Sabah Elmas ile birlikte çıkıyoruz yaylaya. Ayşe Hanım yeni taşınacağı evi hazırlamakla meşgul olduğu için bugün izinli. Sol bacağımın üzerinde bir ağrı hissediyorum. Dün Venüs'ü ezmeyim diye kaçarken dengemi kaybetmiş, yere yuvarlanmıştım. Tam da kontrollü düşüşümden dolayı kendimi takdir edecektim ki beton zeminin bunu affetmediğini fark ettim. Sıcağı sıcağına anlamamışım demek. Sağ kolumdan sonra sol bacağım devre dışı. Neyse ki onlardan birer tane daha var.
Aşkın Şef gelir gelmez şehre iniyorum. Emanet aldığım arabayı yıkatmak, parfümlerle anason kokusunu ortadan kaldırmak niyetim. Ali Ustaya uğruyorum. "Beklediğimiz parça yarım saate kadar gelecek otobüsle." diyor. Arabaları değiştirirken berbat ettiğim arabasını oto yıkamaya bırakabileceğimizi söylüyor. Gidip elektrik paralarını yatırıyorum. Telefonum çalıyor. "Açık mısınız?" Salı günü dışında her gün açık olduğumuzu söylüyorum. Köy sapağının orada, yön levhamızın önündelermiş. Elemanları bilgilendiriyorum. "Merak etmeyin hallederiz biz." diyorlar. Bir kaç parça alışverişten sonra yaylaya geri dönüyorum.
Hava tahminlere göre yağmurlu görünüyor. Düne göre daha serin. Çok küçük bir bebeği olan aile uzun bir kararsızlıktan sonra çocuklarını üşütmemek için mecburen salona geçiyorlar. Komşu bahçenin sahibi oğlu ve bir arkadaşını yanına alıp geliyor. Verandada çay içerlerken sohbet ediyoruz. Kemalpaşa'da bir kooperatife girmiş. Göletin yanında lüks villalar yapılacakmış. Çocukluğumun Köyü Kemalpaşa, İzmir'e yakın olmasının avantajını iyi kullanıyor. Yine de Kaplan manzarasının hiçbir yerde olmadığını söylüyorlar. Aldığı ceviz fidanları kurumuş. Bahçeyi satmak istiyormuş bu yüzden. "Eğer ilgilenemeyeceksen yapılmaz bahçe işi elbette." diyorum.
Bahçeye çıkıp yeşillikler arasında dolaşıyorum. Aşkın Şef tavuklara yem götürüyor. Bütün tavuklar yanına üşüşüyor bir anda. Fifi kuyruğu dikmiş olan biteni izliyor. Özlemini duyduğum bir çiftlik manzarası bu. Şef bir elinde su diğerinde yem kovası koşturmaya başlıyor. Tavuklar da çığlık çığlığa onun peşinden... Otların arasında ismini bilmediğim beyaz bir çiçek çok zarif görünüyor. Dönüp telefonumu alıyorum içeriden. Bu güzel çiçek çiğdem mi acaba? İnternette kısa bir araştırma yapıyorum. Yok, bu sade güzellik sakarca dedikleri otsu bir bitkiye benziyor. Ordu ve Giresun yöresinde mıhlaması ayrı, kızartması ayrı türlü türlü yemekleri olurmuş. Eğilip birkaç pozunu çekiyorum.
Annemi arıyorum, babamın genel durumu iyi. Kızım sürekli ilgileniyormuş dedesiyle. Bir tarafı düzeltmeye uğraşırken diğer taraf açık veriyor insanın belli yaştan sonra.
Akşama doğru Ali Usta arıyor. Kızımın arabasının işi bitmiş. Hemen sanayiye gidip ustanın emanet arabasıyla değiştiriyorum. Emanet arabaya binmek ne zormuş. Üzerimden büyük bir yük kalkıyor.
Hava gittikçe soğuyor. Yağmur da yağmadı. Şömine sobayı yakıp yakmamakta kararsızım. Salon dışarıya göre daha sıcak. Dışarıda havayı soğutan serin esen rüzgar aslında. Bankacılar telefon ediyor. "Geliyoruz, yerimiz hazır mı?" diye soruyorlar. Dün gönderdikleri misafirlerin Taş Ev'den çok memnun kaldıklarını söylüyorlar.
Yağmur başlıyor nihayet. Mekanımıza ilk kez gelen misafirlerimizle ilgileniyorum. Şimdiye kadar gelmemelerinin ayıpları olduğunu söylüyorlar. "Hayır, o kendimizi yeterince tanıtamadığımız için bizim ayıbımız." diyorum. Erken gelip erken ayrılıyor misafirlerimiz. Yarın tatil günümüz, eşimle birlikte babamı ziyaret edeceğiz.
Geçmiş olsun. Bazen aksilikler üst üste gelir.
YanıtlaSilBeyaz çiçek ne kadar güzel. Mine gibi, çiğdem gibi.
Eşelenerek beslenen tavukların yumurtası da daha sağlıklı olur denir.
Teşekkürler. Bir de sarı renkte olanlar var, onlar da güzel.
SilGezen tavuğun yumurtası başka olur tabii:)
Geçmiş olsun. Ben de geçen sene pazar yerinde muz kabuğuna basmıştım da elim ayağım kesilmişti yer yüzünden. Gerisini siz düşünün. Az kalsın kafam kaltırım taşına vuruyordu. Neyse ki zemine vursa da sert bir beton. Sonra da pazarcılar kaldırmış beni düştüğüm yerden. Kendime gelmem neredeyse yarım saati bulmuştu.
YanıtlaSilSağ olunuz. Benimki o kadar büyük çaplı değildi ama bir gün sonra sol yanımda ağrı başlayınca düşmeme bağladım. Bu yaştan sonra düşmemeye dikkat etmeli. Hele zemin beton ise.
Silgeçmiş olsun hayat işte oluyooor.
YanıtlaSilTeşekkürler...
YanıtlaSil