KATEGORİLER

9 Ağustos 2022 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ #155

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm heyecanıyla devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın  isim listesini burada bulabilirsiniz. Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu haftanın konusunu yine sevgili DeepTone/Sade ve Derin  belirledi:

"Şehirlerde trafik yükünü azaltmanın yolları neler olabilir?"

Ülkemizde trafiğe kayıtlı araçların yarıdan fazlası otomobil! Otomobil gerçekten ihtiyaç mı? Cevabım net, evet. İnanması güç ama trafikteki araç sayısı, gelişmişliğin ve refahın göstergesi. Dünyada her bin kişiye düşen araç sayısı bakımından ülkemiz, 233 araçla 60. sırada yer alıyor. Bizim üstümüzde A.B.D başta olmak üzere Kanada, Japonya ve diğer gelişmiş Avrupa ülkeleri var. Üstelik bu ülkelerin hemen hepsi yıllardan beri raylı sistemlerle donatılmış. Hal böyleyken araç sayısını kısıtlayıp halkı toplu taşımaya özendirmek, bedeni saran bir hastalığın herhangi bir yerine pansuman tedavisi yapmak gibidir, sorunu ortadan kaldırmaz. 

Şehir plânlaması diye bir şey var. Nüfus artış hızını dikkate alarak yerleşim yerlerinin önceden plânlaması, buna uygun alt yapı projelerinin geliştirilmesi lâzım. Şehrin her tarafını rant devşirmek için plânsız bir şekilde AVM, konut ve sanayi tesisleriyle doldurursak mevcut alt yapı doğal olarak ihtiyacı karşılayamaz. Nüfus arttıkça yeni yolların, alt ve üst geçitlerin, köprülerin, köprülü kavşakların yapılması, bazen de mevcut yollara ilave şeritler ilave edilmesi gerekir. Nereye yapacağız bütün bunları? Yapılmış binaları, tesisleri kamulaştırarak yer açmak çözüm değil. Sözde her şehrin kendine has plânlaması var ama siyasi nedenlerle, çıkar uğruna sürekli değişime uğruyor. 

Onca alt yapı projesi; yol, köprü, tünel inşa edildiği halde trafik sorunu, neden şehirlerin en büyük kâbusu olmaya devam ediyor? Belli ki çarpık şehirleşme yüzünden ihtiyaca cevap verebilecek projeler üretilmemiş.

Mühendislik 101: İyi bir proje: 1. Amacına hizmet etmeli, 2. Sağlam ve dayanıklı olmalı, 3.Ekonomik olmalı, 4. Çevreye en az zarar vermeli, 5. Estetik olmalı.

Peki, bu kriterler, hakkını vererek uygulanmış mı / uygulanıyor mu ülkemizde? Hayır. Biz Türkler, öyle nereye, ne için, ne büyüklükte, nasıl bir proje yapmamız gerekir olayına pek kafa yormayız. Elimizdeki şehir plânlarımızı da kafamız estiği gibi değiştiririz. Siyasiler propaganda yapmak için gerekli gereksiz, plânsız, programsız projeler üretirler. Amaç, şehir plânına uygun, düzgün trafik akışı sağlayabilecek, sağlam, ekonomik, çevreye duyarlı yol projelerini hayata geçirmek değil, yandaş müteahhitleri haksız kazançlarla ihya edip kendi paylarına düşeni almak sadece. Giderler, olmadık yerlere AVM'ler, çok katlı konut projeleri, sanayi bölgeleri tesis ederler ama alt yapısı kaldıracak mı, trafik yükü artacak mı diye düşünmezler. Liyakatin yerlerde süründüğü bizim gibi geri kalmış ülkelerde (gelişmekte olan ülke sıfatı artık gerçeği yansıtmıyor) şehir plâncılarının, meslek örgütlerinin görüşleri alınmadığı gibi bakanlık, belediye, Kara Yolları gibi kurumlara, proje ve uygulama aşamalarında denetim görevini de yaptırmazlar. Bu kurumlarda çalışanların çoğu liyakatten yoksun kişiler olup, iktidarın kulu, kölesidirler. Aralarında helal süt emmiş olanlar asla karar verici makamlara getirilmezler.

Büyük şehirlerde trafik sıkışıklığı nedeniyle boşa harcanan akaryakıt ve zamandan kaynaklı maliyetler hiç de azımsanacak boyutta değil. Yapılan bir araştırmanın sonucuna göre, söz konusu maddi kayıpların sadece A.B.D' de, 150 milyar Amerikan Doları sınırına dayandığı söyleniyor. Ne yazık ki, işin bu yönünü kendisine dert eden kimse yok ülkemizde.  

Şehirlerde trafik yükünü azaltmanın tek yolu var bence. Şehri komple yıkıp liyakatli kişi ve kurumlarca, akıllı bir şehir plânlamasına dahilinde, mühendislik kurallarına uygun şekilde yeniden kurmak! Zira, bazı tedbirler ilk bakışta kısmi ve geçici bir rahatlama sağlayacak gibi görünseler de kangrene dönüşmüş trafik sorununa kalıcı çözüm getiremezler. Şehri komple yıkıp yeniden yapamayacağımıza göre ömrümüz yollarda geçecek. Hem zamanımız hem de paramız boşa gidecek. Gittikçe artan araç sayısına bakılırsa öyle bir an gelecek ki, eskiden hava kirliliği nedeniyle gündemimize giren, bir gün tek, ertesi gün çift sayılı plâkaların trafiğe çıkma uygulaması başlayacak. Geri kalmış ülkelerin kaderi... 

Özellikle şehrin sorunlu bölgelerinde, trafik yoğunluğunun artmasına sebep olabilecek, başta AVM ve konut projeleri olmak üzere her türlü bina ve tesise bakanlık ve belediyeler tarafından inşaat ruhsatı verilmediği takdirde, trafik yükünü azaltamasak da artmasına engel olabiliriz belki. 

20 yorum:

  1. eveet şehir planlaması, evet estetik kaygı yok bizde insana şehre saygı da yok :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bu yüzden özellikle büyük şehirlerimizin çoğunda trafik yükünü azaltmak bence yoğurttan süt çıkarmak kadar zor:)

      Sil
  2. Eskişehir'de yaşıyorum 2 aydır. Şehir merkezinde trafik ışıkları o kadar uzun yanıyor ki ben diyeyim 1 dk, siz deyin 3 dk. Bunun çözülmesi lâzım, ben bu kadar uzun trafik ışıkları hiçbir yerde görmedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üniversitede Traffic Engineering dersi aldım. Bugün bize bu dersleri niye verdiler, ne işe yaradı diye düşünüyorum. Ülkemizde trafik ışıkları ve daha pek çok düzenlemenin uzman mühendisler tarafından yapıldığına inanmıyorum. Size katılıyorum, benzer düzensizliklere pek çok yerde ben de şahit oldum. Bunlar ciddi zaman ve enerji kaybına sebep oluyor.

      Sil
  3. Şehirleri tamamen yıkmayacaklarına göre çözümsüz bir durum sanki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence öyle. Büyük kentlere yurtiçinden ve yurtdışından göç devam ediyor. Bu insanların barınması için konutlar inşa ediliyor. özellikle İstanbul istiap haddini çoktan aştı.

      Sil
  4. tamam haftaya sende ağaç ev :)

    YanıtlaSil
  5. Uygulanması bürokratik açıdan zor gibi ama çok yerinde bir öneri olmuş... yaşadığım şehirde plansız yapılanma o kadar kötü boyutta ki sadece bina yıkmak yetmez, zemin çalışması yapılması da şart -ufak bir depremde bile yer değiştirebilen binalar var, ıslah edilmiş bataklıklar üzerine inşa edildikleri için- keşke yeniden yapılanma ehil ellerde adamakıllı yapılabilse, harika olurdu.

    İçinden nehir geçip doğal güzellik açısından kıskanılacak pek çok zenginliğe sahip olmasına rağmen Adana kadar çapraşık ve kendi kaderine bırakılmış bir yapılanma örneği dünyada ender... İstanbul'u görünce de içim acıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adana'ya iş icabı pek çok kez geldim fakat ilk kez geçen sene damadımızın Adanalı olması münasebetiyle adamakıllı gezme fırsatını buldum. Seyhan gerçekten şehre büyük güzellik katıyor. Çarpık kentleşme pek çok şehrimizin kanayan yarası. İzmir, Ankara, İstanbul da aynı sorunu yaşıyor. Son yıllarda yeni açılan yerleşim alanlarını korumayı bilseler bari. Bir zamanlar Ankara'nın Ulus semti şehrin en elit kesiminin yaşadığı yermiş. Şimdi eskiden uzak bir köy olan Ümitköy, Çayyolu gibi yerleşimlere taşınıyor insanlar. Ancak yolları her kesim ortak kullanıyor. Trafik tıkanıklığı ciddi bir problem. İstanbul bütün doğal güzelliğine rağmen kocaman bir köy olmuş. Yüksek binalar, AVM'ler modern şehirciliğin şartı gibi algılanıyor ama sorun üretmekten başka bir işlevleri yok. Şehir merkezleri ticaretin yoğunlaştığı yerler olmalı, konutlar ise şehir dışına taşınmalı. Elbette ikisi arasında sağlıklı bir raylı taşıma şart. Ülkemizde maalesef plânsız olarak, rastgele yapılaşmaya müsaade ediliyor. Çarpık siyaset şehirlerimizin çarpık şehir anlayışının nedeni bence.

      Sil
  6. Şehri komple yıkıp yeniden yapsınlar desek malzemeden çalarlar üzerimize yıkılır. Sorun bizim ülkemizde çözümsüz ben inandım buna.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her türlü uğursuzluk bizde. Dediğiniz doğru. Adam gibi işini yapan yok memlekette desem de inanmayın. O kişileri başa getirmiyor sistem aslında...:))

      Sil
  7. Kesinlikle araç sayısını azaltmak ya da kısıtlamak trafiğe çözüm değil. Bir de dediğiniz gibi bazı hallerde şahsi araç bir zorunluluk. Toplu taşımaya güvenerek bir yere gidilse bile dönüşün garantisi yok. Güzergah, sefer saatleri, doluluk.. Bir dünya değişken.

    Trafik ışıkları ise tam bir gerizekalılık örneği. Öyle saçma yerlerde arka arkaya ışıklar var ki... Yine olması gereken öyle yerlerde ışık yok.

    Şehirleri yıkıp sıfırdan yapmayacaklarına göre çözüm yok trafik için bence Mr. Kaplan :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Coğrafya kaderindir Mrs. Kedi:) Ülke olarak o kadar çok sorunumuz var ki, hangisini ele alacağımızı bilemiyoruz. Geçen gün Finlandiya'nın 28 yaşındaki kadın adalet bakanı ülke gündemine oturmuş! Biz neleri konuşuyoruz, nelerden dert yanıyoruz, elin insanları neler konuşuyorlar. Tatilini geçirmek üzere İtalya'ya giden güzel hanımefendi, can yeleği giymeden surf tahtasına çıkmış! İktidarı, muhalefeti Finlandiya'da yasal bir zorunluluk olan can yeleği giymeyen adalet bakanına veryansın etmişler. Bakan ne demiş? İtalya yasalarında öyle bir zorunluluk yok, bu yüzden can yeleği giymeye gerek duymadım.
      Bu haberi ilk duyduğum anda gülmek ve ağlamak arasında bocaladım. Ya bizde mafya ülke idaresini ele geçirmiş, kimse ağzını açmıyor. Kâbus gibi...

      Sil
  8. Hep düşünürüm, bayram tatillerinde genellikle ilk ve son günlerin dışında büyük kentlerimizde yollar, caddeler boşalır. Okullar tatil olunca trafik rahatlar. Hava durumuna göre (Kar, yağmur, fırtına) trafiğin akış hızı da değişir.
    Tek araçla trafiğe çıkan insanlar yanlarına aynı istikamete giden başka arkadaşlarını da alabilirler. İnsanların birbirine güveni azaldıkça otostop yapma şansı da azalıyor elbette. Çok sayıda insanın çalıştığı kurumlar servis arabalarına işlerlik kazandırsalar daha çok insan bu durumdan yararlanabilir.
    Ülkemizde bir zamanlar işler durumda olan şehirler arası deniz trafiği unutuldu adeta. Kara yollarına çok yüksek paralarla ihaleler yapılırken demiryolları da ikinci planda kaldı.
    Trafik ve ehliyet kurslarının denetimleri daha sağlıklı olsa deneyimli sürücüler yollarda iyi örnekler oluşturabilirlerdi. Ne yazık, tüm sorunlarda uzun zamanlı çözümler aramak yerine kısa vadeli önlemler alıyoruz. 4 yılda bir yenilenen yollar kalitesiz malzeme kullanılınca birkaç ayda bozulabiliyor. Kaldırımlar, park yerleri yap-boz tahtası gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Soru şehirlerdeki trafik yükünü azaltmak olunca bunun çözümsüzlüğünü dile getirdim. Plânsız bir şehirleşmede bu sorunun üstesinden gelmek imkânsız. Bu yüzden işin başında ileriyi görmek alt yapı ihtiyacını gelecekte öngörülen nüfus artışı dolayısıyla yapılaşmaya göre düşünmek gerekirdi. Şehirler arası yük ve yolcu taşımacılığında durum farklı. Bugüne kadar bazı yanlışlıklar yapılsa da hâlâ bir şeyler yapılabilir. Sözgelimi çevre yolları, şehir içi trafiğine girmeden transit geçişlere imkân verdi. Birçok şehrimizde bu tür yollar yapıldı ve faydasını görüyoruz. Ayrıca şehirlerarası yük taşımacılığında raylı sistemini teşvik eden önlemler alınabilir ve bunun alt yapısı hazırlanabilir. Hızlı trenler çoğaltılıp bilet fiyatlarını aşağı çekerek karayolu yolculuğundan daha cazip hale getirilebilir. Gereksiz ve şaibeli maliyetlere mal olan, daha sonra fahiş geçiş ücretleriyle vatandaşın cebinden çalan otoyollar yerine duble yollar fikir olarak iyiydi ancak arzu eden kalitede yapılmadı.

      Şehirlerde otostop çok iyimser bir çözüm. Dediğiniz üzere ciddi güvenlik sorunları nedeniyle tercih edilmez. Her konuda olduğu gibi yol yapımlarında da ciddi kalite problemimiz var. Bu aslında devlet yapısındaki çürümüşlüğün bir sonucu. İhale yolsuzlukları, denetimsizlik hem vatandaşın cebine yansıyor hem de yaşamını tehlikeye sokuyor. Ne yazık ki böyle bir ülkede yaşıyoruz. Fakat lafa gelince bizden fazla vatanını, milletini seven yok. Vatan, devlet, millet, bayrak uğruna canımızı seve seve veririz ama bütün bunların ne anlama geldiği bizi zerre kadar alakadar etmez.

      Sil
  9. Benim çözümüm hepsini yıkıp olması gerektiği gibi yapmak. Hep derim. Hele Izmir'e her geldiğimde. Gerçi asıl çözüm bu değil. Asıl çözüm Turk insanındaki bu zihniyeti yıkmak. Ama işte o da mümkün değil artık eğitimle olacak o treni de kaçırdık. Sevmiyorum ben bu milleti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alın benden de o kadar diyesim var. Lâkin milleti cahil bırakanlar da kanı bozuk siyasetçiler. Dünyanın en kotu insanı Türkler demek sanki biraz haksızlık olur. Gerçek demokrasi ile yönetilen bir ülke olsak, yüzde yüz haklısınız derdim:)

      Sil
    2. Çok merhametlisiniz:)))

      Sil
    3. Hadi o zaman asıl çözüm olarak önerdiğiniz Türk insanındaki zihniyeti nasıl yıkacağımızı söyleyin. Benim aklıma gelen tek yol devrim o zaman:))

      Sil