KATEGORİLER

18 Haziran 2017 Pazar

DEPREM

17/06/2017 Cumartesi, Tire

Kızım o kadar tembihlediği halde Venüs'ün ilaçlarını buzdolabında unutunca apar topar geri dönüp onları almaya gidiyorum. Venüs bugün çok iyi. Önceden olduğu gibi hareketlenmesi sevindiriyor bizi. İlaçlarını içiriyoruz. Karşıyaka'dan gelen öğlen misafirlerimizi hiç rahatsız etmiyor, yanlarında sessizce uzanıyor. Misafirlerimizi uğurladıktan hemen sonra Google'dan beş yıldızlı bir yorum aldığımız bildiriliyor. Belli ki çok hoşnut kalmışlar.

Dün yukarı yaylada gördüğüm vişnelerde aklım kaldı. Yanıma iki plastik kova alıp patika yol boyunca tırmanıyorum. İki büyük beyaz kelebek kah sağımdan kah solumdan bana eşlik ediyor. Türlü orman çiçekleri arasından tepeye varıyorum. Bu yıl ot temizliği yaptırmadığım için ayakkabılarımın içi dikenle doluyor. Hemen karşımda dalları meyve dolu vişne ağaçları görünüyor. Gömleğimi çıkarıp alçak dallardan teker teker toplamaya başlıyorum. Hafiften esen rüzgar ve ağacın gölgesi işimi kolaylaştırıyor. Ağaçlarda çok meyve var, topla topla bitmiyor. Sıkıca tutunduğu dallardan vişne saplarını ayırmak parmak uçlarımı acıtıyor. Belki de daha pratik bir yöntemi vardır bunun. Aşağı yaylada bir miktar vişne toplamıştık ama bu kadar zorlanmamıştım. Kızılcık toplar gibi zaman alıyor. Kızılcık dokunulur dokunulamaz ele düşüyor ama vişne öyle değil, dalını kolay bırakmıyor. Ufacık meyveleri teker teker koparıyorum dalından. Çok emek isteyen işler bunlar.

Rezervasyon yaptırmak isteyen misafirlerimizle yaptığım telefon konuşmalarını saymazsam, hiç ara vermeden on kiloya yakın vişne topluyorum. Aşağıdan telefon ediyor, yemeğe çağırıyorlar. "Siz yemeğinizi yiyin, ben dönünce yerim." diyorum. Elimdeki kovalar dolunca geldiğim patika yolundan geri dönüyorum. O iki büyük beyaz kelebek yine bana eşlik ediyor.

Misafirlerimizin çoğu tavsiye üzerine gelenler. Yine ta Ödemiş'ten kalkıp gelmişler. Ertuğrul Şef bana topladığım vişnelerden nefis bir şerbet hazırlamış. Keyifle içiyorum. Misafirlerimizi ağırladıktan sonra ekip arkadaşları ile birlikte dönüyoruz. Selma Hanım telefon ediyor. Büyük deprem olmuş, herkes sokaklarda (!) Arabanın içinde hareket halinde olduğumuzdan dolayı hissetmiyoruz depremi. Önce kızımızı arıyoruz. O çadır kampında olduğu için en emniyetli yerde aslında. Oğlumuzu arıyoruz. Deprem onun olduğu yerde hissedilmemiş bu kez ama biz henüz evimize girmeden öğreniyor depremin merkezini. Karaburun açıklarındaymış. Deprem profesörlerine gün doğuyor. Ahkam kesmeye başlıyorlar medyada. Ege'de yedi büyüklüğünde deprem olacakmış yakın zamanda. Hepsi kuru sıkı sallıyor. Evet, bilimsel olarak fay hatları haritası çıkarılmış durumda. Nerede deprem potansiyeli var nerede yok belli. Ne var ki depremin ne zaman olacağına dair kimse bir şey söyleyemez. Bir tarih atıyorlar, Nasrettin Hoca'nın "Ya tutarsa" fıkrası gibi.

Özellikle İzmir çevresi için yıllar önce şarlatan olmayan, gerçek bilim adamlarının yaptığı açıklamayı akılcı buluyorum. Bu bölge bir çok fay hattına sahip hareketli bir bölge. Sık sık deprem olur bu nedenle. Güzel tarafı hafif ve orta şiddetteki depremlerin çoğunu hissetmeyiz ama çok işe yararlar. Üzerindeki gerilim azalır her fay kırılmasında. Bu sebeple büyük deprem riski azdır İzmir civarında. Olası en büyük deprem büyüklüğü belki 6 yı biraz geçebilecektir. Hafif hasara sebebiyet verir bu büyüklükte bir yer sarsıntı. Yine de çok sayıda küçük depremlerin olması ürkütücü değil rahatlatıcıdır.  

4 yorum:

  1. Umarım bizlerin, düşündüğü gibi atlatırız bu günleri.Ben de biraz heyecanlandıracak, ama geçecek diye hissediyorum.

    YanıtlaSil
  2. Sorun deprem değil aslında. Temeli uygun olmayan ya da deprem faktörünü dikkate almadan inşa edilen yapılar can kaybına ve hasara sebep oluyor. Doğudaki toprak evlerin çoğu altı büyüklüğünde olası bir depreme karşı son derece savunmasız. Yine de aniden karşılaştığımızda içimizi korku sardığı bir gerçek.

    YanıtlaSil
  3. Hayvanlar da can taşıyor. Bizler gibi. Onlara karşı merhametli olmak aynı zamanda Allah'ı hatırlamak demektir. İnanç, adalet, ahlak, insanlık ve vicdan gereği. Siz bunu esirgemiyorsunuz. Hiç bir karşşılık beklemeden insanlığınızı yerine getiriyorsunuz. Bir anlamda siz de ruhen terapi oluyorsunuz bir takım kaza ve belalardan korunaklı oluyorsunuz.
    .....
    Vişneleri toplarken kargı ve hayıttan örülmüş doğal sepetlere koysanız, plastik kaptan daha anlamlı olur diye düşünüyorum. O zaman vişneler de bundan hoşnut olur. Hani Taşev'in otantik ambiansına da uygun düşer ve aynı zamanda çevreciliğiniz de gündemde sürekliliğini devam ettirir.
    .....
    Dünyanın her yerinde depremler oluyor. Büyük felaketler peşpeşe geliyor. Kıtlıklar, susuzluklar, hastalıklar, saavaşlar ve mülteciler sorunu bitmek bilmiyor. Herşeyin birbirine etkisi var. Herşey birbiriyle ilintili ve varlık sebebi gibi. İnsan ne yazık ki nankör bir yaratık. Fıtrata aykırı her davranış ve duruş bir domino etkisiyle birbirini tetikleyerek felaketler zinciri oluşturuyor diyebiliriz. Fiziken ölüme açığız. Aciziz. Oysa sevgiyle bir dokunuş, şefkatle bir sarılış, merhametle bir bakış bütün olumsuzlukları durdurabilir.
    .....
    Okyanusötesi bir kelebeğin kanat çırpması dünyanın öbür yüzündeki bir noktayı nasıl etkiliyebiliyorsa, evrende bir nokta olan insanın duruşu sonsuz bir evrendeki doğru yada eğri bir hareketi nasıl etkiler diye düşünenlerdenim. Hepimiz bütün insanlık olarak iyiisek beklentimiz iyi olur. Kötüysek de kıyamete hazırlanmamız gerektiğini bilenlerdenim.
    .....
    Venüs'ün ağzı var belki dili yok ama, onun dileği de sahibinin sevgi, şefkat, merhamet göstermesiyle ilgilidir. Vesselam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. İnsan olarak hayvanlardan daha üstün görsek de kendimizi, pek çok kötü yönümüz onlarda yok. Venüs henüz haylaz bir çocuk, yaramazlıktan başka bir şey yaptığı yok. Çok zeki, ne bulursa yiyor, bizi çok eğlendiriyor. Barınaktan gelen Fifi ise son derece zarif, duygulu ve anlayışlı. Fifi ile hergün göz göze gelip konuşuyorum. Birbirimizi anladığımızdan hiç şüphem yok.

      Öyle satılacak kadar vişnemiz yok. Topladığım vişneler hemen reçel yapılmak üzere kazanlara konuldu. Ya kavanozlara doldurup Taş Ev'de satacağız ya da kahvaltılarımızda yerini alacak.

      İnsanın nankör bir yaratık olduğu, tabii afetleri hak ettiği söylenir bazen. Ne yazık ki kurunun yanında yaş da yanıyor. Diğer taraftan sevginin, şefkatin ve merhametin egemen olması durumunda yöneticiler gerekli bütün önlemleri alacaktır. İşte o zaman sağlıklı zeminlere depreme dayanıklı yapılar yapılacak, dere yataklarında yapılaşmaya müsaade edilmeyecek, drenaj sistemi sağlıklı olacak, susuzluğa karşı su kullanımı bilinçli yapılacak, herkes ihtiyacı kadar yiyecek, sağlık hizmeti hakkıyla verilecektir. Bunlar olursa insanlar daha az zarar görecektir.

      İnancım odur ki, insanların çok büyük bir kısmı değil kıyamet, yarını bile düşünmekten aciz.

      Venüs bizim küçük torunumuz. Onun keyfi yerinde olduğu zaman biz mutlu oluyoruz.

      Sil