KATEGORİLER

29 Mayıs 2021 Cumartesi

SON DANS BÖLÜM 32

 Mutfaktan gelen kokular Hasan’ın iştahını kabartmıştı. Dayanamayıp sordu Kemal’e.

- Bir şeyler mi atıştırsak adam dönene kadar?

Kemal, kardeşinin bu teklifi karşısında şaşkına döndü. Aklı fikri yemekte bu adamın diye geçirdi içinden. Bu tuhaf adamı nasıl kandıracağımıza kafa yorması gerekirken kalkmış boğazını düşünüyor.

- Şimdi sırası değil, önce işimizi halledelim dedi, kızgınlığını belli etmeden. Nasıl, yengeni görebildin mi bugün? 

Ne klinikte ne de yol boyunca Esther’in durumunu sormak aklına gelmemişti Kemal'in.

- Evet, gördüm. İçeri girdiğimde yemeğini yiyordu. Selma'yla beni görünce gülümsedi, o kızgın halinden eser yok, oldukça sakin görünüyordu. 

- Konuştu mu sizinle? 

- Hayır. Merhaba dediğimde bir an karşılık vereceğini düşündüm ama dediğim gibi gülümsedi sadece. Tabii tanımadı yine bizi.

Bir çeyrek saat geçmesine rağmen Martin ortalarda gözükmüyordu. Yanlarına gelen garson gülümseyerek masaya servis açıp birer tabak bıraktı.

- Şefimizin ikramı. Afiyet olsun.

- Nedir bu? diye sordu Hasan.

- Langos, Macarların meşhur pizzası. Yağda kızarmış mayalı ince hamurun üzerine krema ve rendelenmiş kaşar peyniri ile servis ediyoruz. Kocaman tabağın içindeki minik bir lahmacun parçasına benzeyen şeyi ballandıra ballandıra anlatıyordu garson. İçecek bir şey alır mısınız?

- Birer çay alabiliriz dedi, Kemal. Hasan dumanı tüten tabağa dikmişti gözlerini. Önündeki parçanın en az on adedini rahatlıkla yiyebileceğini düşündü. Yine de hayli hora geçmişti Martin’in bu ikramı.

Martin yanlarına döndüğünde, tabağını çoktan silip süpüren Hasan, birer tabak daha teklif edeceği ümidiyle genç adama hararetle teşekkür etmiş langosu çok beğendiğini söylemişti ama o güzel hayalleri boşa çıkınca istemsiz olarak suratı asıldı.

- Evet, dedi Martin ellerini ovuşturarak, Kemal’in yanına çektiği sandalyeye oturdu. Şimdi sizi dinliyorum.

Kemal, Esther’in durumunu kısaca anlatıp kendisine bu konuda yardımcı olup olamayacağını sordu. Kemal’i dikkatle dinledikten sonra Martin bir süre sessiz kaldı.

- Evet, dedi. Sizi anlıyorum, ilginç bir durum. Parmaklarını saçlarının arasına geçirdi. Size yardımcı olmak isterdim ama biliyorsunuz benim sevdiğim bir işim var, onu kaybetmek istemem.

Martin’in söylediklerine pek şaşırmadığı halde fena halde canı sıkılmıştı Kemal’in.

- Hiç olmazsa bir hafta olsun izin alamaz mısınız? diye sordu Hasan, ağabeyine destek olmak için.

Martin birden gülmeye başladı.

- Bu size çok pahalıya patlar ama...

Kemal, vereceği parayı zerre kadar düşünmüyordu fakat adamın saçma sapan tavırlarına iyice sinir olmuştu. Bir an vazgeçmeyi düşündü. Ancak Hasan’ın herkese para konusunda anlaşamadılar diyeceğini az çok tahmin edebiliyordu.  

- Tamam, dedi Kemal. Ne istersen veririm, yeter ki karım bu illetten kurtulsun.

Alaycı bir sırıtmayla sevincini saklamadı Martin.

- Pardon, kendini ne zannettiğini söylemişti eşiniz? diye sordu, gülerek.

- Prenses dedi, Kemal yüzünü asarak, sessizce Prenses Nora diye mırıldandı.

- Voaw! Prenses Noraaa. Ağzını sonuna kadar açarken ikinci heceyi küstah bir tavırla uzatıp tekrarladı Martin. Şimdi siz bana Prenses Nora’nın dadılığını teklif ediyorsunuz, öyle mi? diye sordu, alaycı bir ifadeyle. Kemal öfkelenip kalktı yerinden,

- Hadi Hasan, kalk gidiyoruz, bu adam manyağın teki.

Hasan ne olduğunu anlamadan yerinden doğruluyordu ki, Martin önlerine geçti. 

- Durun, durun şaka yaptım, tamam teklifinizi kabul ediyorum.

Kemal Martin'i dinlemeyip restoranın çıkış kapısına yöneldi. Hasan, peşinden koşarak yetiştiği ağabeyinin koluna girip kulağına fısıldadı. 

- Ağabey, adam deli meli ama nereden bulacağız daha iyisini. Hazır kabul etmişken… Hem ciddi, asık suratlı biri olsa yengemle iletişim kurması daha zor. Bu matrak adam yaptığı komikliklerle daha çok yarar işimize belki. Ağabeyini ısrarla kararından döndürmeye çalışmasının asıl nedeni, Martin’in bu işi kıvıracağına olan inancından ziyade az önce büyük iştahla bir çırpıda mideye indirdiği "Lagos" tu aslında.

Koşup geldi yanlarına Martin, Kemal’in hâlâ sönmeyen öfkeli bakışlarına aldırmaksızın sırıtmaya devam ediyordu.

- E, hadi ama patron, söyle ne zaman işbaşı yapıyorum? 

Çakılıp kaldı yerinde Kemal, kardeşini itti üzerinden. İşimiz bu deliye kaldıysa vay halimize deyip düşündü bir süre. Yine de ona bir şans vermesini söylüyordu içindeki ses. Denemekle ne kaybederdi ki? Şirkete adam alır gibi eğitim, tecrübe, liyakat gibi bir sürü nitelik aramasına ne gerek vardı. Tamam, bu adam, tuhaf davranışları olan, normal şartlarda Esther’in hiç de haz etmediği şımarık, saygısız, ukala, yılışık tiplerden biri. Ne var ki, sevgili karısının içinde bulunduğu durum da normal sayılmaz. Kendisine deliler gibi âşık kocasını bile düşman görmüyor mu? Ne kadar hoşlanmasa da bu serseriyi Esther’in yanına götürüp ondan sonra karar vermek belki de yapılacaklar arasında en iyisi olacaktı. Çaresiz bir şekilde çevirdi gözlerini Martin’e,

- Hemen çıkalım o zaman. Fakat, her şeyden önce karımın da kabul etmesi gerekiyor seni.

Sol eliyle Kemal’in koluna iki kez pat pat diye dokundu hafifçe, Martin. Neşeli bir kahkaha attı.

- O iş bende patron diyerek göz kırptı. Kemal adamın aşırı samimiyetinden ziyadesiyle rahatsız olmuştu ama çıkartmadı bu kez sesini.

Şüphesiz görüşmenin olumlu sonuçlanması Hasan’ı mutlu ederken bir yandan da adamın ikna edilmesinde kendine pay çıkartıp gururlanmıştı. Öyle ya, eğer o olmasaydı, ağabeyi arkasını dönüp çoktan bırakıp gitmişti. Durmaksızın kaşı gözü oynayan Martin’e döndü.

- Ya, sen hâlâ burada mısın? Fırla git hemen hazırlan, izin alacaksan bir an önce git al iznini. Beş dakikan var. Seni lobide bekleyeceğiz. Öküzün trene baktığı gibi yüzümüze bakmaya devam edersen her an cayabilir ağabeyim.

Şef hatasını kabul etmiş görünerek iki elini havaya kaldırdıktan hemen sonra arkasını dönüp hızlı adımlarla mutfağa doğru koştu.

Merdivenden yukarı çıkarlarken Hasan, gülerek ağabeyinde yanaştı.

- Bunun gibi tipleri ciddiye almayacaksın, gördün mü bak, adamı öküz yaptım, bana mısın demedi?

Ortada cam bir sehpanın bulunduğu bir çift alçak koltuğa oturup Martin’i beklemeye koyuldular. Yan masalara çerez, kulüp sandviçin yanında içki servisi yapan temiz giyimli garson kızlardan gözlerini ayıramayan Hasan, bir türlü dinmek bilmeyen karnının gurultusunu bastırmaya çalışıyordu. Hani ağabeyi yanında olmasa, yüzünü kızartıp hemen bir langos daha hazırlatmasını isterdi Martin’den.

Yerdeki halının motifine gözleri takılan Kemal’e gelince: O ne Esther’i ne de işini düşünüyordu şimdi. Aklı Martin’de takılı kalmıştı. Adamda tip yok, saygı desen hiç yok, ne durmasını biliyor ne de konuşmasını. Ama şehrin en iyi beş yıldızlı otelinin şef garsonu… Üstelik çat kapı gelmemize rağmen işini bırakıp bize takılabilecek kadar plansız, programsız, sorumsuz… Ya da tam tersi. İşlerini öyle ayarlamış ki, arada bir görünse yeterli onun için. En hayati konuları bile dalgaya vurmasına ne demeli? Hem kendi hem de başkalarının hayatını tiye alan böyle bir insan nasıl başarılı olabilir? Ona ne kadar kızarsa kızsın, kendi karakter yapısıyla taban tabana zıt bu adamdan öğreneceği çok şey olmalı. Genel bir anlayışla başarı kriteri olarak kabul edilen çalışkanlık, dış görünüm, liyakat, ikili ilişkiler ve bunun gibi özelliklerden hiçbiri yok bu adamda. Mesleğinde ne kadar iyi olursa olsun onca olumsuzluk nasıl görmezden gelinebilir? Şimdiye kadar yüzlerce kişi arasından en saygılı, en çalışkan, en liyakatli, fiziği en düzgün ve ikili ilişkilerde en başarılı insanlara iş vermemiş miydi? Bu özelliklere sahip kişiler mutlak surette mesleklerinde başarılı olur diye düşünmemiş miydi? Martin’in mutlu ve aşırı derecede kendine güvenen haline bakınca gerçekten şeytan tüyü taşıyan bu adamdan öğrenecek çok şeyi olmalıydı Kemal'in.

Arabayı parktan getiren adama bahşiş verdiği esnada ön koltuğa oturmak için Hasan’dan önce davranan Martin bir kez daha şaşırtmıştı Kemal’i. Hasan bu duruma bozuldu bozulmasına ama ileride yiyebileceği langosların hatırına sesini çıkarmadı. Arabanın ön kaputunu hafifçe okşayan Martin,

- Aboov, güzel araba, BMW 730 ha, helal olsun be patron, sana bu yakışır.

Kemal, alışmaya başlamıştı sanki yanında oturan zevzeğin laflarına. Şimdiye kadar kimseden duymadığı bu sözlere gülümsediğini fark edince hayrete düştü.

Devam edecek.



17 yorum:

  1. Kemal' in bir an Martin' i döveceğini sandım. Adam gerçekten sabırları zorlayan biri. :) Yine de anlaşmalarına sevindim. Martin rahat tavırları neticesinde Esther ile kolayca iletişime geçebilir. İkisinin görüşmesini merakla bekliyorum. Hasan da ne kadar yemek düşkünü çıktı. Sırf yemek için Kemal' i ikna etti. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Martin tam sopalık biri ama aynı zamanda Kemal'e ilham kaynağı oluyor:) Kemal'i daha zor günler bekliyor. Bakalım Esther'in Martin'e tepkisi ne olacak. Hasan'a yemek olsun yeter ki. Herkesin bir düşkünlük tarafı oluyor, o da böyle işte:)

      Sil
  2. Ne güzel, yarıda kesmeyip kararlılık ve azimle Son Dans'ı sürdürüyorsunuz. Başlangıçta düzenli olarak takip ederken rahatsızlanınca takip edemez olmuştum.
    Ağaç Ev Sohbetlerinin konularını gösteren bir çizelge çıkarmıştınız. Bulamadım. Hangi tarihteydi, lütfen onu belirtir misiniz?
    Esenlikler diliyorum. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son haftalarda gündeme düşen malum olaylar beni hasta etti. Bu yüzden Son Dans'ı biraz aksatmak zorunda kaldım. Umarım sağlığınıza yeniden kavuşmuşsunuzdur. Benim Ağaç Ev Sohbetlerinin her bölümünde geçmiş bölümlerin konu başlıklarının gösterildiği "burada" linki var. Ancak Deep'in son haftalarda önerdiği birkaç konu eksik. Onu da bugün güncelleyeceğim. Belirttiğim linke tıklayarak geçmiş konulara ulaşabilirsiniz.
      Ben teşekkür ederim, sağlıklı günler dilerim:)

      Sil
    2. Öyle güzel bir liste düzenlenmiş ki, emeğinize sağlık. Karar vermemde çok yardımcı oldunuz.
      Sağlıklı günler dilerim.

      Sil
    3. Ne demek, kolay gelsin. Teşekkürler:)

      Sil
  3. Kaç zamandır kontrol ediyordum öykünün son bölümünü yayına soktunuz mu diye.. inanın benim de hiç keyfim yok. Hani son dans' ın hepsini yayınlasanız çatır çatır okurum, bana mısın demez, o haldeyim.

    Bu bölümde biraz daha gülümsedik, iyi de oldu bence :)
    Teşekkürler paylaşıma.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, dengelerimiz bozuldu. Teşekkür ederim. Bundan sonra haftada en az iki bölüm yazayım. Başka türlü fazla uzayacak. Martin neşe kaynağı. Onca üzüntüden sonra böyle bir karakter havayı biraz dağıtır sanırım. Ben teşekkür ederim:)

      Sil
  4. Martin'e karşı karışık hisler besliyorum an itibari ile. Dur bakalım, az bekleyip sonra karar vereyim :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Martin zıpır bir adam. Kemal'in başına bela ama Hasan onu çok sevdi:)

      Sil
  5. Bu hikayenin devamını dört gözle bekliyorum ve bir sonraki hikayenin daha heyecan verici olduğunu tahmin ediyorum çünkü Martin yüzünden meydana gelen bir sürü saçma. Saygılarımızla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Martin hikayeye tuhaf davranışlarıyla renk katacak. Teşekkür ederim:)

      Sil
  6. Benşm de aklım lagosta kaldı şimdi! Macar mutfağını bilir misiniz? Ben bir salamlarını bilirim onu da sevmem :) lagos da adı gereği bana balığı çağrıştırdı ama ilginçmiş....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Langos sanırım bizim pişiye benziyor. Üzerinde krema ve peynir rendeleniyor. Macar Gulaş'u nasıl bilmezsiniz?:))

      Sil
  7. ne zaman iyileşcek yaa, çok fazla uzun sürdü bu süreç :) kemal i de çok salak buluyorum, esther e hiç yakışmıyan bir adam bu :)

    YanıtlaSil
  8. Hikayede de yazılmış ya bu kadar yoğun olan birinin çat kapı izin alabilmesi ilginç.

    YanıtlaSil