- Nereden başlasam bilmiyorum. Uzun zamandan beri tuhaf düşler, hayâller, kâbuslar görüyorum. Gece gündüz peşimi bırakmayan halüsinasyonlara artık tahammülüm kalmadı. Bazen gece uykumun arasında, bazen evde yalnız başıma oturduğum bir sırada, bazen de tanıdık biriyle sohbet ederken başka alemlere dalıyor, farklı zaman ve mekânlarda buluyorum kendimi. Şimdiye kadar bana en yakın insanlardan gizlediğim bu durumu tek başına taşıyacak gücüm kalmadı artık.
Doktor sükûnetle dinledi karşısındaki zarif, biçare kadının samimi yakarışlarını. Çoğu şizofreni tanısıyla sonuçlanan buna benzer nice vakalarla karşılaşmıştı. İlk bakışta zararsız, basit gibi görünen bu tür rahatsızlıkların tedavisinde istenen sonuca ulaşabilmek için öncelikle hastanın güvenini kazanmak, geçmişte neler yaşadığını öğrenmek ve yaşadığı travmatik olaylarla hastayı yüzleştirmek gerekiyordu. Hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan olayları tespit etmek hem zor hem de zaman alıcıydı. Bu safhada yaptıkları, doktorluk mesleğinden ziyade dedektifliği andırırdı. Karşısına oturttuğu zanlıyı çapraz sorgularla bunaltarak suçunu itiraf ettirmeye çalışan işini bilir bir polis şefi ya da mesleğine aşık bir savcı gibi görürdü kendisini. Aradaki tek fark, zanlıyla maktulün aynı kişi olmasıydı ki bu, durumu daha da zorlaştırıyordu. En mahrem konuları başkalarıyla paylaşmak zorunda kalan hastaların, sosyal, kültürel ya da ekonomik nedenlerle geçmiş yaşamlarındaki bazı önemli detayları gizleyebileceklerini çok iyi biliyordu. Bu yüzden hastanın güvenini sağlamak, kısa sürede sağlıklı bir sonuca varmak için atılması gereken ilk adımdı. Uzun bir koşuya başlamak üzere son hazırlıklarını tamamlayıp start işareti bekleyen maraton atleti gibi derin bir nefes aldıktan sonra bir iki tıksırıp boğazını temizledi.
- Evet, anlıyorum. Peki, daha önce başka birinden destek aldınız mı?
Bunun da diğerlerinden hiçbir farkı yok, dedi içinden. Başka biri? Ne biçim soruydu bu böyle? Derdini paylaştığı bir arkadaşı olup olmadığını sormuyordu herhalde. Daha önce başka bir doktora gidip gitmediğini öğrenmek istiyor olmalıydı. İyi de, bunun ne faydası olacaktı ki? Tedavi olumlu sonuçlandığı takdirde, bilmem kaç meslektaşının beceremediği bir işin üstesinden geldiğini düşünüp böbürlenmekten başka... Evet, niyeti buysa tam da onun aradığı kişiydi kendisi. Kaç doktor eskitmişti bu dertten kurtulmak için, kaç seans tedavi görmüştü... Almanya’da başlayan tedavi süreci evlendikten sonra da devam etmiş, doktorlara bir servet harcamasına rağmen hiçbirisi derdine derman olamamıştı.
- Evet. Yaklaşık en az on yıldır tıbbi destek alıyorum.
Yanlış hatırlamıyorsam siz kapısını çaldığım beşinci doktorsunuz. Eğer yine bir şey
değişmezse…
Doktor, kadının ağzından çıkacak sözlere dikkat kesildi. Esther, bakışlarını kucağında kenetlediği ellerine indirirken umudunu büyük ölçüde yitirmiş bir ses tonuyla cümlesini tamamladı.
- Yine bir şey değişmezse, tıp biliminin bana çare
bulamayacağına inanıp kaderime razı olacağım.
Esther'in hali doktorun hiç hoşuna gitmemişti. Profesör, ne yaparsa yapsın bu şekilde hayata küsmüş, bütün inancını yitirmiş ve tüm umutlarını tüketmiş bir insana hiçbir şeyin fayda etmeyeceğini yılların kendisine verdiği tecrübeyle gayet iyi biliyordu.
- Öncelikle Esther Hanım, bana tamamen güvenmeniz şart. Size yardımcı olabilmem için yaşam öykünüzü benimle paylaşmalısınız. İçinizdeki bütün kuşkuları atıp rahatlamanız, geçmişinizde sizi etkileyen ne varsa hepsini anlatıp aynı duyguları mümkün olduğu kadar bana yansıtmanız gerekiyor. Size bir kez daha söylüyorum, bana anlattıklarınız aramızda kalacak. Eğer siz bana güvenir, yardımcı olursanız, yaşadığınız bütün sıkıntılardan kurtulacağınıza inanıyorum.
Bu sözleri kendisini dikkatle dinleyen Esther’in gözlerinin içine bakarak, teskin edici, babacan bir tavırla söylemişti Doktor. Aynı ses tonunu muhafaza ederek devam etti.
- Gözünüzü korkutmak istemem ama tedaviniz uzun sürebilir. Dediklerimi yaptığınız takdirde bu süreci kısaltmak tamamen sizin elinizde fakat birbirimize güven duymazsak boşa kürek çekmiş oluruz. Şimdiye kadar sağlığına kavuşturamadığım hiçbir hastam olmadı. Bunu sadece mesleki başarıma bağlayamam, hastalarımın hepsi ne istediysem yaptılar ve bana sınırsız güven duydular. Karar sizin.
- Size güvenmek zorunda olduğumu biliyorum hocam, dedi Esther. Başımdaki dertten kurtulmak için son çarem sizsiniz. Bunu biliyor ve size güvenerek söz veriyorum, evet, dediklerinizin hepsini yapacağım.
- Anlaştık o zaman.
Cevdet Bey'in sorduğu soruları dikkatle dinleyip cevaplamaya başladı Esther. Geçen seneye kadar durumunun her geçen gün iyiye doğru gittiğini, tam iyileştim derken yeniden o eski kâbus ve hayalleri görmeye başladığını anlattı Doktor’a.
- İlk günden sizi fazla yormak istemiyorum Esther Hanım ama bana sizi rahatsız eden son olaydan biraz bahseder misiniz?
- Dün akşam eşimin doğum gününü kutlamak üzere yakın birkaç dostumuzu yemeğe davet etmiştik. Kemal, yani eşim, eve erken gelmişti. Çok geçmeden eşimin kardeşi Hasan'ı ve yakın dostlarımızdan Ayhan'ı, eşleriyle birlikte karşıladıktan sonra yardımcımız Selmin Hanım'ın hazırladığı güzel bir masanın etrafında yerlerimizi aldık. Eşimin yoğun işlerinden dolayı uzun zamandır bir araya gelemiyorduk. Hep birlikte neşe içinde sohbet ederken, bir yandan yemeklerimizi yiyor, içkilerimizi yudumluyorduk. Uzun zamandır böylesine mutlu olmamıştım. Şarabımız bitince yeni bir şişe almak üzere yerimden kalktım. Salondaki içki dolabına uzandığım sırada önüme gözlerimi kamaştıran bir ışık perdesi indi. Görünmeyen bir el beni perdenin arkasına çekti ve kendimi bambaşka bir dünyanın içinde buldum...
O gece olanları en ince ayrıntısına kadar bir bir anlattı Esther. Yaşadığı görsel halüsinasyonları, Kemal'in sık sık çalan telefonlarını, Hasan'ın güzel başlayan gecede yaşadığı hayal kırıklığını, Jale'nin reenkarnasyon öykülerini, Ayhan'ın patavatsızlıklarını ve nihayet Kemal'in misafirleri umursamadan evi terk edişini...
- Peki, dedi doktor. Sağ kaşını kaldırdı, sağ elinin baş parmağını çenesinin altına, işaret parmağını yanağına dayarken yumak haline getirdiği diğer parmaklarıyla ağzını çevreleyen top sakalını örttü. Bulmaca çözermiş gibi düşünceli bir hal aldı yüzü. Kısa bir süre sonra elini serbestçe masaya bırakırken kaldığı yerden devam etti.
- Kendinizi kaybettiğinizde gördükleriniz hep dün akşamkine benzer şeyler mi?
- Hayır, farklı mekânlar, farklı kişiler de oluyor. Fakat genellikle gündüz gördüğüm halüsinasyonlarda, geceleri düşlerimde, sıçrayarak uyandığım kâbuslardaki karakterlerin giydiği kıyafetler hep bana Orta Çağı çağrıştırıyor. Ama beni asıl korkutan uykumu bölen o kâbuslar...
Gözlerini odada sabit bir noktaya dikti, kenetlenmiş elleri titriyordu. Doktor genç kadını biraz olsun rahatlatmak için araya girdi.
- Size Esther dememde bir sakınca yok sanırım, kızım olabilecek yaştasınız. Siz de bana Hocam diyebilirsiniz, öğrencim olsun ya da olmasın herkes bana böyle hitap eder. Bu yüzden neredeyse kendi adımı unutacağım.
- Elbette, diyerek karşılık verdi Esther. Farkında olmadan
çıkmıştı bu söz ağzından. Hocam yerine Cevdet Bey ya da Doktor Bey demeyi
tercih ederdi aslında. Fakat doktorun kendisine ismiyle hitap etmek istemesi hoşuna gitmişti.
- Bana biraz ailenden bahset, Esther?
Devam edecek