz iyice gerilmeye başlamıştı. Sıhhi tesisat malzemelerini almak üzere o satıcı senin bu satıcı benim canhıraş dolaştığımız bir andı. Ne kadar not alsak da, kalitesi ve modelleri değişik ürünlerin farklı fiyatları kelebek olmuş, kafamızın etrafında uçmaya başlamıştı. Bu haldeyken girdik dükkanın birine. İşyeri sahibi olduğu izlenimi veren orta yaşlı bir adam oturduğu masadan kalkmadan bize hoş geldiniz, buyurun gibi birkaç laf etti. Yirmi yaşlarında genç bir kız bizimle özel olarak ilgilendi. Fiyat soruyoruz, kız bize liste fiyatını söylüyor. "Bunun indirimi yok mu?" diye soruyoruz. O da patronuna soruyor. Patronu, "Yüzde yirmi beş" diyor. Kız elindeki hesap makinesini kullanarak yüzde yirmi beş indirimi düştükten sonra yüzde on sekiz KDV ekleyip bize sonucu söylüyor. On çeşit ürün sorduysak, bu sahne aynı şekilde on kez tekrarlandı. Biraz daha indirim yapılmasını istedik. Bütün satıcıların klişe laflarıyla dil dökmeye başladı adam. Yok efendim bütün mağazaların sattığı malları onlar imal etmiş, yok kalitesi şöyleymiş, yok böyleymiş. "O zaman en uygun fiyatı sizin vermeniz lazım bu mantığa göre." dedim. "Madem ki diğerleri sizin ürünlerinizi satıyor, mantıken sizin fiyatınıza inememesi lazım. Neticede onun da bir karı olacak bu işten." Adam Nuh diyor peygamber demiyor. "İyi madem, o zaman biraz dolaşalım olmazsa döner geliriz." dedim. "Yok, onu yapmam öyle." dedi ve devam etti. "Geri döndüğünüzde size bu fiyatlardan vermeyi garanti edemem." Bak sen şu küstahlığa. Tehdit, şantaj her şey var. Bana artık bedava verse malı dönüp bakar mıyım acaba. "Hadi" dedim eşime "Aradığımız yer değil burası."
Sezai Usta aradı, bana whatsapp 'tan salondaki kirişlerin üzerine uygulayacağımız söve motiflerini göndermiş. Bunlar arasında seçtim birini, hiç düşünmeden. Anlamını bildiğim bir motifti bu çünkü. Mekanın isim alternatifleri arasında ağırlık kazanan "Kaystros" yani nehirlerin tanrısı "Küçük Menderes" bu topraklara can veren suyun adı. Seçtiğim motif antik çağlarda "Meander" Menderes Motifi olarak biliniyor. Dönemin önemli yapılarının kapı, pencere ve duvarlarında bu kenar süsü bolca kullanılmış.
Dolaşmaktan artık yorulmuştuk. Site Unlu Mamuller adını taşıyan bir yer vardı Hatay'da. Şiir gibiydi pastaları ve diğer bütün ürünleri. Hiç yemeye niyeti olmayana bile niyet bozdururdu tatlılarının görüntüsü. Gıda Çarşısında bir şubesini bulup oturduk hemen, düşünmeden. Sadece unlu mamul ve tatlı değil, ev yemekleri de veriyormuş burası. Ne yazık ki, Hatay Caddesindeki Site kalitesi yok burada. Hiç beğenmedik. Oradan çıkıp yeniden devam ettik dolaşmaya. Pastacılık malzemesi satan yerler eşimin gözdesi. Her seferinde müze gezer gibi geziyoruz bir şey almasak bile.
En sonunda kararımızı verdik. İkinci girdiğimiz mağazadan almaya karar veriyoruz bütün malzemeleri. Acaba hepsini araba alacak mı? Önce koltukları yatırıp sıhhi tesisat malzemelerini yükledik. Neredeyse boş yer kalmadı arabada. Sonra elektrikçiye gittik diğer malzemeler için. Koca kolilerin arabaya sığması imkansız göründü gözüme. Büyük kolileri açıp içinden çıkan küçük kolileri arabada kalan boşluklara sıkış tepiş doldurduk.
Ağır gitmek zorundaydık. Her ne kadar ambalajlı olsa da hepsi kırılacak eşyalar nihayetinde. Gıda çarşısında yol tadilatları ve alt yapı çalışmaları sebebiyle asfalt delik deşik. Oradan çıkıp çevre yoluna varıncaya kadar yoğun trafik altında gerildim iyice. Tam mesai bitimi. Burada da Ankara'daki gibi akşam saatlerinde trafik tıkanıyormuş demek!