Yazar: Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKI
Sayfa Sayısı: 1025
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: Nihal Yalaza TALUY
Türü: Roman
Dostoyevski'nin baş yapıtı Karamazov Kardeşler en sevdiğim kitaplar arasında liste başına kuruldu. Oldukça hacimli bir kitap olmasına rağmen sürükleyici ve sevdiğim felsefe, din ve psikoloji gibi konulara derinlemesine inen mükemmel bir eser. Birçok yazar ve düşünür tarafından incelenen Karamazov Kardeşler filmlere, dizilere ve oyunlara konu olmuş.
Yazarın iki yılda tamamladığı dev eser, tasvirleri, diyalogları ve tiratlarıyla dikkat çekiyor. Kullanılan her cümle yerli yerinde, romanın ilerleyen sayfalarında neden-sonuç ilişkisinde bunu görüyoruz, bu bakımdan sağlam bir kurgu ortaya koyuyor.
Olaylar yazarın yaşadığı dönem olan 19. yüzyılın ikinci yarısında geçiyor. Romanda pek çok karaktere yer verilmiş. Karakterlerden her biri yazarın kendisi ve yakın çevresindeki gerçek kişilerin özelliklerini yansıtıyor.
Fyodor Pavloviç Karamazov; baba rolüyle romanın ana karakterlerinden biri. Sorumsuz, sadece kendini düşünen, şehvet düşkünü bir adam. İlk evliliğini soylu, varlıklı ve güzel bir kadınla yapıyor ve ilk çocuğu Dimitri (Mitya) doğuyor. Kadın, Pavloviç'e dayanamıyor ve oğlunu babasına bırakıp Petersburg'a kaçıyor. Ancak kısa bir süre sonra arkasında büyük miras bırakıp ölüyor. Pavloviç eline geçen servete çöreklenip oğlu Dimitri ile hiç ilgilenmiyor. Dimitri önce uşak Grigory tarafından daha sonra annesinin yakınları tarafından büyütülüyor.
Bir süre sonra Pavloviç, ikinci evliliğini bir generalin yetiştirmesi olan bir kızla yapıyor ve bu evlilikten iki oğlu daha, İvan ve Alex (Alyoşa) oluyor. Çocukların doğumundan kısa bir süre sonra ikinci karısı da hayatını kaybediyor. Pavloviç bu çocuklarla da hiç ilgilenmiyor ve eğlencesine, düşkünlüklerine devam ediyor. Bu arada sokaklarda yatan kıt akıllı saf bir kızla ilişkisi neticesinde Smerdyakov adlı bir oğlu daha oluyor ancak Pavloviç bunu inkâr ediyor. Yine de uşak Grigori'nin yanında hizmet etmesine ses çıkarmıyor.
Yazarın baba Pavloviç karakterinin duygu ve düşüncelerine fazla yer vermediğini söylemek mümkün. Duygu ve düşünceleri kapalı bir kutu, ancak onu dışarıdan, kötülüğün sembolü, zevk ve sefaya düşkün, kimseye faydası olmayan, her gördüğü kadını parasıyla elde etmeye çalışan biri olarak tanıyoruz. Bu özellikleriyle Pavloviç, Dostoyevski'nin gerçek babasına benzetiliyor. Alyoşa dışında bütün çocukları aynı Dostoyevski gibi babalarının ölmesini istiyor. Diğer bir görüş ise, Dostoyevski'nin yaşamı boyunca karakter değişimini farklı yapılara sahip çocuk karakterlere yansıtması. Büyük oğlu İvan, yazarın batı Avrupa'nın etkisiyle kapıldığı nihilist düşüncelere sahip ilk gençlik yıllarını hatırlatmakta. Dimitri (Mitya), yazarın Sibirya sürgününden döndükten sonraki içki ve kumara düşkün, romantik hallerini anımsatıyor. En küçük kardeş Alyoşa ise yazarın son yıllarında dine bağlı ve sevgi dolu halini yansıtmakta. Pavloviç'in gayri meşru oğlu Smerdyakov ise sinsi, akıllı ve sara hastası bir tip. İvan'ın fikirlerinden fazlasıyla etkileniyor.
Çocuklar büyüdükten sonra Dimitri, teğmenlikten emekli olup babası Pavel'e gidiyor ve annesinden kalan miras payını istiyor. Pavel, Dimitri'ye arada küçük paralar göndermiş olsa da bunlar son derece az geliyor oğluna haklı olarak. Ivan, Petersburg'a gidip doğa bilimleri üzerine çalışıyor, bu arada edebiyatla ilgilenerek kendini geliştiriyor. Küçük Alyoşa şehrin manastırında Zosima adlı, doğa üstü güçlere sahip olduğuna inanılan bir rahibin yanına sığınıyor. Smerdyakov ise aldığı aşçılık eğitiminden sonra Fyodor Pavloviç Karamazov'in konağında aşçı olarak hizmet etmeye başlıyor ve davranışlarıyla babasının güvenini kazanıyor.
Yıllar sonra aile miras sorununu çözmek için Zosima'nın manastırında toplanıyor. Pavloviç işi dalgaya alıp toplantıyı sabote ediyor. Bu arada Dimitri, toprak sahibi bir kadın olan Katerina Ivanovna ile nişanlanıyor. Dimitri ile Katerina ilişkisi oldukça karışık; nefret ile tutku arasında gidip geliyor. Bu arada Ivan da Katerina'dan hoşlanmaya başlıyor. Dimitri babası Pavel'in özelliklerini taşıdığı için eğlenceye ve kadınlara düşkün. Fakat babasının aksine para buldukça cömertçe çevresine saçıyor. Dimitri sonunda fahişelikle geçimini sağlayan Gruşenka'ya kaptırıyor gönlünü.
Roman farklı karakterlere sahip kardeşlerin çevreleriyle ilişkilerine, ruhsal durumlarındaki değişikliklere değinerek ilerliyor. Alyoşa'nın her şeye rağmen babasıyla ilişkisi iyi. Sevgi temelli bir yaşam anlayışına sahip ve çevresi tarafından seviliyor. Dimitri ve Ivan ise babalarından nefret ediyor. Smerdyakov, babasına bağlı görünürken Ivan'ın etkisiyle içten içe babasına düşmanca hisler besliyor. Rahip Zosima'nın ölümü Alyoşa'yı derinden etkiliyor. Onun tavsiyesine uyup manastırdan ayrılıyor.
Benim en sevdiğim kısım İsyan başlığı altında İvan ve Alyoşa'nın masa başında oturup yaptıkları tartışma oldu. Baba figürü üzerinden teolojik sorgulamaları içeren tartışmanın galibi İvan oluyor. Babanın suçundan zavallı çocuklar neden büyük eziyetler çekiyor diyerek Alyoşa'yı köşeye sıkıştırıyor İvan. Sonradan vaat edilen cennet, cehennemin ne anlamı var, hangi masum çocuğun göz yaşlarına değer bu diye soruyor kardeşine. Bu aynı zamanda Ademin şeytan tarafından ayartılıp bütün insanlığa verilmiş çilekeş dünya hayatına karşı bir isyan. Eğer tanrı bu kadar acımasız ise biz insanlar için her şey mubah diyor. Bu düşünce aynı zamanda İvan'ın Smerdyakov'u etkilediği bir husus.
Sonunda olay patlak veriyor. Baba Pavloviç bir gece cinayete kurban gidiyor. Şüpheler iki kişi üzerine yoğunlaşıyor. Bunlardan biri, bütün kanıtların aleyhinde toplandığı Dimitri ve diğeri kurnaz bir şekilde plânını uygulayan Smerdyakov. Dimitri tutuklanıp hapse atılıyor. Mahkemede savcılığın mütalaası ve Dimitri'nin Katerina tarafından özel olarak getirtilen güçlü avukatının savunması detaylı bir şekilde veriliyor. Ne var ki, Katerina daha sonra Gruşenka'yı kıskanıp Dimitri'nin aleyhine tanıklık ediyor. Karar gününden bir önceki gece Smerdyakov, İvan'a babası Pavloviç'i öldürdüğünü ve parasını çaldığını itiraf ettikten sonra mahkeme gününün sabahında kendini asarak intihar ediyor. İvan ise Smerdyakov'u etkilediğini düşünerek kendini suçlarken kafa karışıklığı sebebiyle halüsinasyonlar görmeye başlamıştır. Son olarak şeytanla konuşur. Tanıkların dinlenmesi sırasında mahkemeden halk jürisi İvan'ın hastalığı dolayısıyla sözlerine önem vermez ve Dimitri haksız yere yirmi yıl sürecek sürgün cezasına çarptırılır.
Diğer bazı klasik Rus romanlarında görüldüğü üzere akla kıymet veren realist karakterlerin nedense sonu pek parlak olmuyor. Burada da kendini yetiştirmiş, sorgulayan karakter İvan'ın yaşamı şizofreni illetine yakalanmış olarak sonlandırılıyor. Diğer taraftan dini ve milli değerlere bağlı içi sevgiyle dolu Alyoşa ise romanın mutlu ve sevilen bir karakteri olarak gözler önüne serilmekte. Dostoyevski, romanı yazarken önce Smerdyakov karakterine yer vermemiş ve baba katili olarak İvan'ı düşünmüş. İvan realist olduğu kadar romantik bir tip. Her ne kadar isyankâr olsa da düzeni koruması bakımından dinin önemini de kabul ediyor. Aslında kafası son derece karışık. Bu nedenle yazar, gördüğü lüzum üzerine yeni bir karakter yaratarak Smerdyakov'u kurgulamış görünüyor. Smerdyakov ne çevresindeki insanları ne de kendini seven bir tip. Özellikle tanrı çocukları düşünmüyorsa her şey mubah düşüncesinden hareketle babasını öldürürken son derece soğukkanlı.
Bu arada İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan Nihal Yalaza Taluy çevirisini hatasız ve son derece başarılı bulduğumu söylemek isterim. Karamazov Kardeşler, gerek kurgusu, gerek anlatım tarzı, gerekse ele aldığı konular bakımından sindire sindire, defalarca okunması gereken bir eser. Özellikle psikoloji dalında henüz adının konulmadığı pek çok davranış Freud gibi bilim adamlarına rehber olmuş. Cinayetten sonra mahkemenin yargılama süreci hukuk derslerinde örnek gösterilmiş. Felsefe üzerinde pek çok insanı etkilemiş. Şiddetle tavsiye edeceğim bir roman, Karamazov Kardeşler...