KATEGORİLER

16 Aralık 2020 Çarşamba

KELİME OYUNU # 3

Kelime Oyunu etkinliğimizin bu haftaki kelimelerini sevgili Kendi Dünyasında belirledi. Haftanın kelimeleri ZAMBAK, HAYAL, DİYAR, ÖZGÜRLÜK ve DİLEK 

HAYALLER ve GERÇEKLER

İngilizce öğretmeni olduktan sonra doğduğu topraklardan kopup uzak DİYARLARA sürüklenmişti. Bahçeli bir ev tutmuş, yeni bir düzen kurmuştu kendine. Günün birinde, çalıştığı lisede ders verdiği sırada yere yuvarlandı, güçlükle nefes alıyordu. Önceleri fazla önemsemedi ama sonraki günlerde gittikçe güçsüzleştiğini, okulun merdivenlerini çıkarken nefes nefese kaldığını fark etti. Önemli bir rahatsızlığı olmalıydı. Bulunduğu şehrin devlet hastanesine gitti ve korkunç gerçekle yüzleşti. Kalbi delikti ve kendisine akciğer tansiyonunun yükselmesine bağlı kan dolaşımının tersine döndüğü Einsenmenger sendromu teşhisi konulmuştu. Milyonda bir görülen bu hastalık onca insan arasından gelip onu bulmuş, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ kısıtlamıştı. Artık istediği gibi yürüyemeyecek, koşamayacak, hatta evlenip bir yuva bile kuramayacaktı. Gelecekle ilgili bütün HAYALLERİ yıkılmıştı. 

Kesin kararını verdi, hastalığından kimseye bahsetmeyecekti. Ne uzaktaki ailesine, ne arkadaşlarına, ne de öğrencilerine. Kimsenin ona acıyan gözlerle bakmasını istemiyordu. On yıl ömür biçmişlerdi doktorlar, o da ilaçlarını düzenli kullanırsa. Doktorun verdiği ilaçlara başladı, aylık kontrollerini aksatmadı. Artık kendini daha iyi hissediyordu. Kalan sayılı günlerinin tadını çıkarmaktı tek arzusu. Bahçesinde yetiştirdiği mis kokulu ZAMBAKLAR, güller, yaseminlerle avutuyordu kendini. Ta ki Şebnem'le karşılaşıncaya kadar. 

Güzel, sevecen bir kızdı Şebnem. Alışveriş için uğradığı marketin camındaki ilan dikkatini çekmişti. "İngilizce Ders Verilir." Telefonuna numarayı kaydetti. Eve gider gitmez ilan sahibini aradı.

- İyi günler, adım Şebnem. İlanda ders verdiğinizi gördüm. Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavına hazırlanıyorum, bana yardımcı olabileceğinizi düşündüm. 

- Merhaba Şebnem Hanım, adım Metin, elbette size yardımcı olmak isterim.

- Saatlik ücretiniz ne kadar? 

- Herhangi bir ücret almıyorum, eğer size bir faydam olursa bu bana yeterli.

"Tuhaf," dedi kendi kendine genç kız. Kimsenin karşılıksız günahını bile vermediği günümüz toplumunda bedava ders veren bir öğretmen!

Tam saatinde kapısını çaldı. Sade döşenmiş, temiz bir bekar eviydi. Şebnem kendinden bahsetti önce. Tıp fakültesini yeni bitirmiş TUS sınavlarına hazırlanıyordu. Metin de ona çalıştığı liseyi, öğrencilerini, arkadaşlarını, bahçesinde yetiştirdiği çiçekleri anlattı. Sohbet esnasında, yakın arkadaşı tarih öğretmeni Hazım'ın, Şebnem'in ağabeyi olduğu çıktı ortaya. Ziyaretler sıklaştı, ders saatlerinden sonra birbirleriyle daha fazla ilgilenmeye başladılar. Şebnem evin dekorasyonuyla ilgili önerilerde bulunurken, Metin onun geleceği günlerde çayın yanında ikram etmek için özenle pasta, kurabiye gibi atıştırmalıklar hazırlıyordu. Üç ay kadar sürdü bu dostluk, her geçen gün biraz daha yakınlaşarak.

Dil sınavını yüksek puan alarak geçmişti Şebnem. Bir şişe şampanya alıp yanına gitti genç adamın. Kafası karışıktı. Bir kutlama mı, yoksa bir veda mı olacaktı bu ziyaret? Doğrusu, ondan hiç ayrılmak istemiyor, onun yanında huzur buluyordu. Metin de sevmişti ama verdiği karardan dönmeye, kalbinin sesini dinleyip büyük sırrını paylaşmaya yanaşmıyordu. Sevdiği insanı üzmeye, onun hayatını mahvetmeye hakkı olmadığını düşünüyordu. İçi alev alev yansa da kendi hayallerinin yıkıldığı gibi sevdiği insanın hayallerini de yıkmayı göze alıp ona ümit vermekten uzak tutuyordu kendini. 

İkinci kadehten sonra hiç beklemedikleri bir anda elleri buluştu, uzun süre bir şey söylemeden öylesine bakıştılar. Sanki gözleriyle birbirlerini anlamaya çalışıyorlardı. Metin daha fazla dayanamadı, elini çekip çevirdi başını. Sonunda tutamadı kendini, Şebnem.

"Neden benden kaçıyorsun Metin? Hoşlandığını biliyorum ama benden gizlediğin bir şey var sanki."

Metin kızararak gülümsedi,

"Biliyorsun Şebnem, eğer biriyle hayatımı birleştirmeyi düşünsem, bu senden başkası olamaz."

"Öyleyse neden? ... Neden korkuyorsun?"

"Sen çok iyisin Şebnem. Mutsuz olmanı, üzülmeni istemem. Evlilik yapıma uygun değil, evlenmem mümkün değil benim." 

"Nasıl yani? Yoksa ...?"

"Tek DİLEĞİM kendine uygun birini bulup mutlu olman. Bir sürü çocukların olsun ama yalvarırım bunu benden isteme."

"Anlıyorum..." 

Yıkılmıştı Şebnem. Büyük bir hayal kırıklığı içinde sessizce kapıyı çekip çıktı dışarı. Yağan yağmura aldırmadan saatlerce yürüdü, Metin'in söylediklerini düşündü. "Evlilik yapıma uygun değil." Ne demek oluyordu bu şimdi? Demek kalbini çalan bu insan, kadınlardan hoşlanmıyordu! Etrafında kendisinden başka karşı cinsten birini görmemesi bu durumu açıklıyordu. Aslında çok şey borçluydu ona. Hayatında ilk kez bir erkeği sevmişti, o da...  

Başka bir şehrin üniversite hastanesinde asistanlığa başladı. Her şeye rağmen Metin'den ayrı geçen üç yıl bir ömür kadar uzun gelmişti. Uzman olmuş, bu arada kısa süren mutsuz bir evlilik geçirmişti fakat bir an olsun Metin'i aklından çıkaramıyordu. Uzun bir aradan sonra bayram nedeniyle baba evine dönmüştü. Ağabeyi Hazım, Metin'in hasta olduğunu ve kendisini ziyarete gideceğini söyledi. Şebnem, "Beraber gidelim." dedi.

Açık kapıyı itip içeri girdiler. Ev dağınıktı. Şebnem, dekore ettiği evin aynen bıraktığı şekliyle korunduğunu görünce sevindi. Genç adam kanepede bitkin şekilde yatıyordu. Onun sakallı halini hiç görmemişti. Yüzü bembeyazdı. Hafiften gözlerini araladı, karşısında Şebnem'i görünce belli belirsiz gülümsedi. Bir şeyler söylemek istedi ama kuruyan dudaklarını kıpırdatacak takati bulamadı kendinde. 

"Su," dedi Hazım. "Hemen su getir, içirelim biraz."

Şebnem panikle fırladı mutfağa. Bir bardak bulurum umuduyla seri hareketlerle karşısındaki dolabın kapağını açtı. Dolap ilaç doluydu. İlaç kutularını aldı, heyecan içinde incelemeye koyuldu. Yüreği hızla çarpmaya başladı. Elinde su dolu bardakla, kendinden geçmiş bir halde girdi salona.

Metin'in gözleri kapandı, bir daha açılmamacasına. Şebnem'in gözünden akan yaşlar sel olmuştu. 

"Nasıl da anlamadım, neden, neden söylemedin bana?" diyerek dövünürken Hazım, kardeşinin neden kendini böylesine paraladığını anlamaya çalışıyordu.  



46 yorum:

  1. Hüzün dolu bir hikaye olmuş.
    Severek ayrılmak böyle olmalı.
    :)
    Güzeldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler:) Ne kadar kurgu olsa da hayatın gerçek bir kesiti. Bir dahaki haftaya neşeli bir şeyler yazmaya çalışacağım, henüz kelimeleri bilmiyorum, umarım uygun düşerler.

      Sil
  2. Hayatın içinde hüzün de, acı da, elem de var tabii. O da aktarılmalı öykülerle, şiirlerle.
    Acı bilinmezse mutluluk fark edilmez ki.
    Severek okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Evet, hayatın içinde hepsi var. Dediğiniz gibi üzüntü olmasaydı, sevinci nasıl tanımlardık_

      Sil
  3. Böyle dramtik hikayeleri çok seviyorum nedense. İçimi burkan bir acı oluyor. İçli bir gülümseme belki. Kader bize bir şey sunuyor biz de bu doğrultuda seçimler yapıyoruz. Hastalığım yüzünden üzülmesin diye ayrılan iki sevgilinin hasret dolu ömrü mü yoksa hastalığa rağmen, zorluklarda bir arada olup o zorlukların içine güzel günleri de sığdırmak mı? Belki ikincisi olsa Şebnem de böyle eksik kalmayacaktı. Yanında olduğunu bilecek, güzel hatıralara sahip olacaktı. Hayat zaten hep karşımıza kötü şeyler çıkarıyor. O yüzden elimizdeyken o değerli anların kıymetini bilmek gerekmez mi?
    Çok güzel bir hikaye olmuş. Ellerinize sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hikayemin kahramanı Metin aslında benim karakterimle uyumsuz:) Ben olsam tutamaz kendimi, söylerdim. Bakın Şebnem'in aklına neler gelmiş. Eğer bu öyküyü roman olarak yazsaydım, Şebnem'in düşündüklerini açıklamaz, okura hissettirirdim ama öyküyü uzatmamak için başka çarem yoktu. Eğer benim gibi sevdiği kişiyle durumunu paylaşsaydı kendi açısından biraz daha huzur bulurdu. Şebnem ise üzülürdü tabii. Ben biraz daha egoistim Metin'e göre galiba:) Teşekkürler:)

      Sil
    2. Bence Metin'in yaptığı fedakarlıktan değil. İçinde bencillik var. Hastalık başkalarının bize bakınca gözlerinde acıma görmemize neden olabilir. Tabii ki bu negatif anlamda değildir ama yine de hasta konumundaki insan için üzücü bir durum. Belki de bundan kaçtı kimseye söylemeyerek. Ama geride kalan hep kendini suçlayacak bunu da düşünmeli. Yaşanmayan şeyler için söylenen keşkeler çok can yakıyor.
      Ben de söylerdim muhtemelen. Artık seçimi ne olursa olsun o an bize bir şans vermiş olurdum.
      Kitaplarda duyguları anlatılmayan karakterler çok hoşuma gidiyor. Böyle olunca en ufak sözünden, jestinden anlam çıkarmaya çalışıyor insan. Daha da dikkatli okuyor. :)

      Sil
    3. Belki de:) Gözden düşebileceğini, dışlanacağı, çevresinin kendisinden uzaklaşabileceğini düşünmüş olabilir. Hastalığını herkesten gizlemesinin nasıl bir ruhsal durumu yansıttığı ve bunun hastada meydana getirdiği etkiler ayrıca incelenmeye değer:) Fakat gerçeğin su yüzüne çıkması durumunda nelerle karşılaşılabileceği de düşünülmesi lazım sanki.

      Elbette bu kısa bir öykü olduğu için derin bir analiz yapma imkanı yok ama konu daha geliştirilebilir özellikte. Önemli olan olay ya da kişiyi anlatmak değil, okura bir şeyler hissettirebilmek. Bunu başarabildiğimiz ölçüde hedefimize ulaşmış oluyoruz:)

      Sil
  4. İşte böyle hikayelere “aşk” denmeli.. çok güzeldi, kaleminize ve yüreğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşk mıydı bu, tam olarak bilmiyorum:) Şebnem mi Metin'e aşık olmuş olabilir, Metin mi Şebnem'e? Benim aşktan anladığım çerçevede, Şebnem'in dönüp gitmesi onunkinin aşk olmadığını gösteriyor. Ama Metin, Şebnem üzülmesin diye yüreğine taş basıp onun gitmesine katlanıyor. Eğer aşk varsa bu hikayede, muhtemelen Metin'in Şebnem'e duyduğu histir. Çünkü benim anlayışıma göre aşk tek taraflı bir duygu:) Teşekkür ederim:)

      Sil
    2. Metin’in Şebnem’e yaklaşımı ve onu üzmek istememesi, onu düşünmesi .. :) herkes yapmaz bunu, o yüzden aşk denebilir :)

      Sil
    3. Aşk öyle güçlü bir duygudur ki, o üzülmesin diye en büyük acılarını dahi içine gömersin. Bence de Metin'in bu davranışı aşkın yasalarına son derece uygun:) Ancak Şebnem için aynı şeyi söyleyemem, çünkü durum ne olursa olsun arkasını dönüp gitmemeliydi.

      Sil
  5. Şebnem doktor ya bir çare bulur diye bekledim ama hüzünlü bitti Metin'in hikayesi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şebnem, evet doktor ve bu yüzden ilaçları görünce Metin'in hastalığını anladı. Çaresi olmayan bir hastalık bu bahsettiğim. Şebnem bunu baştan bilseydi elinden geleni yapardı muhtemelen ama çok geç kaldı. Bunda onun kabahati de yok ayrıca:)

      Sil
  6. Durdum.. Öyküyü okudum ona uygun bir şeyler yazacaktım ki alttaki videoyu gördüm tıkladım ve gülmeye başladım.. :)) Ya ne diyeyim valla.. Bu kadar acı bir öykünün sonunda okuyucuyu güldürmeyi başarmışsınız helal olsun.. :) belki o amaçla yayınlamadınız ama inanın bendeki tezahürü böyle oldu.. :)))
    Öykü güzel ama son demlerinde birlikte olsalardı diye düşündüm.. dile kolay 3 sene Şebnemin kafasını Metinle meşgul ettiniz, evliliğini bitirdiniz eeeee derim ben?? Birazcık yaaaa.. birazcık birlikte olsalardı bari.. :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biliyor musunuz, konuya ilişkin video arayıp durdum. Daha önce bu videoyu izlemiş ve bayağı ilgimi çekmişti:) Sonra düşündüm, Metin eğer Şebnem'le karşılaşmasaydı daha mı az acı çekerdi diye. Sonra kararımı verdim, evet oldu cevabım:) O zaman bu videonun uygun olduğuna karar verdim:) Ben de mutlu bir son isterdim ama Metin'in yazgısı buna engeldi. Şebnem'in şanssızlığı, Metin'in aşkı bu birlikteliğe engel oldu maalesef:)))

      Sil
  7. Güzel bir hikâye. Bu tarz hikâyelerde acının çoğunu erkekler çekiyor nedense. Aşk (bir yönüyle sevmek) erkeğe daha mı çok yakışıyor ne? Belki de yıllar boyu âşık-mâşuk denkleminde âşık olmayı erkeğe, mâşukluğu kadına yakıştırdığımız içindir. Yine de dileğim aşk bahsinde kimsenin acı çekmemesi.

    Kaleminiz daim olsun.

    Bir hikâye olmasa da bu haftanın kelimeleri ile ben de bir şeyler karaladım. ��

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşk acısı çeken insanların cinsiyetine dair bir araştırma yapıldığını sanmıyorum. Ama eğer yapılmış olsaydı bence bu oran yarı yarıya çıkardı:) Efsaneye konu olmuş aşk hikayeleri kanaatimce yanıltıyor insanları. Bu tür hikayelerde çiftler birbirine aşık gösteriliyor daima. Oysa dediğiniz gibi aşk olayında bir aşık bir de maşuk vardır. Maşuk dediğinizin tam aksine sevilen, aşık olunan erkeğe yakıştırılır:) Ama ben burada yine cinsiyet belirtmeksizin sevilen, aşık olunan taraf olarak değerlendirdim. Teşekkürler:)

      Sil
  8. Gerçek ve kurgunun harmanlanmasıyla oluşmuş bir hikaye tadı aldım ve çok beğendim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoğunlukla yaşamımda şahit olduğum gerçek olay ve kişilerden yararlanırım ama bu öykü sanırım salt kurguydu. Teşekkür ederim:)

      Sil
  9. Çok üzdü beni bu hikaye, keşke onların yolları farklı birleşseydi. Kalemine sağlık<3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir sonraki hafta hüzünlü hikaye yazmamaya çalışacağım, söz:) Teşekkürler:)

      Sil
  10. Adamcağız evlilik bana göre degil diyor kadın ne anlıyor.Algıda seçicilik der susarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, önyargılar bizim hatalı kararlar almamıza yol açabilir. Her olayın bir görünen yüzü ve bir de perde arkası vardır. Kararlarımızın büyük bir çoğunluğunu olayların görünen yüzüne ve önyargılarımıza göre veriyoruz maalesef. Ve bunun sonucu pişmanlık oluyor genelde:)

      Sil
  11. Aşk hikayelerini hep sevmişimdir, gerçi sonu mutlu bitenleri tercih ederim ama hüzün de lazım. Güzel olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlu sonlar insanı mutlu ediyor ama hayatımızın bazı kesitlerinde hüzünden kaçamıyoruz ne yazık ki. Teşekkürler:)

      Sil
  12. Bu hafta da çok güzel bir öykü olmuş hüzünlü de olsa. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, maalesef bu haftaya hüzünlü bir öykü denk geldi.

      Sil
  13. Eğer şebnem gerçekten çok sevseydi başkası ile evlenmezdi..Anladığım kadarıyle metin ona sevmiyorum dememiş evlilik yapıma uygun değil demiş..ve demişki hayatımı birleştirecek olsam bu kişi sen olurdun..Burada çok yüklü anlamlar var Şebnem görmemiş nedenide gerçekten aşık olmadığı için..Ama metin sevmiş hemde çok sevmiş..Kahvemi yudunlurken böyle bir analiz yaptım ben..
    Nacizane

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sizin düşüncenize aynen katılıyorum. Doğru analiz, afiyet olsun:)

      Sil
  14. önümüzdeki haftanın kelimelerini hanife ertaş verdi, sonra bonheur, sonra momentos verecek :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ok, teşekkürler. Hanife Ertaş'ın masalını okudum:)

      Sil
  15. Teşekkür ederim:) Klişe sonları ben de sevmem. Hikayenin bir ders verici, düşündürücü yönü olmasının yanı sıra okuru ters köşe yatırması gerekir. Bu yüzden başından çok sonunu düşünürüm yazarken ki, bu beni epey zorlar. Beğenmenize sevindim:)

    YanıtlaSil
  16. ah güzel hikaye, tam tipik bir türk filmi, ne de olsa dram seven ülkeyiz ama de miiii :) bi de biraz uzun tabiiiii :) türk dizileri gibiiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 774 kelime:) Daha kısası kurtarmadı:)) Yerli ve milli:))

      Sil
  17. kelime oyunu 3 bütün öyküleri okuyon de miiii, ağaç evi de okuyon de miii, bende var bütün linkleeer :) okumadın da yaniii ondan diyoom :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyorum deep:) Er ya da geç, senin sayfana bakıp okumadıklarımı okuyorum. Bazen gözden kaçırdıklarım olabiliyor, bu bakımdan senin linkleri eklemen büyük bir boşluğu gideriyor. Yine de hatırlattığın için thank you:) Bugün eksikleri tamamlamayı düşünüyorum:)

      Sil
  18. Güzel öykü, ellerinize sağlık, bazen böyle anlık verilen kararlar hayatın yörüngesini de değiştirebiliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Birbirimizi yeterince anlayamamakta mı sorun yoksa kendimizi saklamak mı birbirimizden...

      Sil
  19. ah çok üzücü bittiii amaa :) bu hastalık böyle ölümcül müymüş bilmiyordum doğrusu. kalbi sağ tarafta olanlar filan duymuştum da ama kan tersten akınca ölümcül mü oluyormuş neden acaba merak ettim araştırayım bunu. bi de tekrar düzelmiyor mu acaba ah çok ilginç ve trajik yaa. hmm çok güzel anlatmışsın yine :) ben de metin gibi davranırdım sanırım kimseyi üzmek istemezdim kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendimden şüpheye başladım, gelecek hafta hüzünlü öykü yazmamaya karar vermiştim hep seninkiler gibi yorumlar gelince. Yeni kelimelerin etrafında dönüp duruyorum yine de eğlenceli ya da mutlu sonla biten bir öykü yazmak gelmiyor aklıma:) Neyse.

      Evet, öyküyü yazarken araştırmıştım, ender görülen bir rahatsızlık ve son derece ciddi. Bravo size o zaman:) Ben paylaşırdım muhtemelen. Metin durumunu Şebnem'le paylaşsaydı hem kendisi hakkında farklı düşünmesine engel olurdu, hem ona daha çok yardımı olabilirdi belki, neticede doktor tabii.

      Sil
    2. içinden geldiği gibi yaz tabi ki eleştirmek için söylemedim ki etkilendiğimi belirtmek istedim sadece :D trajik sonlu şeyler yazmayı da severim ben ayrıca :D
      hmm şöyle ki ben de durumumu açıklar paylaşırdım ama bunun sonucunda o kişiye arkadaşlıktan başka bir umut veremez ve onu kendimden korumayı seçerdim :)

      Sil
    3. Biraz karakterle ilgili sanırım. Göründüğü gibi kahramanımız da aynı şekilde davranmış. Saygı duyulacak bir durum ama yine de ben paylaşmadan duramazdım gibi geliyor:)

      Sil
  20. Hiçbir şey yazamayacagim, sadece 😥😥😥😥😥😥😥

    YanıtlaSil