KATEGORİLER

26 Mart 2020 Perşembe

KARANTİNA KORONA - 1

Kanatlı Kedi bir etkinlik başlatmış ve blog dostlarını Koronavirüs karantina günlerinde her gün bir yazı yazmaya davet etmiş. Yazının kısa ya da uzun olması veya konusu ile ilgili herhangi bir kısıtlama yok. İster her gün izlediğiniz bir filmi, okuduğunuz bir kitabı ya da gezmiş olduğunuz bir yeri anlatın. İster bilgi paylaşın ya da sadece o gün ne yaptığınızı, ne yapmayı hayal edip yapamadığınızı, içinizden geçenleri anlatın, fark etmez demiş. Amacın bir şeyler yazıp paylaşmak olduğunu belirtmiş ve ilk yazısını da burada paylaşmış. Yeni takibe aldığım arkadaşımızın challenge'ına ben de elimden geldiğince katılmak istiyorum. Siz de bu etkinliğe katılıp dünyamızı etkisi altına alan Koronavirüs felaketi nedeniyle kapandığımız evlerimizden sesimizi duyurabilir, yeni blog dostları edinebiliriz

Eşimin ve Aile Hekimi Uzmanı olan kızımın ısrarı üzerine dün dükkanı kapatmış ve eve kapanmaya karar vermiştim. Doğrusunu söylemek gerekirse benim için henüz erken bir tarihti bu. Kararımda etkili olan bir yakınımızın eşime söylediği söz oldu diyebilirim. Eşim beni şikayet ederken onun "Seni sevseydi dükkanı kapatmamak için bu kadar ısrarcı olmazdı" demesi gerçekten de tam isabet kaydetmişti. Bunu bana söyler söylemez "Tamam, dedim kapatıyoruz." 

Kendi açımdan bir sorun görmüyordum aslında. Çünkü madem ki bu Korona nüfusun yüzde seksenini eninde sonunda ziyaret edecek. Buyursun, şu anda sağlığım yerindeyken gelsin ki yeneyim onu rahatlıkla diyordum. Ama virüsü kapıp eşime bulaştırmam halinde kendimi affedemezdim.  "Ben soğuk algınlığını tam atlatamadım, ciğerlerimden hırıltı geliyor. Sen kendini düşünüyorsun sadece."  diyordu eşim. Şimdi o mutlu kararımdan. Böylelikle zorunlu karantina günlerim başlamış oldu. 

Emekli olduğumuzdan tuzumuz kuru sayılır. Gençlerin çoğu sahip olduğumuz şansa sahip değil, çalışmak zorundalar. Koronavirüsün bunca yıllık yaşamımda dünya gündemine oturmuş en önemli olay olduğunu düşünüyorum. Buna ABD'nin ikiz kulelerine yapılan saldırı dahil. Hayatımızı daha ne kadar süre etkileyecek hiç kimse bir fikir yürütemiyor. TV'lerde, sosyal medyada tek konu Korona. Ne sınıra yığılan Suriyeliler, ne İdlib, ne de ülkenin ekonomik durumu konuşuluyor artık. 

Açıkçası bugün sudan çıkmış balık gibiyim. Kitap okumak, yazmak, film seyretmek için bir fırsat bu değerlendirmek lazım. Yok öyle olmuyor. Sanki biri silah dayamış kafama, bana bunları yaptırmak istiyor. Ya da hepsini bir anda yapmak istiyorum. Üniversitede aldığım seçmeli dersim olan psikoloji "Introduction to Human Behavior" dan öğrendiğim bir konu geliyor aklıma: Eğer birden fazla şeyi aynı anda aynı şiddette isterse insan, çakılıp kalır hiçbirini yapamaz. İşte aynı bu haldeyim şimdi ben.

Sabah balkona çıktım caddedeki hareketi gözlüyorum. Eskiden olduğu kadar kalabalık değil. Bazıları maske, eldiven takmış, kendince önlem almışlar. Bir kısmı ise son derece rahat görünüyor. Binanın önüne kamyonete yüklediği zerzevatı satan bir gezici manav yanaşıp hoparlörle bağırmaya başlıyor. "Enginar, havuç, domates, bakla, manav geldiiiii." Bir müddet sonra aracından iniyor aşağı. Bu kez hoparlörsüz aynı şeyleri tekrarlıyor. Kimse ilgilenmiyor. Acımaya başlıyorum adama. Şimdi herkes virüs bulaşmasın diye adama yaklaşmıyor diyorum içimden. Bezgin bir şekilde kamyonetin üzerine yerleştirdiği sebze meyve kasaları arasından litrelik bir pet su şişesi çıkarıyor, dikiyor kafasına. Hangi akla hizmet ettiğini bilmiyorum, şaşkın bakışlarım altında, kalan suyu kırmızı elmaların üzerine serpiyor. Az sonra altımızdaki bilardo salonundan çıkan adamın biri yanaşıyor, eline aldığı naylon poşetin içine önce sarı sonra az önce sulanan kırmızı elmalardan koyup tartması için manava veriyor. Manavın şansı açılıyor bir anda. Sonra düzgün giyimli bir hanım aynı elmalardan koyuyor poşetine. Bir başkası daha geliyor. Şimdi sorarım size, bu adam virüsü taşıyorsa eğer, elmalara bulaştırmaması mümkün mü? Bu bizzat gördüğüm, ya görmediklerimiz...

Yazmak gelmiyor son günlerde içimden. Ne aşktan ne sevgiden bahsetmek istiyorum yazılarımda. Felsefi tartışmalar bile Korona gündemdeyken yavan geliyor. Blogların çoğuna virüs bulaşmış, onları daha bir merakla okuyorum. Merak ettiğim konular var bu işte. Çin mesela, nüfusu 1.400.000.000'dan fazla. Koronavirüs'ten bir günde ölen sayısı 200'ü bulmamış. Bugün itibarıyla toplam vaka sayısı 81.661, can kaybı 3.285. İtalya'nın nüfusu 60.000.000'un biraz üzerinde. Bugün itibarıyla toplam vaka sayısı 74.386, can kaybı 7.503. Son 24 saat içinde ölüm vakası 683. İspanya'nın nüfusu  ise 46.750.000. Bugün itibarıyla toplam vaka sayısı 49.515, can kaybı 3.647. Son 24 saat içinde ölüm vakası 738.  Türkiye'nin nüfusu 83.000.000. Bugün itibarıyla toplam vaka sayısı 2.433, can kaybı 59. Son 24 saat içinde ölüm vakası 15. Bütün dünyayı esir alan Covid-19'un marifetlerini ülkeler arasında mukayese ediyorum sürekli. Henüz yolun başında mıyız, yoksa treni kaçırdık mı? Nüfusa ve tespit edilen vaka sayısına bakılırsa Çin Koronavirüsle mücadelede en başarılı ülke görünüyor. Türkiye'de test sayısı yeterli olmadığı için mi vaka sayısı düşük bilmiyoruz. Umarım bu mücadelede performansımız İtalya ve İspanya'ya benzemez.        

18 yorum:

  1. Şu coronayla ilgili çok gariplikler var ortada..Virüsün hızla dünyaya yayılması,ölenlerin çok sayıda olması,IMF'nin para kasasını açması,Trumpun kasayı açıp şirketlere aktarmaya çalışması,Çin'in ülkelere milyonlarca aşı satmaya başlaması vs vs..Sorulması ve cevaplanması gereken o kadar çok sayıda gariplikler var ki kfalar çok karışık.. Bu arada kızınızın aile hekimi uzmanı olduğunu bilmiyordum,ne güzel bir duygu..😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, belirttiğiniz gariplikleri düşününce insanın aklı komplo teorilerine kayıyor:) Evet duygu güzel de şimdi aklımız da onda.

      Sil
  2. Herkesin evde kalması söyleniyor ama mesela bizim karşımızdaki inşaatta sabahtan akşama öyle bir çalışan var ki nasıl bitecek bu salgın ,diyor insan.
    Bu hastalığa en azından biraz etkisi geçip, hastaneler rahatlayınca yakalansak keşke madem illa tanışacağız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim ülkede Koronavirüs'ün insafına kalmış haldeyiz biraz maalesef. İtalya ve İspanya gözümü korkutuyor:(

      Sil
  3. Ben de katılmak istiyorum bu etkinliğe, ben de yazmak istiyorum, blogosferi ne kadar da özledim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevinirim, yazın elbette. Biz de sizi özledik:)

      Sil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Çok yıllar önce de böyle dünyayı kasıp kavuran grip salgınları olmuştu. En son domuz gribi ve ondan önce kuş gribini hatırlıyorum. Tavukları öldürüp öldürüp gömdüler ama gerçekten neler olup bittiğini bilemiyoruz. Bu daha beter oldu. Bazen ben de Ertuğrul arkadaşımız gibi şüpheleniyorum. Kapalı kapılar ardında küresel baronlar neler yapıyor bilemiyoruz ki. İnşallah bir an önce defolsun gitsin bu virüs:) Eline sağlık arkadaşım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. Veba, kolera ve grip salgınları milyonlarca kişinin ölümüne sebep oldu. Daha sonra Ebola, HIV, kuş gribi, domuz gribi, SARS, MERS gibi virüsler geldi sırayla. Fakat bunların hiçbirisi Covid-19 kadar bulaşıcı değildi sanırım. Elbette teknolojinin sonucu olarak mesafelerin kısalması da bunda etkili. Bugün dünyanın bir yerinden uçağa binen kişi en fazla on iki saat sonra virüsü dünyanın diğer ucuna taşıyabiliyor.
      Ertuğrul Bey'in şüphesi yersiz değil fakat hedef ve amacın ne olduğunu bilmek gerek. Çünkü bu öyle bir virüs ki gidip Buckingham'a bile girebiliyor! Teşekkürler:)

      Sil
  6. "Açıkçası bugün sudan çıkmış balık gibiyim. Kitap okumak, yazmak, film seyretmek için bir fırsat bu değerlendirmek lazım. Yok öyle olmuyor. Sanki biri silah dayamış kafama, bana bunları yaptırmak istiyor. Ya da hepsini bir anda yapmak istiyorum. Üniversitede aldığım seçmeli dersim olan psikoloji "Introduction to Human Behavior" dan öğrendiğim bir konu geliyor aklıma: Eğer birden fazla şeyi aynı anda aynı şiddette isterse insan, çakılıp kalır hiçbirini yapamaz. İşte aynı bu haldeyim şimdi ben."

    Tam bu haldeyim :( Okuyamıyorum, yazamıyorum. Spor yapayım diyorum, bir türlü kalkıp başlayamıyorum. Çok şey yapmak istiyorum ama ilk adımı atamıyorum bir türlü. Her gün yazmaya çalışıyorum; sonunu getiremeyince taslaklara kaydedip bırakıyorum. Günde 100 kez bloggera bakıyorum sevdiğim bloglarda yeni yazı var mı diye. Lütfen yazın Mr. Kaplan, az da olsa her gün yazın! Kendinize iyi bakın, ailenize de sevgiler, selamlar!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Virüs farklı belirtiler gösterebiliyor. Bizdeki etkisi de bu olabilir, aman dikkat!:))) Yazacağım, yazacağım. Birbirimize ilham verelim:) Siz de iyi bakın kendinize, Arya'cığa ve eşinize. Teşekkürler:)

      Sil
    2. Dün Arya ile olan maceralarımızı yazdım Mutlu(?!) Ama Acemi Anne'ye, bugün de ev hapsi ile mücadele yöntemlerimş yazacağım :) Cidden her gün yazmak lazım aslında, ilerisi için tarihi belge niteliğinde bugünkü hayatlarımız :)

      Sil
    3. Açıkçası diğer blogunuz bana biraz özelmiş hissi uyandırdığından olsa gerek yorum yapmaktan çekiniyordum:) Yoksa Arya'nın maceralarını duymak hoşuma gidiyor. Davulun sesi uzaktan hoş gelir demeyin şimdi bana:))

      Sil
    4. Mr. Kaplan diğer blog aslında benim için ağlama duvarı gibi bir şey :))) Güzel şeyleri de yazıyorum ama genel olarak yaşadığım zorlukları anlatarak diğer annelere yalnız olmadıklarını anlatmaya ve anne olmayanlara da işin iç yüzünü, bebek yap diyenlerin asla bahsetmediği zorlukları anlatmaya çalışıyorum. Yani pek öyle özel değil hatta keşke tüm ebeveynlere ve ebeveyn olmak isteyenlere ulaşmanın bir yolu olsa diye düşünüyorum çoğu zaman :D

      Sil
  7. 3 haftadan sonra vücudumuzun duruma adapte olacağını söyledi tv de ki uzmanlardan biri .Bu adapte olma özelliğimiz bizim en güçlü yanımızmış. Sudan çıkmış balık halleri geçiciymiş yani :) az bi gayret ve sabır sadece

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açıkçası Koronavirüs konusunda bu kadar çok uzmanımızın olması hakikaten büyük gurur vesilesi ülkemiz için! Her biri herhangi bir veriye dayanmayan fikirlerini atıyor ortaya. Kanaatim odur ki, bu virüsün ne yapacağı, ne kadar süreceği konusunda ahkam kesmek için vakit çok erken. Bazı haberler iç karartıyor, bazıları sadece moral vermek için gerçek dışı. Fakat insan türünün her ortama uyum sağlayacağına inanıyorum. Virüs hayatta kalabilmek için birkaç saat içinde mutasyon geçirebilirken biz insanların çok daha uzun zamana ihtiyaçları var. Aramızdaki temel fark bu olsa gerek:) Teşekkürler:)

      Sil
  8. bu tür anketleri okuyorum. genelde, birinci sırada 19 ağustos depremi var, ikiz kuleler, bir de berlin duvarının yıkılması diyor insanlar. korona da sıraya girer artık herhaldesi :) alışırsın yaa, kitap, film, dizi, bu yönden çok keyifli yaa, günde bir kitap, bir film, bir dizi, örneğin iyi plan :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cavit Efendi bir numaraya yerleşir kanımca, göreceğiz. Ben her şeye alışırım sorun yok. Kendimi düşünüyorsam namerdim:) Her gün o dediklerinden herhangi birini yapsam daha ne isterim başka:)

      Sil