Güzel bir tatil günümüzün ardından yeni bir haftaya başlıyoruz. Aslına bakılırsa beklentim daha yüksekti bu günden. Tamam, kahvaltı güzeldi. Bir ara alışveriş için şehre indim. Akşama eşime mükellef bir sofra hazırlamaktı niyetim. "Canım bir şey yemek istemiyor." Mide koruyucu almayı unuttuğu için reflü başlamış. Ama yine de sağ olsun eşlik etti bana. Fotoğraf koymayı ayıp olur diye reddetti. (18/09/2017)
Cevizleri soymak için konuştuğumuz vatandaş yine gelmedi ama o gelecek diye erken kalkmam işe yaradı. Büyük pazardan rahat rahat alışverişimi yaptım. Bunaltıcı bir sıcak var şehirde. Kalaycının karısı sözünde durmuş istediğim acı biberleri hazırlamış. Kurutulmak üzere bir çuval dolusu biber daha aldım. Uzun süredir yağmur düşmüyor bu toprağa. Hadi bir şansımızı deneyelim diye bir posta daha kurutmalık domates almıştım dün. Akşam yine bir evlilik yıl dönümü kutlaması var. Erken rezervasyon yaptıran beyefendi masanın özel olarak düzenlenmesini talep ediyor. Şu masa düzenleme olayı bayağı tuttu. Sevdiklerine güzel bir jest oluyor insanların. Özel gün kutlamaları bizim işimiz. Elim de alıştı bu işe. Yine de bir işi son dakikaya bırakmamalı. Geçenlerde oğluyla bizi ziyaret eden komşu ilçelerden birinin Kültür ve Turizm Müdürü, söz verdiği üzere belediye başkanını alıp geliyor. Tam da özel masanın düzenlemesiyle ilgileneceğim sırada. Başkan Taş Ev'den çok etkileniyor. Bahçede oturmayı tercih ediyorlar. İçecek ve soğuk servisinden sonra fırlıyorum salona. Süsleme bitip masaya servis açar açmaz misafirimiz geliyor. Onları kapıda karşılıyorum. Konuklarımız güzel bir gece geçiriyorlar, mezelere hayran kalıyorlar. (19/09/2017)
Bu sabah gelecekler ,artık kesin söz verdiler. Yine saat sabah yedi olmadan ayaktayım. Saat söz verdikleri saat sekiz oluyor ne gelen var ne de telefonu açan. Cevizleri soyduracak başka birini bulmak lazım. Bunlarla olmayacak. Beklemediğim Erdal çıkageliyor. Demir kapıyı açıyorum. Birkaç ağaç ceviz kalmıştı silkelenecek. Aklımdan çıkmış işte. Hemen işe koyuluyor. Taş Ev'in önü, bahçe yeşil kabuklu cevizle doluyor. Arabama zarar vermesin diye iyice geriye park ediyorum.
Taze cevizin tadı bir başka. Üstelik kestane gibi dikeni de yok. Birkaç tane soyunca ellerime kına yakmış gibi doluyorum. Venüs kulübesinin yanına düşen cevizlerle oynuyor. Bazılarını ağzında geveliyor. Elemanları almak üzere şehre iniyorum. Bugün epey hazırlık var yine. Gündüz saatlerinde gelen misafirlerimiz kıtalar arası. Bu son ayda ağırladığımız Avustralya'da yaşayan ikinci aile. Menüyü veriyorum. Beyefendi menüyü kapatıp veriyor. "Seçimi size bırakıyorum, Avustralya'da sizi hatırlatacak en güzel yemeklerinizden biri olsun."
Gani Usta'yı arıyorum. "Benim makinem elektrikli, cevizleri buraya getirsek. Benim oğlan yarın sabah saat sekizde traktörle gelir almaya." Anlaşıyoruz.
Öğlenden sonra bir ses duyuyorum. Gelen Güme'li. Eşim, "Ayıp olur ama şimdi geri çevirme, bak o kadar yoldan gelmişler." Ama onlar sözlerinde durmayınca ben de başkasına söz verdim. O da bana güvenerek yarın sabah alacağı işleri geri çevirdi belki. Zor durumda kalacağım. Eşim, "Hemen ara durumu anlat." diyor. Arıyor, anlatıyorum. Gani Usta olgunlukla karşılıyor. "Zaten çok işim vardı, senin hatırını kıramadım." deyince rahatlıyorum. Ceviz soyma işi de böylelikle aradan çıkmış oluyor.
Akşam misafirlerinin rezervasyonları başlıyor. Ödemiş'ten çıkmışlar yola. Üç dört gün önce geldiklerini söyleyerek kendilerini hatırlatmaya çalışıyor telefondaki beyefendi. "Acelemiz var fazla kalmayayacğız, hatta menünüzü biliyoruz sıcakları hemen söyleyelim." Salonun en güzel masasında olunca insan, zamanın ne önemi var. Masa mezelerle donatılıyor. Keyifli bir gece geçiren misafirlerimiz Taş Ev'in manzarası karşısında acele etmeyi bırakıyorlar.