"Kitap okurken kitaba notlar alır mısınız? Satırların altını çizer misiniz? Nasıl çizersiniz? Kitaplarınızı kaplar mısınız?"
Hiçbir nesne ya da sembole kutsiyet atfetmem. Kitap da onlardan biri. Fakat bu, kitabı sevmediğim anlamına gelmez. Benim için önemli olan içeriktir, insanlara saygı gösteririm fakat nesnelere saygı gösterilmesini anlamakta güçlük çekiyorum. Bana kitap bir şeyler veriyor mu, önemli olan bu. Bir şekilde yerine yenisini koyabileceğim bir eşya. Nadir kitap koleksiyoncusu değilim sonuçta. Kitap okurken sayfalarına, kapağına not almak gibi bir adetim yok. Eğer kitabı sadece ben okuyacaksam ve bunun ileride işime yarayacağına inanıyorsam satırlarının altını çizebilirim ya da sayfa kenarlarına işaret koyabilirim. Ancak okuduğum kitapları en azından eşimin de okuyacağını düşünürüm, genellikle de öyle olur. Bazen okuması için tanıdık birilerine verebilirim. Altını çizdiğim, ilgimi çeken konular benden sonra kitabı okuyacak kişilerin ilgisini çekmeyebilir ya da sayfa kenarlarına aldığım notlar, işaretler onların okuma zevkini kaçırabilir. Satırlarının altı çizilmiş ya da sayfa kenarları işaretlenmiş bir kitabı okumak hiç hoşuma gitmez benim de. Daha önce düşünmemiştim ama kitap okurken satırların altını çizmememin, sayfa kenarlarına not yazmamamın sebebi kitaba değil, benden sonra aynı kitabı okuyacak insanlara olan saygım sanırım.
Diğer taraftan kitap okurken kaldığım sayfanın üst köşesini küçük bir üçgen şeklinde katlamak suretiyle işaret koyarım. Tekrar okumaya başlamadan önce kıvrılan sayfayı düzeltir, öyle devam ederim. Eşim ve özellikle oğlum sayfaları kıvırdığım için kızarlar bana. Ama ben yine bildiğimi okurum. Ayraç kullanmayı sevmiyorum, kitabın arasından kayıp düşünce bir işe yaramıyor çünkü.
Doğrusu kişi, kitabını istediği şekilde okur, nasıl ve hangi kitapları okuyacağına karışamayız. Kitap kendine ait olduktan sonra, onu koklar mı, kaplar mı, sayfalarına not mu düşer, satırların altını mı çizer ya da çizmez, bence bunların hepsi birer zevk meselesi. Lâkin kitabın daha sonra başkaları tarafından okunması isteniyorsa (bu tamamen tercih meselesi) mümkün olduğunca sayfalara not düşülmesinden, satırların altının çizilmesinden kaçınmak gerekir bence.
Kitap kaplamak olayı benim için okul çağlarında kaldı. Kitaplarımı kaplamıyorum.
Kime ait olduğunu bilmediğim bir söz geldi hemen aklıma Mr. Kaplan:
YanıtlaSil"Altını çizdiğim bir kitabı birine verirken çekinirim. Sanki yaralarımı teslim ediyormuş gibi, sanki "Bak, benim buralarım çok ağrıyor" der gibi."
Sözün sahibini hatırlamıyorum ama dediklerine kesinlikle katılıyorum. Bir kitabı benden sonra okuyacak kişi kesin benim için değerli biridir yoksa sevdiğim bir kitabı vermem durduk yere sıradan birine. Benim için önemli birinin de benim çizdiğim satırları, aldığım notları rahatsız edici bulacağını sanmıyorum :) Ben de sevdiğim birinin altını çizerek okuduğu kitapları okumaktan çok keyif alırım. Hele bir de notlar aldıysa off ki of! Değmeyin keyfime :) Altını çizdiği yerleri merakla okur, düşünür, notları üstüne konuşmak isterim. Yani bence altı çizilen satırlar çok şey anlatır insana Mr.Kaplan. Yıllar sonra dönüp kendi çizdiğim satırlara bakınca bile bir çok şey anlıyorum kitabı okurkenki "ben" hakkında :)
Haftanın konusu bana son derece basit gelmişti ilk bakışta Mrs. Kedi:) Öyle ki, hemen herkes kitabını itinayla korur, altını çizmez, üzerine not almaz falan der diye düşünmüş ve üzerinde tartışılacak bir konu başlığı gibi gelmemişti. Genel kanı ne olursa olsun kendi doğrularımı yazmaya kararlı olan ben, kitap sayfalarını kıvırdığımı itiraf ederken başkalarının müstehzi dudak bükmelerinden kaçamayacağım konusunda neredeyse emindim. Ağaç Evleri Sohbetleri bir kez daha şaşırttı beni ve siz mertçe "sevdiğim birinin altını çizerek okuduğu kitapları okumaktan çok keyif alırım" diyerek beni yaya bıraktınız:)
SilAlıntıladığınız sözler Turgut Uyar'ınmış. Duygusallık çeşit çeşit. Sanırım siz de duygusal bir insansınız ama Uyar'ın aksine altını çizdiğiniz kitabı başkasına vermekten rahatsızlık duymayacağınızı belirtiyorsunuz. Herkesin sizin gibi düşüneceğini bilsem, çizerdim altını satırların. Ama şahsen satırları çizili bir kitabı okumak istemezdim. Dedim ya en basit bir konuda bile ne kadar farklı düşüncelerimiz var. Önemli olan bireysel konularda bazı şeylerin tek doğrusu olmadığının farkına varmamız sanırım. Buna da kısaca zevk diyoruz:)
Eskiden hiç çizmezdim, böyle yeni alınmış gibi kapağını açmaya kıyamadan okurdum. Okunduğu bile belli olmazdı. Yaşım ilerledikçe okurken çizmekten aklıma takılan kısımlara soru işaretleri vs koymaktan keyif almaya başladım. Kitaplarımın sayfalarını katlamam mutlaka ayraç kullanırım. Ama çizerim, üzerine not alırım. Sonradan paylaşmayı düşündüğüm kısımları post-it le işaretlerim. Ama kaplamam. Ben oturup oturup kapaklarına bakmayı, onları izlemeyi seviyorum. Ayrıca bir kitapta bir yazardan bir alıntı bir söz vs görürsem ve ilgimi çekerse not alırım mutlaka gidip bakmak için.
YanıtlaSilAyrıca Miss Kedi'nin paylaştığı sözü de biliyorum. Ama ben bu çekinceyi sadece şiir kitaplarımda yaşıyorum niyeyse o sebeple şiir kitaplarımı kimseye vermem, zaten benim için çok kıymetliler.
Ne güzel, farklı farklı tercihler, alışkanlıklar... Ve sizde bu tercihlerin ve alışkanlıkların zaman içinde değişebildiğini görüyoruz. Değişim belki kendiliğinden belki etkileşimden olabilir. Blogumun eski takipçileri bilirler, kitap okumaya oldukça geç başladım. Önceki deneyimlerimde en fazla beş on sayfa ilerler, geride kalan kısmı istediğim düzeyde hatırlayamadığım için baştan alırdım. Dolayısıyla kitabın sonunu getiremezdim. Sonra, şöyle düşünmeye başladım. Hiçbir şey aklında kalmasa bile, bilinç altına bir şeyler yerleşiyor. Bu değişimin, gelişimin farkına varmasak bile bir şeyler kazanıyoruz. Yeterli mi? Değil elbette. O zaman okuduğum kitaplarla ilgili etkilendiğim hususları yazmaya başladım. Yazdıklarıma dönüp baktığımda daha kolay hatırlıyordum. Dediğim gibi kitaplara not yazılmasına ve altının çizilmesine karşı değilim. Bunu yapmamamın nedeni sadece bir alışkanlık olabilir. Belki de başkaları da okuyacağı için bir zaruret. Neticede herkes Mrs. Kedi gibi düşünmüyor değil mi?
SilAslında kitap okurken ilginç bulduğum yerleri, alıntı yapacağım cümleleri, notları, sıcağı sıcağına bilgisayarıma kaydetmek isterdim. Ne var ki, okurken her zaman bilgisayar yanımda bulunmadığından bu yol pek pratik değil. Şiirle pek aramı düzeltemedim. Şiir yazmak ayrı bir maharet istiyor. Evet, bazı şiirlerden çok etkileniyor ve beğeniyorum. Yazması ayrı güzel, okuması ayrı. Fakat bana yüz şiir verseniz içinde birini bilemedin ikisini severim. Bu da beni şiirden soğutan bir etken sanırım. Şairin yazdığı bütün şiirler de güzel olmayabilir. Mevcut donanımımla ahkâm kesmem doğru olmaz fakat şiir konusunda çok seçici olduğumu söyleyebilirim. Eğer şiirden hoşlansaydım şiir kitaplarımı paylaşmazdım elbette. İstisnalar dışında genel olarak bana düz yazı daha çekici geliyor.
Ben de kitabı kaplanmamış haliyle daha çok severim.
peki diyelim bir kitapta çok sevdiğin 20 tane cümle var, bu cümleleri arada bir açıp okumak istiyorsun, bu cümleleri daha sonra çalışmak ve araştırmak istiyorsun, bu cümleleri yeri geldiğinde arkadaşlarına okumak istiyorsun, ya da o kitabı arada bir açıp tekrar o cümleleri okumak istiyorsun, yıllar içinde bunu sık sık yapmak istiyorsun, altını çizmiyorsan veya işaretlemiyorsan, kitaplardaki sevdiğin cümleleri defterlere mi yazıyorsun?
YanıtlaSilDeep öncelikle senden helallik istiyorum:)) Konuyu öğrendiğimde, ilk bakışta bana çok basit gelmişti ve nesini tartışacağız bunun diye aklımdan geçirdim. Meğerse neler varmış tartışacak! Eşime senin altını çizdiğin bölümlerin fotoğrafını çekip arşivlediğini söylediğimde evet, dedi çok yaratıcı bir fikir. Okuduğum kitaplarda ilginç bulduğum ve ileride kullanmak istediğim pek çok konu uçup gidiyor, doğrusunu söylemek gerekirse. Bazı yazarların, eleştirmenlerin daha önce okuduğu yazarları, kitapları referans olarak kullanmalarını hafızalarının güçlü olmasına bağlar ve bunu asla yapamayacağımı düşünürdüm. Herkesin bu konuda bulduğu bir çözüm var. Benim için gerçek bir handikap. Bu bakımdan başta burun kıvırdığım konu benim için yol gösterici bir hale geldi ve konu seçimine ilişkin ilk tepkimden dolayı şimdi utandığımı itiraf edeyim.
SilDeftere yazmaya kalksam, unutulur gider. En iyisi bilgisayara kaydetmek sanki. Kitabı okurken altını çizeceğim yerleri ya da ilginç bulduğum hususları hemen bloga kaydetmek ve daha sonra kitap değerlendirmemi yaparken bunları kullanmak bir çözüm olabilir benim için. Fakat bazen kitabı yanıma alıp dışarıda okuyorum bazen bilgisayar yanımda olmuyor, uyumadan önce okuduğum bölümlerde kalkıp not almaya üşenebilirim. Şimdiye kadar okuduğum kitaplarda ilginç gelen yerlerin sayfalarını aklımda tutmaya çalışıyor, daha sonra kitap hakkında değerlendirme yazımı yazarken o sayfayı bulup alıntıyı yapıyor ve düşüncelerimi aktarıyordum. Yeni bir şeyler denemem gerek. Altını çizmek konusuna tek başıma yaşamadığım için hâlâ mesafeli yaklaşıyorum.
küçük renkli post it ler var, minikleri de var, dışarda veya evde kitap okurken ilgini çeken yerlerin yanına o post it leri yapıştır, sonra da deftere veya bilgisayara yaz, sayfa no ları ile birlikte yaz. bir kitabı ikinci kez okumak istediğinde kitaptaki o post it lerden yola çıkarak okuyabilirsin veya defteri veya bilgisayarı açarsın yanında :) bir kitabı senden sonra başkası okuyacaksa nasıl olsa bilgisayara yazdın ya veya deftere sayfa noları da var, post it leri çıkarırsın istersen sonra yine yapıştırırsın :) kitap kaplamak ile ilgili olarak da kitaplar çok tozlanıyor, çiziliyor filan, en azından çok sevdiklerimizi kaplamakta fayda var. ya da sen eşine sorsana, tozlanan kitapları belirli aralıklarla temizliyor mu? yani öğreneyim diye soruyorum. cam bölmeli kütüphane daha iyi bu konuda :)
SilBiliyorum, evde de var zaten rengârenk:) Bu güzel bir fikir, olabilir, evet. Kitap kaplamıyoruz dediğim gibi. Eşime sordum. Ayda bir kitapların ve rafların tozu alınıyormuş. Genellikle kapaklı dolapları tercih ediyor ama kitaplığımız açık. Tire'den getireceğimiz daha çok kitap var. Ben de açık kitaplıkları daha çok seviyorum. Eskiden rafları düzenlerdim ben de. Uzun zamandır yapmıyorum. Kitaplıkta okumamı bekleyen daha çok kitap var.
SilBen hep çizerim altını :) Kitabı karalama defteri gibi yapmam ama önemli yerleri mutlaka karalar not alırım :) Güzel bir konu olmuş. :) Çay var mı çay ? Tişkirler :)
YanıtlaSilGüzel bir alışkanlık. Eğer sizden sonra aynı kitabı evde okuyacak olanları rahatsız etmiyorsa no problem. Eğer aileden başkaları da okuyacak ise ve onlarda kendi notlarını yazmaya kalkarlarsa nasıl olur bilmiyorum. Ben şahsen karalamasız bir kitap okumayı tercih ederim. Çay var sanırım, eşim sever çayı ama ben hiç içmem. Arzu ederseniz size demleyebilirim yine de. Ben teşekkür ederim:)
SilÇayımla beraber geldim ben teşekkür ederim :)
SilO lâ lâ:))
SilÇizme-yazma konusunda sizin gibi düşünüyorum. Cidden dikkat dağıtıyor o yazılar. İnsan gidip gidip bakıyor ona, ya da önce o altı çizili yeri okuyor(en azından ben) Kutsallık değil ama eşyalarımı genel olarak temiz ve düzgün kullanma huyum vardır. Uzun yıllar dayanması ya da kitaplar için benden sonra da okunabilmesi adına. Bu yüzden yırtma, kıvırma falan olmamasına dikkat ederim.
YanıtlaSilEv eşyalarınıza ya da kendinize ait nesnelere ihtimam göstermeniz ayrı. Benim kutsallık atfetmek dediğim olay özellikle seçilmiş bir nesneye olan saygıya benzer bir tutum. Benim için bayrak da kutsal değildir sözgelimi. Fakat bağımsızlığın bir sembolüdür aynı zamanda. Bayrak deyince aklıma gelen ay yıldız değildir, bağımsızlıktır, hürriyettir, bunu bilirim. Çoğu insan bayrağın ne olduğunu bilmeden fetiş hale getiriyor bayrağı ve diğer bazı nesneleri. Başörtüsü hakkındaki görüşlerim de aynı. İsteyen takar isteyen takmaz o ayrı. Fakat benim için bir bez parçasından ibaret. Sorsan çoğu kişi saç telinin neden görünmemesi gerektiğini bilmez, bu tür insanlara amacını bilmeksizin şekle önem verirler. Oysa kutsal kitaplarını açıp okusalar namusun saç telinden ibaret olmadığını göreceklerdir. Atatürk için de farklı düşünmem. Onu da hatasız, kutsal bir kişi olarak görmem. Saygı duyarım kendisine ama esas önemsediğim şahsından öte fikirleridir. Saygımı kazanması da fikirlerinden ötürüdür.
SilGenelde çizme veya not alma gibi bir alışkanlığım yok ama çok hoşuma giden ve yeniden okuyabileceğimi düşündüğüm sözlerin altını çizerim. Bu yazıda en çok dikkatimi çeken yer ise kaldığınız yerin sayfasını katlamanız. İnanın ben de ayraç kullanmayı çok sevmem, dediğiniz gibi üstten küçük bir katlama tercihim. Eskiden annem takvim yaprağını üçgen katlayarak sayfaların köşesine geçecek şekilde kılıf yapardı. Kaldığım sayfalara öyle işaret koymuşluğum da vardır :)
YanıtlaSilAnladığım kadarıyla kitabın altını çizip not alanlar az değil. Dediğim gibi tercih meselesi. Kitap kıvırma konusunda kendime bir yandaş bulduğum için sevinçliyim:) Annenizin icadı da güzelmiş:) Kıvırdığım sayfaları işi bittikten sonra düzeltiyorum. Sayfaların o kadar hassas olduğunu bilmezdim. Sanki kıvrıldıkları yerden kopup düşecekler. İnan ki başıma hiç böyle bir şey gelmedi:)
Silİkinci el kitap aldığımda altı çizili satırları okumak gizemli geliyor bana da..Kuyruksuzkedi'nin dediği gibi başkalarının mahremiyetine giriyorum, keyif veriyor bu durum da:)
YanıtlaSilSatırlarının altı çizili kitap okuyan, kitap okurken satırların altını çizen okurların sayısı beklentimin çok üzerinde. Elbette herkes nasıl arzu ederse o şekilde okusun kitabını. Okuyalım da nasıl okursak okuyalım. Tartışmalar, bana satır altı çizmenin avantajlı yanını da göstermiş oldu. Mrs. Kedi ile düşünceleriniz aynı, evet:)
SilBizler bile zamanla begendigimiz cümleleri sonraları anlamsız ya da tam tersi bulabiliyoruz.satırları çizmek duygu ve düşünceyi o anda ilelebet mahkum etmek gibi biraz.
YanıtlaSilEvet, değil mi? Bu da ilginç bir saptama. İnsan zamanla fikirlerini, ilgi alanlarını değiştirebilir. Bu yüzden belli bir zamana bağlı kalmak ve o anki duygu ve düşüncelere takılmak ne derece doğru? Sonuçta bireysel bir tercih bu konu. Kimsenin keyfinin kâhyası değiliz, isteyen altını çizer, isteyen çizmez.
SilVikipedi'ye göre kutsal; güçlü bir dinî saygı uyandıran, üstüne titrenilen değerlerdir. Felsefi açıdan kutsal ise Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olandır. Sözgelimi Kuran'ı Kerim kutsal bir kitaptır. Bel altında tutulmaz, abdestsiz ele alınmaz, her yerde taşınmaz vs. Bazen sözcüklerin anlamını değiştiriyoruz, bazen de genişletip daraltıyoruz. Sonra bayrak kutsalımız oluyor, ya da tuttuğumuz takımın renkleri ve kitaplarımız... Bunun dışında saygı insanlara gösterilir, nesnelere gösterilen saygıdan nesnelerin haberi olmaz. Kitabı severiz, değer veririz, itinalı bir şekilde koruruz, temiz tutarız bunlar ayrı. Kedilerimizi de severiz, bakarız ama onlara da kutsallık yükleyemeyiz.
YanıtlaSilKitap okurken altını çizenlerin sayısı hiç de azımsanacak ölçüde değil. Elbette eğer ödünç alınmadıysa insan kendine ait bir kitabı dilediğini yapabilir, bunu kimse yargılayamaz:)
Herkesin kitabına kimse karışamaz diyebilir miyiz :)
YanıtlaSilBen de asla altını çizmem, sayfaları kırışsın istemem. Olduğu haliyle, kimseye ödünç vermeden bende kalsın isterim (evdekiler hariç)
Diyebiliriz tabii ki:)) Özel mülkiyet neticede! Gördüğüm kadarıyla altını çizen, not alanların sayısı daha fazla bloggerlar arasında. Benim tecrübem de genellikle ödünç verilen kitabın geri dönmediğini gösteriyor:)
SilBu haftaki konu o kadar güzeldi ki dayanmadım ben de yazdım :-)
YanıtlaSilKitaplarımı çok temiz okurum. Okuduktan sonra bile sanki hiç okunmamış gibi olur. Yazılmış, çizilmiş kitaplar beni rahatsız ediyor :-) Kitaplarımı asla katlamam. Ayraç kullanmıyorum. Aralarına pos-it koyuyorum. Böylece hoşuma giden bir cümle görürsem pos-it ile işaret koyabiliyorum. Dediğin gibi bunlar zevk meselesi ve gerçekten kişiden kişiye çok değişiyor.
İyi yaptınız, bütün Ağaç Ev Sohbetleri yazılarını okuyup yorum yapmak konusunu prensip edindim, uğrayacağım.
SilSadece kitaplar konusunda mı bu hassasiyetiniz, yoksa diğer ev eşyaları için de mi geçerli, bilmiyorum. Altı yazılı, çizili kitapları okumak benim de tercih edeceğim bir şey değil. Aksini düşünenlerin de kendilerine göre sebepleri var. Zevk meselesi, evet:)