Yeni yıl çoğu insan için yeni umutlar demektir. Henüz gerçekleştiremedikleri hayallerine doğan yeni bir fırsattır. Küçükler için büyüme, büyükler için sona bir adım daha yaklaşmadır.
Yarım asrı aşan yaşam serüvenimde bazı yıllara ailemle, bazılarına arkadaşlarla birlikte girdim. Ama içlerinde bir yıl var ki onu hiç unutmadım. 1977 yılıydı. Yani tam kırk yıl önce...
Yalnız başıma soğuk bir otel odasında karşılamıştım o yılı. Soğuk derken hava değil anlatmak istediğim. Odanın kendisiydi soğuk olan. Küçücük odada kare bir masa, eski bir ahşap sandalye ve ahşap bir dolap. O yılın ilk saatlerine saatler kala uykuya çoktan teslim olurken önceki yılın son saatlerini burada anlatmıştım geçen yıl.
Bazıları ise 2017 yılının ilk saatlerini hiç unutmayacak. Her yılbaşı eğlence değil bir matem gecesi olacak onlara. Her yılbaşı gecesinde göz yaşı dökecekler, bir gece kulübünde yitirdikleri sevdikleri gelecek akıllarına. Hayatını kaybeden şanssız insanların hepsi de genç. İhtiyarın ne işi var Reina'da. Onlar yoklar şimdi. Hangi alemde oldukları bilinmez. Cehennem ateşi sarmış yakınlarını, annelerini, babalarını... Çocukları varsa eğer, bundan sonra her yılbaşı gecesi onlar için de buruk geçecek.
2016 yılı ülkemiz için kötü bir yıl oldu. Bir değil, iki değil bir sürü bombalar patlatıldı, masum insanlar neyin uğruna olduğunu bilmeden canını verdi. Hep kanları yerde kalmayacak denilen kanları yerde kaldı. Şehit dediler hatalarının vebali genç insanlara. "Terör kanlı yüzünü gösterdi." türünden saçma sapan beyanlar bulandırdı midemizi.
Ülke yönetimine doldurdukları yandaşlarını terörist ilan ettiler, yetmedi, onlara darbe yaptırdılar. Milyonlarca insanımız inandı buna. Ülkem adına içinde bulunduğum duruma üzüldüm 2016'da.
İnsanın umut mu kalır hiç bu ahval içinde. Atatürk gibi bir önder hafızalardan silinmeye çalışıldı. Her türlü pisliğin cirit attığı, ne idüğü belirsiz hanedan hortlatılmaya çalışıldı onun yerine.
2016 yılı benim için nasıl geçti onu anlatacaktım size. Hedeflerimden belki de sonuncusunu gerçekleştirdim. Bir sene geçtikten sonra çıkacak ortaya, doğru karar verip vermediğim. Ama bir sene sonra ülkemin sınırları nasıl olacak bilmiyorum. Sorgulayan nesil yok edildi. Yeni neslin gençleri öyle Atatürk'ün gençleri gibi vatanın emanet edileceği türden değil. Onlar yabancı devletlerin dünyayı yeniden şekillendirebilmeleri için kendi topraklarında darbe yapıyor, elçi öldürüyorlar.
2017 yılına umutlu mu giriyorum? Çok fazla değil. Siyasilere kızmıyorum. Onlar bir şekilde üstlendikleri misyonun neferleri. Para ve makam uğruna satıyorlar ülkeyi. Umutsuzluğum halktan yana. Güvenmiyorum halkıma. Ayıp bir şey mi bu? Eskiden tencere, tavayı kapan dökülürdü sokaklara. Yurdu yanarken sorumlu aramıyor halk şimdi. Terörist diyorlar, yasa dışı örgüt mensubu diyorlar artık bu ülkede sorumlu arayana. Ülkemizin birliğine kastetmiş oluyor geldiğimiz bu noktanın sorumlusunu arayan insanlar. Halkımızın kahir ekseriyeti kaderine razı. Bu yüzden umudum yok 2017 yılından.
2017 yılı için öyle büyük hedef koymak da gelmiyor içimden. Yazarken "bile, de, da, dahi" edatlarını gereksiz yerde kullanmamaya çalışacağım sadece. Bir de eşime daha fazla vakit ayırsam hiç de fena olmayacak şu fani dünyada...
Son cümle güzel, o hedefe yoğunlaşın bence de.
YanıtlaSilHaklısınız. Dünya işleri çoğu zaman sevdiklerimize zaman ayırmaya fırsat vermiyor. Takip ettiğim kadarıyla siz bu fırsatı güzel yaratıyorsunuz. Ne mutlu size:.
SilBütün mesele insanlık olarak şuurlu toplum olabilmede. Bildiğiniz gibi demokrasilerde kendi idarecilerimizi kendimiz seçiyoruz. Haykın kendi kendine idaresine demokrasi deniyor. Kabaca tabir bu. Fakat seçimlerimiz isabetli olmayabiliyor ve o zaman da yeni bir umut veren siyasi hareket doğuyor. "Siz nasılsanız öyel idare edilirsiniz" sözü her zaman kulağımda küpedir. Sivil insiyatif olarak biz şuurun neresindeyiz; kendimizi de böylece sorguluyorum açıkçası. Hepimiz darmandağınıyız. Birbirimizi en azından insan olarak sevmeyi ve saygı duymayı öğrenmedikçe birlik ve beraberlik içinde olarak sorunlarımızı çözemeyiz. Malesef bir algı ameliyesi geçiriyoruz. Adaletli olmak ahlaklı olmayı, ahlaklı olmak da adaletli davranmayı gerektiriyor. Birey bazında bu düsturu mümkün mertebe dikkat etmişimdir. Siyasi bir oluşumun resmen bir taraftarı olmadım. Sadece insanlık ideali benim için mefkurem olmuştur. Bu alanda da malımı. canımı, kültürümü, inancımı ve heyecanımı asla kaybetmemişimdir. Hepimiz kusurlarımızla yaşıyoruz; sadece düşüncelerimiz değil, düşüncenin de ötesinde taşıdığımız imanımız ve umudumuzdur. İnşallah en başta cehaletten toplum olarak kurtulur ve sağduyuya sahip oluruz. En başta bizler dostlar ve arkadaşlar olarak birbirimizin yarasına ve duygularına merhem olmalıyız. Allah'tan herşeyin hayırlısını diliyorum.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Yazdıklarınız güzel şeyler. Ben de hiçbir siyasi oluşumun taraftarı olmadım. Bu ülkede yapılan siyasetten nefret ettim. Demokrasi eğitimli toplumlara mahsus. Bu konuyu çok dile getirdim. İyi bir hatip eğitimsiz toplumda diktatöre dönüşebiliyor demokraside. Hitler gibi bir caninin hedefine ulaşmak için kullandığı araç olmuş demokrasi.
SilSiyaset ülkemizde yalancılık, kayırmacılık, çıkarcılık, hırsızlık demek. O veya bu değil, her kim iktidara gelirse gelsin değişen bir şey olmuyor Demokrasi kandırmacadan başka bir şey değil. Güya istediğimizi seçiyoruz. Kaç kişi oy verdiği partinin programını okuyor? Kaç kişi seçtiği milletvekillerini araştırmış? Kaç kişi oy verdiği partiden hesap soruyor? Bu soruların cevabı sıfır. O zaman nedir çözüm? Eğitim reformu. Sorgulayan, bilimsel eğitime dönüş. Oysa yapılan tam tersi. Eğitim seviyemiz gittikçe düşüyor. Üniversite mezunu cahil sayısı inanılmaz boyutlarda.
Eskiden Köy Enstitüleri vardı. Biliminden kültürüne, vatan sevgisinden insan sevgisine güzellikler aşılıyordu halka. Orada eğitim alanların her birinin düşünce yapısı, vatan sevgisi bugünkü üniversitelerden mezun olan kişilerin çok üzerinde.
Bu ahval ve şerait içinde nasıl umutlu olunabilir bu ülkede, bilmiyorum.
siz gündelik hayatınıza yoğunlaşın işteeee bizim yapabileceğimiz bişiler yok kiii. bi deee, binnaz hanım yazımda sisin yoruma verdiğim cevabı vee diğer izmirli arkadaşımız demirkadın deryaya verdiğim cevapları da okuyun amaa :)
YanıtlaSilHatırlattığınız için thx:) Binnaz Hanım roman olmalı. Roman filme uyarlanmalı. Yönetmenliğini Çağan Irmak yapmalı. Biz de seyrederken özgürce ağlamalıyız:))
YanıtlaSilSoğuk bir karşılayış olmuş 1977 yeni yılı gerçekten. Kalabalık karşılamaların değerini de anlatmıştır mutlaka :)
YanıtlaSilAsla unutamayacağım bir yılbaşı gecesiydi. Umarım kimse yalnız kalmaz böyle kutlanası günlerde:)
Sil