KATEGORİLER

14 Aralık 2016 Çarşamba

KOCA ŞEFİ UNUTTUK

14/12/2016 Çarşamba, Tire

Eşim kararsız bugün. Taş Ev açılalı beri uzak kaldı arkadaşlarından. Gündüz saatlerinde fazla gelen giden olmuyor zaten. "Ben gelmesem nasıl olur?" diye sordu. "Peki kendini daha iyi hissedeceksen gelme o zaman." dedim. Haftalık personel toplantımız var bugün. "Sen yaparsın toplantıyı, bana gerek yok." der demez aklına salamuraya yatıracağı zeytinler geldi. "Yok" dedi. "Benim de gelmem lazım."

Uzun zaman oldu böyle dinlenmeyeli. Dinlenmek biraz tembelliğe alıştırıyor insanı. Oturduğumuz evin altındaki kafelerden birinde kahvaltımızı yaptıktan sonra çıktık yola. Havalar iyice soğudu. Hüseyin bahçe kapısını açmış. Yerdeki su birikintileri donmuş. Demek ki sıcaklık geceleri sıfırın altına düşüyor artık.

Toplantı yapacağız bugün personelle. Adnan Şef o zaman düşüyor aklıma. Eşime "Niye almadık Adnan'ı gelirken?" diye soruyorum. Birbirimize bakıp gülüyoruz. Şansı varmış eşimin. Zeytinlerin nasıl yapılacağını gösteriyor personele. Adnan'ı almaya giderken onu da alıp eve bırakıyorum.

Ağaçlarda neredeyse hiç yaprak kalmadı. Önümdeki pencereden kayısı ağacına, erik ağacına bakıyorum. Sadece iki üç kuru yaprak ağaca tutunmuş, yerçekimine direniyor hala. Dallar çiçeğe tomurcuklanmış. Bu mevsimde iyi değil bu. Daha ne donlar ne soğuklar görecek. Kiraz da, şeftali de  aynı durumda.

Şömine soba yanıyor yanı başımda. Salonda toplanıyoruz. Temizlik, hijyen, misafir ilişkileri, tasarruf, israf konularında ikaz ediyorum personeli. Toplantıdan sonra Hüseyin odun kesmeye gidiyor.

Gün boyunca Taş Ev meraklılarını ağırladık. Civarda yer alıp taş ev yapımına girişenler, nasıl bir yer acaba deyip gelenler, grup yemeği vermeyi düşünenlerin uğrak yeri oldu bugün.

Akşama doğru Hüseyin izin istiyor. Anladık artık. Ya bahçe işi ya da garsonluk diyor. İki tane odun kırınca saat beş, paydos. Neyse ki hafta arası ona çok ihtiyaç olmuyor. Boş boş bekleyeceğine tarla bahçe işiyle uğraşsın bari.

Eşim tam bir iyilik meleği. Geçen sene konuştuğumuz kestane toptancılarından biri harıl harıl kestane arıyor. Biz hepsini sattığımız için komşulardakini soruyor. Birkaç gündür seferber olmuş eşim, toptancıya kestane arıyor. Ne komisyon alacak ne de başka bir çıkarı var. "İnsanlık adına" diyor. Bugün de Cambaz Ali'yi aramamı istedi. Toptan fiyatı dokuz liraya çıkmış. Biz gömüyü açmasaydık altı liraya düşerdi kesin. Cambaz Ali kestaneyi yarıcıya vermiş, cumartesi günü açacaklarmış gömüyü.

Hala kitap okuyamıyorum. Bu gidişe bir son vermem, hayatımı yeniden düzene sokmam lazım artık...

10 yorum:

  1. Kitap okumak insanı yeniliyor. Yenilenen insan ister istemez bilihçaltında güncellenmek istiyorsunuz. Bir anlamda düzene girmek. Sürekli bir güncellenme ve yenilenme isteği insanı zinde tutuyor. böyle bir müesseseyi işletmek elbette kolay değil. Ben inanıyorum ki bu müessese kurumsallaştıkça daha da tekamül edecek. Kendinize ve birbirinize daha çok zaman ayırma imkanına kavuşacaksınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle doğru. Blog yazarlarının değerli yazıları doldurdu aslında bu boşluğu.
      Haklısınız henüz çok yeniyiz. Motivasyonunuz takdire şayan:)

      Sil
  2. Tempoyu düzenleyip biraz da kendinize vakit ayırmanız lâzım sanırım.

    YanıtlaSil
  3. hayat güzel sizin ordaaaa yaaaa :)

    YanıtlaSil
  4. Çok fazla yoğun görünüyorsun inşallah kitap okuyabilirsin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında okuyabilirim sanırım. Ancak ara verince böyle oluyor demek:)

      Sil
  5. Zeytine sıra geldi demek. Yağmur yedikten sonra yağlanır. Tabii. Tam sırası. Kolay gelsin eşinize.

    Hüseyin'i okumak artık bende hobi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi ki bir yağmur yedi de topladık. Bu sefer zamanında oldu. Hala toplayanlar var bu bölgede. Ocak ayının ortasına kadar sürer. Silkelenip ağaçtan inen zeytinin asit derecesi düşük olur. Yerden toplananın ise asidi yüksek çıkar. Öğrendim bunları da öğretiyorum şimdi:))
      Hüseyin'in maceraları:)

      Sil