Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz devam ediyor. Önceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusu, sevgili Sade ve Derin / DeepTone tarafından belirlendi.
"Bazı insanlar iş yaparken veya bir yere giderken daima hızlıdırlar, diğer bazı insanlar ise her şeyi daha yavaş yaparlar. Hangisini tercih edersiniz?"
İnsanların yavaş veya hızlı hareket etmesi karakter yapılarına bağlıdır. Ben, yapım gereği daha sakin ve genellikle yavaş hareket eden biriyim. İstisnai olarak yemek yerken ve sakal tıraşında hızlı olduğum söylenebilir. Yavaş hareket ederim derken normal sınırlar içindeyim yani. Hiçbir zaman ağır aksak olarak görmem kendimi. Çok eskiden bir aile büyüğümüz vardı, adamcağız sabahın erken saatlerinde sakal tıraşına başlar, öğlen vaktine kadar tıraşı ancak bitirirdi. Bu esnada tasa koyduğu su defalarca soğur, her seferinde kalkar, ocakta yeniden su ısıtırdı. Bu tür hımbıl insanlarla bir arada yaşamak çok zor olsa gerek.
Bir de hızlı olacağım derken kendini paniğe sürükleyen insanlar vardır. Acele hareket edeceğim derken bir sürü sakarlık yaparlar. Bir işi ele aldıklarında yaptım dedikleri işten bir sürü hata ve eksiklik çıkar ortaya. Herhangi bir yere gitmeye karar verdiklerinde, acelecilikleri yüzünden ya yanlarına almaları gereken kimliklerini ya da anahtarlarını evde unutup dışarı çıkarlar. Elbette hızlı hareket etmenin bu tür olumsuz sonuçları olur.
Tercihimi sorarsanız, ne fazla hızlı ne de fazla yavaş olmaktan yanayım. Her şeyden önce panik yapmak yerine sakinliğimi korurum. İş yaparken ya da bir yere giderken erken davranıp zamanından önce hedefe varmak istemem. Her şeyin kafamda plânladığım bir süresi vardır. Kendimi bu plâna göre ayarlarım. Eğer hızlı davranıp bir işi zamanından önce bitirdiğinizde ya boş kalıp zaman öldüreceksiniz ya da daha büyük bir ihtimalle o boşluğu yeni bir işle doldurmak zorunda kalacaksınız. Diyelim ki havayoluyla bir yere seyahat edeceğim. Saatler önceden gidip uçağın hareket saatini beklemek yerine makul bir süre önceden havaalanında bulunmayı tercih ederim.
İş konusunda biraz fazla ince eler, sık dokurum. Bu nedenle başkalarının bir saatte yapacakları işi, daha uzun sürede, etraflıca araştırarak, her yönünü düşünerek ve lâyıkıyla tamamlamaya çalışırım. Doğrusunu söylemek gerekirse işe biraz daha yüzeysel bakıp hız kazanmak isterdim sanırım. Bir yere giderken etrafımda yürüyen gençlere baktığımda onlardan daha yavaş hareket ettiğimi fark ediyorum. Gençlerin bu hız performanslarına bakıp düşündüm. Bunda içlerindeki kaynayan kanın ne kadar payı olduğunu bilmiyorum ama bütün gençlerin acele işleri olduğundan mı yoksa, tam aksine, bu aralar benim acil bir işim olmamasının verdiği rahatlıktan mı kaynaklandığını henüz çözemedim. Yine de bu durumdan şikâyetçi olmadığımı belirteyim.
Bir iş yaparken ya da bir yere giderken gereğinden hızlı hareket etmek bazen sıkıntı yaratabilir. Yavaş hareket etmenin de mahsurlu tarafları vardır. Çünkü zaman da bir değer olarak düşünülmeli, ayrıca, bizleri bekleyen insanları da dikkate almamız gerekir. Sonuç olarak hızlı ya da yavaş olmak hususunda her şeyde olduğu gibi aşırılığa kaçılmamalı, orta kararda kalınmalıdır.
sondan önceki paragraf keyifliydi :)
YanıtlaSilKeyiflendirebildiysem ne mutlu:)
SilEvet ortalarda bir yerde olmak iyi. Dengeyi tuturma oranı ne acaba? Ben hızlı olanlardanım. İş uzasa sıkılıveririm. Hem sevdiğim hem sevmediğim bir yönüm sanki.
YanıtlaSilHızlı hareket etmek denildiğinde nedense aklıma panik halinde davranmak geliyor ki, ben hiç de öyle biri değilim. Yavaş hareket de hantallığı ve hımbıllığı çağrıştırıyor bende. Bu yüzden kendimi ortalarda bir yerlerde konumlandırdım:)
SilEvet bazıları gerçekten çok hızlı. Örneğin oğlum; aynı meslekteniz ve o bana göre çok hızlı. Belki doğrudan hedefe odaklanıyor, bense konu üzerinde fazlaca detaylara giriyorum. O verilen işi yapıp kenara çekiliyor, ben ise kendime sürekli yeni işler çıkarıyordum iş yaşamımda. O kadar ki çoğu zaman bu huyumdan dolayı kendime zaman ayırmadığım için kendime kızıyordum.
YanıtlaSilYavaş şehirler benim de aklıma geldi. Sonuçta hepimizin belli bir yaşam süresi var. Hızlı davranıp çok iş yapsak da, yavaş olup keyfine varsak da gideceğimiz yer aynı. Sanırım hızlı hareket etmek konusu insanın karakter özelliğine bağlı bir şey. Yavaş hareket eden birine hızlı iş yaptırmaya kalktığında eline yüzüne bulaştırabilir. Yine hızlı hareket eden birine ağır ol desen, sıkılır ve muhtemelen sabırsızlığı yüzünden o işi yarım bırakır. Teşekkür ederim, size de sağlıklı günler dilerim:)
Planladığım süreden erken bitirirsem işi evet ben de başka bir işi oraya tıkıştırabilirim. Daha fazla iş yapmak daha fazla yürümek daha fazla seyretmek..tercihim olur aslında. Bir yere gideceksem saatler önce havaalanında olurum, yemek ğpişireceksem aynı anda 4'üne birden girerim. İkizlerim ben yahu :) Sakin planlı hayat beni delirtir iyiyim böyle ne bileyim?
YanıtlaSilSevgiler
Eşim de sizin gibi. Fakat ben hangisinin daha doğru olacağından emin değilim. İş konusunda kafanın devamlı meşgul olması mı yoksa yapmasını plânladığınız işi bitirdikten sonra yeni işler çıkarıp biteviye onlarla meşgul olmak yerine kendinize zaman ayırıp sözgelimi müzik dinlemek, yürüyüş yapmak, kitap okumak gibi işlerle kalan vaktinizi değerlendirmek mi? Aynı anda birden fazla iş yapabilmek bana göre değil. Bu konuda pratik değilim. İkizler çok zor bir burç, oğlumdan bilirim:))
SilOğlun bir ikizler ????? Ah daima eğlenceli hayat...asla sıradan olmayacak ..ne şanssssss :-))))))))))))))))))))))))))))))
SilEvet, ne demezsiniz:)))
Sil"Acele işe şeytan karışır!" denir ya, hızlı olmak da bunun gibi bir şey olmalı. Bazen hızlı olmak işe yarayabilir ama tek başına yeterli olmayabilir. Yani gerçekten işe yarayabilmesi için yanında "sakinlik ve iş bilirlik" gibi etkenlerin de olması gerekebilir. Yoksa yolda gitmeyen bazı yanlış ve hatta tehlikeli işlerle dahi karşılaşılabilir..
YanıtlaSil-Hızlı ve yavaşın da bir hikayesi vardı biliyor muydunuz? Kolay gelsin..😊
Ben de aynısını düşünüyorum. Neticede her iş için bir orta yolu bulmak gerekir. Ne şeytanı karıştıracak kadar acele etmek, ne de muhataplarını çileden çıkaracak kadar ağırdan almak doğru. Evet, tavşan ile kaplumbağa hikâyesi sanırım. Teşekkürler:)
Sil