KATEGORİLER

14 Şubat 2022 Pazartesi

KÜÇÜK ŞEYLERİN TANRISI - ARUNDHATI ROY

Kitabın Adı: Küçük Şeylerin Tanrısı

Yazar: Arundhati ROY

Çeviren: İlknur ÖZDEMİR

Sayfa Sayısı: 362

Yayınevi: Can Yayınları 

Türü: Roman

Hemen başta söylemek isterim ki, Küçük Şeylerin Tanrısı son yıllarda okuduğum en güzel romanlardan biri oldu. Yazılması dört yıldan fazla süren ve ilk kez 1997 yılında yayımlanan eseriyle İngiltere'nin en prestijli edebiyat ödülü, Man Booker'ı, kazanan Hintli yazar, ikinci romanını, Mutlak Mutluluk Bakanlığı'nı tam yirmi yıl sonra çıkarmış. İnsan genel olarak herhangi bir kitabı okuyunca bazen kitaba bazen yazarına daha fazla yoğunlaşır. Bu kez her ikisinin arasında bocaladığımı fark ettim. Zira Arundhati Roy sıradan bir yazar değil. Asıl mesleği mimar olan Roy, dünyada ses getiren politik bir aktivist aynı zamanda. Özellikle Amerikan dış politikalarını, Hindistan'daki kast sistemini ağır bir dille eleştiren yazar, küreselleşme karşıtı görüşleriyle milliyetçi çevrelerden büyük baskı görmüş ülkesinde.

Roman 1960'lı yılların sonunda, Hindistan'ın güney eyaletlerinden birinde zengin bir ailenin kızı olan Ammu ile kast sisteminin en alt sınıfından bir işçi, Velutha arasındaki yasak aşkı konu ediyor. Genç kadının önceki evliliğinden doğan ikiz çocukları Estha ve Rahel'in gözlerinden anlatılan olaylar Hindistan'ın kültürüne ve tarihine ışık tutuyor. Eserde aynı zamanda ülkenin sosyo-kültürel durumu, inanç sistemi ve toplumun kadına bakış açısı cesur bir dille yansıtılıyor.  

Yazarın hümanist özelliği, ele alınan konuların yanında romanda en çok etkilendiğim husus şiirsel anlatım şekli ve kullanılan üslûp oldu. Kitabın başında yaşananları öğreniyoruz ama nasıl sorusunun cevabı romanın ilerleyen sayfalarında. Bu şekilde sonucu baştan bilmemize rağmen merak uyandırmasından ve sürükleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmiyor eser. Betimlemeler ve kelime oyunları olağanüstü. Doğa ve roman kahramanlarının tasviri o kadar güzel yapılıyor ki, okuduğunuz her cümleyi gözünüzün önünde bir film şeridi gibi canlandırabiliyorsunuz. Film demişken, bu romanın filme aktarılması konusunda yapılan pek çok teklif yazar tarafından reddedilmiş. Çünkü, eserin filme çekilip tek bir kalıba oturtulması fikrine razı edememişler Arundhati Roy'u. Yazar, "her okur kendisi için gerekeni özgürce almalı kitabımdan" demiş. 

Arundhati Roy, çoğumuzun aklından geçirmediği, farklı gözlerle, farklı sözcüklerle bakıyor dünyaya. Okurken kitabın içinde kayboluyor, büyük keyif alıyor insan. Elbette trajik yanı ağır basan pek çok konuyu işliyor yazar. Aşk, istismar, şiddet, adaletsizlik, siyaset, yoksulluk gibi pek çok unsur romanın içine yerleştirilmiş. Fakat yeri geldiğinde masalsı, lirik anlatımıyla fethediyor gönülleri. Büyülü gerçekçiliği kendisi kabul etmese de yazarın tarzı bence buna oldukça yakın. 

İkizler, Rahel ve Estha film izlemek üzere ailecek gittikleri şehirde geceyi Sea Queen otelinde geçiriyorlar. Ufak kızın dayısı Chacko, Rahel yemeğini bitirdikten sonra zile basıyor.    

"... Oda servisini çağırmak için zili çaldı, yorgun bir görevli gelip tabaklarla tavuk kemiklerini topladı. Yemek kokularını da yakalamak istedi ama onlar kurtuldular ve gevşek, kahverengi otel perdelerinin arasına kaçıştılar..." S: 133

Roy, bu cümleyi unutmuyor ve yedi sayfa sonra aynı yere dönüyor. S: 140

"... Yemek kokuları, beklemekten yorulunca perdelerden ayrıldılar ve geceyi yemek kokulu denizde dans ederek geçirmek üzere Sea Queen'in pencerelerinden dışarı süzüldüler.

Saat ikiye on vardı..."

Yukarıda görüldüğü gibi yazar yemek kokusuna bile bir can, bir ruh katıyor ve eğlendirici üslûbuyla büyük keyif veriyor okura. Romanda kelime oyunu oldukça fazla. Bütün bunları  İngilizce aslından dilimize çevirmek kolay değil. Fakat çevirmen İlknur Özdemir yine de iyi iş çıkarmış, kendisini başarılı bulduğumu söylemeliyim. Hint kültürüne ait bazı sözcükler, bölgesel ağaç, yiyecek ve bitki isimleri yabancı okura sıcak gelmese de Küçük Şeylerin Tanrısı, kitapseverlere şiddetle tavsiye edeceğim bir roman. Yazarı bu kadar geç tanıdığıma üzülüyorum ancak adı, kaleme aldığı bu eseriyle, beynime kazınmış oldu şüphesiz.   

27 yorum:

  1. Sineklerin Tanrısı geldi aklıma ama pek benzemiyorlar sanırım, güzel bir kitap gibi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok değil. Sineklerin Tanrısı'nı okudum. Bu roman yazarın doğduğu coğrafyada yaşananlara ayna tutuyor. Gerçekçi bir yazar, olayları kimseden çekinmeden ortaya koyduğu için her kesimden tepki alıyor. Ben en çok üslûbuna bayıldım:)

      Sil
  2. Çok kışkırtıcı bir yazıydı, çevirmen de güvenilir, e coğrafya ve kültür ilgi odağı, örnek cümleler iştah açıcı... Demek ki alıyoruz, ama bekletiyoruz çünkü elde daha okunacaklar var:) Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, okunacak pek çok kitap var. İnsan bazen okuduğu kitabın öyle etkisinde kalır ki, daha önce niye karşıma çıkmadı diye içlenir. Ben bu duyguları yaşadım. Yazarın kimliğine ve kitapta kullandığı anlatım diline hayran kaldım. Ayrıca çok fazla aşina olmadığım bir kültürü tanımak imkânı verdi bana. Teşekkürler Buraneros:)

      Sil
  3. Ben hiç sevmeyip yarım bırakmıştım. Beğenilerin böyle farklılaşması çok hoş. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben kitabı bu kadar överken hayran olduğum dilinden hoşlanmayan bazı okurların olabileceğine ihtimal vermiştim aslında. Ancak özellikle sizin gibi çok kitap okuyan birinden aldığım yorum gerçekten şaşırttı beni:) Dediğiniz gibi beğenilerin farklılaşması konusunda beklentimin ötesinde bir durumdu bu. Kitap değerlendirmesi konusunda elinize su dökemem, biliyorum. Eğer blogunuza aynı kitaba ilişkin bir yazınız varsa şimdi hemen gidip okuyacak ve hiç hoşlanmamanızın çok merak ettiğim sebeplerini bulmaya çalışacağım.

      Her kitabı (okuduktan sonra) hakkında yapılan yorumları okurum. Bu kitap hakkında da bazı olumsuz eleştiriler yapılmış elbette. Şimdi düşünüyorum, kitaptan alınacak hazzın temelinde olan ne, beklentilerimiz ne? Ben çikolatalı dondurmayı severken bazıları sade, kaymaklı dondurmayı daha çok seviyor. Böyle bir şey mi? Sürç-ü lisan ettiysem af ola. Samimiyetle görüşlerimi dile getirdim ve sizi anlamaya çalışıyorum. Çok teşekkür ederim ve fikrinizi açık bir şekilde belirtmenizden dolayı size minnettarım:)

      Sil
    2. Kitap okuma konusunda sizde çok iyisiniz bu konuda benim artı bir tarafım yok öncelikle onu belirteyim. Bu kitabı seveceğim konusunda baştan çok umutluydum ama ilk birkaç sayfada bana hitap etmediğini fark ettim bazen sonrasında alışıyorum ama bu kitapta olmadı bir türlü hikaye beni içine almadı, ilgimi çekmedi, beni arkasından sürükleyemedi oluyor bazen. Sürç-ü lisan ne demek hiç öyle bir şey yok, ben herkesin görüşlerini ifade etmesi taraftarıyım. Başka kitaplara artık:) Teşekkürler.

      Sil
    3. Ben size teşekkür ederim. Evet kitap kolay bir kitap değil belki. Bu yönüyle benim bir kat daha hoşuma gitmişti, sevindim, okuyabildiğim, üstelik yanı sıra büyük zevk aldığım için. Her zaman söylerim okuyamadığım ve anlayamadığım tek kitap Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği'ydi. Şimdi kime verdik bilmiyorum. Ama şimdi okuyabilir miyim merak ediyorum. Durun sizin okuduğunuz bir kitap mıydı bu sitenize dönüp bir bakayım neler demişsiniz bu konuda:)

      Sil
    4. Okumak istemiştim (ismi çok cazip geliyordu) zamanında ama kaldı bir şekilde, bakalım kısmet belki bir gün denerim:)

      Sil
  4. Birçok hint filmi izledim. Bahsettiğiniz konular hakkında da bi hayli izlemişliğim var. Roman olarak okumak da ilginç olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belirttiğim üzere yazarın betimlemeleri, anlatım dili beni cezbetti. Elbette farklı bir coğrafya, farklı kültür, dönemin sosyo-politik gerçekleri oldukça ilginç ayrıca. Teşekkürler:)

      Sil
  5. Kitap çok ilgimi çekti. Hint kültürünü dizilerden ve filmlerden az çok biliyorum. Yemek kültürlerini, ekonomik yapılarını falan. Okursam pek yabancılık çekmem. Alıntılar da güzelmiş, böyle hoş, küçük detayları seviyorum. Kitabı not alayım, teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, değişik bir kültür. Kast sistemi ve kadına bakış açısı. Kabullenmesi zor ve acı veren gerçekler. Farklı ve zor hayatlar... Ve özgün anlatım dili tabii. Alıntıya bayıldım ben de. Buna benzer cümleler var kitapta. Düşünün kokuya hayat veriyor. Görevli geliyor tabakları alıyor ama koku kaçıp kendisini perde kıvrımlarının arasına gizliyor. Garson ve koku arasındaki ilişkiye bakar mısınız? Ne kadar eğlenceli değil mi?:))

      Sil
  6. Küçük Şeylerin Tanrısı'nı ilk yayınlandığı sıralarda alıp, bir kaç sayfa okuduktan sonra, nedense, on seneden fazla süre kitaplıkta bekletmiştim. Arundhati Roy'un sonraki kitabı Mutlak Mutluluk Bakanlığı'nı -yine- nedense, yayınlanınca okumuştum ve çok beğenmiş, etkilenmiştim. Ancak o zaman Küçük Şeylerin Tanrısı'nı kütüphaneden çıkarıp okumuştum.
    Kitap hakkında yazdıklarınıza katılıyorum, mutlaka okunması gereken bir çağdaş eser.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin de hoşunuza gitmesine sevindim. Bence sıradan bir kitap değil. Ben hem bilgi hem de edebi açıdan beklentimin üzerinde yararlandım. Mutlak Mutluluk Bakanlığı'nı da yorumunuz üzerine merak ettim. Yeni tanıştığım bu yazarı unutmam mümkün değil. Yazarın olayları kaleme alışındaki ustalığın yanında insani yanı ve mütevazı karakteri beni çok etkiledi. Teşekkürler:)

      Sil
  7. Anlatım çok güzeldi, kaleminize sağlık. Kast sistemini eleştiren filmler izlemiştim ama anladığım, bu kitap bambaşka bir anlatıma sahip ki, siz de zaten "yemek kokulu" paragrafları referans göstererek bu kitapta daha nicelerinin olduğu yönünde bilgi vermişsiniz. :)
    Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:) Benim aslında Hint kültürüne karşı pek merakım yoktu. Oğlumun kitaplığından aşırdığım bir kitaptı ama iyi ki aşırmışım:) Evet ben çok sevdim:)

      Sil
  8. çok eski bir kitap, okudum, iyiydi, küçük şeylerin tanrısı, gündelik yaşamda kullanılan bir deyim, küçük grupların başı olanlar için söyleniyor, örnek bir halk korosu şefi gibi, bir grubun lideridir, hep öyle giderler yıllarca, gelişmeye açık değillerdir, gelişip daha büyük bir grubun lideri olmaktansa küçük grubun lideri olmak onları mutlu eder, hep öyle devam etmek isterler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yönüyle düşünmemiştim, yorumun iyi oldu. Yazarın kitaba adını verdiği "Küçük Şeylerin Tanrısı" kim sence? Sanırım insanları ezen kast sistemi olmalı bu. Bireysel bakımdan insanı ilgilendiren her konuda katı kuralları eleştiriyor. Büyük şeylerin Tanrısı sanki farklıymış gibi:))

      Sil
    2. Nasıl Tanrı oluyor o, biraz daha açar mısın?

      Sil
    3. okuyalı çok zaman oldu, unuttum romanı, nette bulabilirsin, ingilizce kaynaklardan, god of small things, velutha filan diye ararsan, roman karakterleri, ilişkileri filan, ordan bulursun, küçük şeylerin tanrısı kim filan diye sor veya yani :)

      Sil
    4. OK, bu konuyu aklıma sen getirdin, bakayım o zaman, sana da söylerim sonra:)

      Sil
    5. Evet, haklısın bana göre biraz zorlama ama genel kanı Velutha'nın küçük şeylerin Tanrısı olduğu yönünde:) Thx.

      Sil