KATEGORİLER

6 Ocak 2020 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 19

Ağaç Ev Sohbetlerinde bu hafta Manxcat/Kuyruksuz Kedi'nin misafiriyiz. Sevgili DBE'nin önerdiği konu gerçekten ilginç. Sohbete katılacak arkadaşların fikirlerini de çok merak ediyorum bu hafta. İşte 19. Haftanın konusu: 

Kadın ve erkek arasında cinsel bir yakınlık olmaksızın gerçek bir dostluk olabileceğine inanıyor musunuz? Olursa nasıl olur? Yakın mı, mesafeli mi? Eğlenceli mi, sıkıcı mı?


Gerçek dostluk hiçbir menfaat beklemeden kalplere dolan sıcacık bir duygudur. Birbirini anlamak, içinden geçenleri, sırlarını paylaşmak, derdine, sevincine ortak olmak, en zor anında yanında olmaktır. Karşılıklıdır gerçek dostluk, sevgi üzerine kurulur, güvene dayanır. Cinsel yakınlık olmaksızın elbette gerçek dostluk olabilir. Kadın erkek ilişkilerinde taraflardan biri cinselliği aklına getiriyorsa işe menfaat karışmış demektir ki o zaman gerçek dostluktan bahsedilemez. Karakterlerin, fikirlerin, zevklerin ve düşüncelerin uyuşması, birbirini anlama ve sonsuz güven duyulması gerçek dostluğun temel taşlarıdır. 

Toplumun değer yargıları, erkeğe ve kadına biçilmiş roller böyle bir ilişkide çok etkili. "Ateşle barut yan yana durmaz." Bu atasözümüz toplumun kadına ve erkeğe bakış açısını özetleyen güzel bir örnek teşkil etmiştir. Aslında burada anlatılmak istenenin cinsellikle hiçbir alakası yok. Bu sözün gerçek anlamı "Sıkıntı yaşamamak için bir arada bulunması sakıncalı olan şeylerin veya kişilerin birbirinden uzak tutulması gerekir." ya da "Birbirine zıt karakterdeki insanların bir arada uyum içinde bulunmaları imkansızdır./ İkisinin bir arada bulunması çok tehlikeli şeyler birbirinden uzak tutulmalıdır." şeklinde açıklanır. Toplum, kadının ve erkeğin bir arada bulunmasını sakıncalı ve tehlikeli görmekte ve bu iki cinsin karakterlerini daima birbirine zıt kabul etmektedir.  

Peki, kadın-erkek arasında gerçek bir dostluk tesisi her koşulda mümkün mü?  Ne yazık ki hayır. Bunu iki kategoride değerlendirmenin uygun olacağını düşünüyorum. Birincisi, kadın ve erkeğin bir partnerlerinin olmaması durumu. Bu koşulda dostluğun birlikteliğe, dolayısıyla cinsel bir yakınlığa dönüşme olasılığı vardır. Tersi de olabilir elbette, dost olarak ilişkinin sürdürülmesi de mümkün ve son derece doğaldır. İkinci kategori kadın veya erkekten birinin ya da her ikisinin bir partnere sahip olması durumudur. Böyle bir durumda kadın ya da erkek arasında gerçek dostluğun kurulması kolaylaşır. Taraflardan birinin ilişkide cinselliğe yönelmesi halinde söz konusu ilişki arızalı bir hal alır.

İnanıyorum ki, kadın erkek arasında kurulan ilişki hemcinsler arasında kurulan dostluklardan daha kuvvetli bir bağa dönüşür. Kadına göre arkadaşlık daha çok bir duygu paylaşımını ifade eder. Kadınların kendi aralarındaki sohbet konuları karşı cinsten biriyle olandan tamamen farklı bir mecrada yol alır. Erkeğin arkadaşlıktan anladığı daha ziyade ortak bir aktivite üzerinde buluşmaktır. Kendi aralarında yaptıkları sohbet konuları kadınlarınkinden tamamen farklıdır. 

Evet, iki farklı cinsin dostluklarının birbirini tamamladığına inanıyorum. Kadın erkek ilişkilerinin daha saygılı ve anlayışlı bir ortam oluşturduğunu, iki karşı cinsin birbirini daha iyi anladığını düşünüyorum. Sonuçta her konuda olduğu gibi arkadaşlık ve dostluk konusunda  cinsiyet ayrımının yapılması bana ters geliyor. Karşı cinsle arkadaşlık ilişkim hemcinslerimle olan ilişkimden daha keyiflidir. Karşılıklı güven duyduktan sonra karşı cinsle aklıma gelen her konuyu rahatlıkla konuşur tartışabilirim. Fakat bazı durumlarda toplumun değer yargıları önümüze set çeker. Karşı cins hakkında olumsuz bir düşünce oluşmasını istemem ve bundan kaçınırım. Bu tür ilişkilerimi her fırsatta eşimle paylaşır onu da karşı cinsle kurduğum gerçek dostlukların parçası yapmaya çalışırım. Yani eşimin hassasiyeti, toplumun değer yargıları sınırlarımı belirler. Örneğin gerçek dostum dediğim bir kadının bana ihtiyacı olsa, eşimi bırakıp onunla şehir dışına gitmeyi doğru bulmam. Bu her ne kadar iyi niyet ve masum gerekçelerle olmuş olsa da eşim ve toplum tarafından hoş karşılanmayacaktır. Aynı şekilde kadın arkadaşım da gerçek bir dostsa zaten böyle bir talepte bulunmaz. 

Yukarıda bahsettiklerim benim konu hakkında samimi düşüncelerim. Bir de eşimin bakış açısından ele alayım konuyu. Evet eşimin de gerçek dost kabul ettiği arkadaşları var. Bundan  rahatsız olmuyorum, bilakis mutlu ediyor beni. Çünkü ona sarsılmaz bir güvenim var.     

26 yorum:

  1. Ahh bu sarsılmaz güven ne hoş ne tanımsız bir duygu, insanın içinde sıcacık hisler doğuyor sanki güven denince 💛 sonundan daldım gene ama konuya gelirsem sizinle aynı düşündüğümü farkettim. Siz iki kategoriye ayırmadan önce de yazıyı okurken kafamda çoktan ayırmıştım ve sizin cümlelerinizi bekliyordum, içime doğmuş gibi. O kadar aynı yani. Ben de bir yazı yazayım bununla ilgili, küçükken bu konu yaktı beni onu anlatayım :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, güven çok önemli. O olmazsa gerçek kimliğimiz çıkmıyor ortaya. Kendimizi korumak adına farklı biçimlerde davranmak zorunda kalıyor, sırlarımızı, duygularımızı ve gerçek düşüncelerimizi paylaşamıyoruz karşımızdaki kişiyle. Ne yazık ki günümüzde kimseye güven kalmadı, en emin olduklarımız dahi ters köşeye yatırabiliyor bizi. Mutlak güven duyulacak bir eş, bir dost paha biçilmez. Ne var ki onların güvenini kaybedecek en küçük bir davranış o güveni bir anda yok eder. Aldatmak ve yalan söylemek güvenin en büyük düşmanıdır.
      Hadi o zaman senin hikâyeni dinleyelim:)

      Sil
  2. İki taraf arasındaki güve,bence de çok önemli..Konuyu çok iyi özetlemişsiniz,elinize sağlık..😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Güven duymak ya da güven duyulmak, ikisi de harika bir duygu.

      Sil
  3. Çok yerinde tesbitler. Aslında güven konusunda insan kendi içini dinlese, çok doğal ve dengeli bir duyguyu hemen yakalıyor; güveniyorsun ya da güvenmiyorsun. Fakat işin içine arkadaşların çevrenin yorumu girince o temel duygu da sağlıksız bir şekilde etkileniyor, bir de bu var....
    Bireysel ve çevresel yaklaşımlar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk tanıdığım kişiye güvenirdim. Çünkü bana güvenilmemesi gururumu incitirdi. Bazı insanlar ise ilişkiye güvensizlikle başlar. Zaman bana onların haklı çıktığı durumları gösterdi. Tedbiri elden bırakmamak bir bakıma da huzursuz ediyor insanı ve ilişkiye zarar veriyor. Çevre yorumları bambaşka bir sorun, doğru:)

      Sil
  4. Kadın ve erkeğin bir araya gelince aşna fişne dışında bir şey yapamayacağını düşünmek iki cinsede yapılan en büyük haksızlıktır. Herkes cinsiyetleri ardında bırakarak insanca bir araya gelebilir ve gelmelidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu düşünceye sahip olan insanlar saygıyı hak ediyor. Teşekkür ederim:)

      Sil
  5. Birkaç kez okudum. Birkaç kez yorum yazmaya başladım. Araya hep bir şey girdi. Demek ki şartlar olgunlaşmamış deyip nadasa bıraktım en son :) Şimdi bir daha deneyeyim yorumu bitirip "yayınla"ya basmayı :))

    Şimdiye kadar yazılan yazılar ve yorumlara bakınca herkeste bir tedirginlik var gibi geldi bana. Yanlış anlaşılma ya da yanlışa düşme korkusu kemiğimize iliğimize işlemiş adeta. İşte bu toplum gözünde "yanlış" algılanma korkusu yüzünden kafalar karışıyor, bazen ateş olmayan yerden bile duman çıkıyor. Mahalle baskısı arkadaşlığın önüne geçiyor çoğu zaman. Hatta bir noktada bir arkadaşımızla oturup kahve içmekten bile çekinir hale getiriyor insanı. İşler o zaman daha çok karışıyor bence. Gayet normal olan eylemler yanlış anlaşılır mı acaba diye düşündükçe "yanlış" düşünceler artıyor. Bu kadar kasma ın manası yok. İki "insan" arkadaş olabilir, arkadaş kalabilir, arkadaşlığı geçip sevgili de olabilir. Olmadı başa dönüp arkadaş kalmaya devam da edebilmeli hatta insan. Bunu başaran arkadaşlarım var. Hayat bir akış, o akışın içinde su gibi olmalı insan. Su akar yolunu bulur elbet :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, biz dahil herkeste bir tedirginlik var. Yanlış anlama değil, yanlış anlaşılma korkusu daha çok. Örneğin sizinle ve DBE ile aramızda bir kuşak farkı var. Yorumlarda bazen size "sen" bazen "siz" diye hitap ettiğimin farkındayım. İçimden geldiği gibi yapıyorum bunu. Fakat senli hitaplar acaba yanlış anlaşılır mı diye düşünmüyor değilim. Toplumun yaşam biçimine müdahalesi, değer yargıları çok sıkıyor canımı.
      Bak şimdi; DBE'nin sana yaptığı yorumda "...Genelde gay olduğunu anlıyorsun dermişim (en güzeli aslında) ahahah yok, olabiliyor..." derken yaptığı bir şaka aslında. İşte bu erkeklerin hassas noktası olabiliyor bazen. Yani iki karşı cins bir arada olunca erkek eğer uslu uslu yanında oturursa toplum ona da damga vuruyor. Aynı şekilde evlenme yaşını geçmiş erkekler için acaba bir noksanlığı mı var sorusu sorulmaya başlanıyor.

      Kasmamak en iyisi elbette. Ne var ki, insanların istediği gibi düşünme ve yaşama özgürlüğü olmadığı sürece yaşamın tadına tam olarak varamayacağız anlaşılan. Hayat hakkındaki düşüncelerinize tamamen katılıyorum. Su akmalı ve yolunu bulmalı özgürce. Eğer önünü kesmeye çalışırsak başaramayız, hiç beklemediğimiz bir yerden yırtar, deler geçer. Kadın ve erkek birbirine güvense, aralarında her şeyi konuşabilse eminim ki daha iyi tanırlar, anlarlar birbirlerini. İşte o zaman şiddet azalır belki de. Toplumda namusun sadece cinsellikle ilişkilendirilmesi de oldum olası tuhaf geliyor bana. Bence namus, dürüstlüktür, hak yememektir, adil olmaktır.

      Sil
    2. Bizim toplumda ahlak anlayışı çok değişik. Ahlaklı olmak için belirlenen kriterler insanın en özeli, sadece kendini ilgilendiren konularla alakalı genelde ama asıl toplumu ilgilendiren adil, dürüst, çalışkan olmak gibi kriterler hep sonuncu sırada. Din, namus, namaz niyaz deyince akan sular duruyor ama aynı insanlar rahat rahat kul hakkı ve rüşvet yiyince hiç ahlaktan bahsedilmiyor. Zararı kendine olan ahlaksızlıklar(?!) ile zararı topluma olan ahlaksızlıklar kapışsa ikinciler açık ara kazanır sayıca üstün olacakları için :))))

      Sen diyin, siz diyin, içinizden geldiği gibi :) Ben size Mr. Kaplan demeyi seviyorum :) Toplum baskısına meydan okumak her daim cazip gelmiştir bana. Bugüne dek öyleydi, bugünden sonra da değişmez kolay kolay :D Kadın-erkek arkadaşlığı zor olsa da çok kıymetli benim nazarımda.

      Uslu duran erkek gaydir muhabbeti baya komik bi'şey aslında. Öyle bi genelleme olamaz tabi ki ama buna benzer bir yaklaşım kızlar için de var. Erkekler arasında "Kanka olunan kızlar genelde güzel kızların yakın arkadaşları olan nispeten çirkin kızlardır" gibi bir genelleme yapıldığını duymuşuzdur çoğumuz :D

      Sil
    3. Neden ahlak ve namus anlayışı toplumda sadece insanın özeliyle değerlendirilir? Erkek egemen toplumun kuralları işte. Niçin buna dört elle sarılıyoruz hala anlamış değilim. Tamamen aynı fikirdeyiz de, sanırım Deep'e biraz ağır gelmiş konu:) Kızım da onun kopyası. Erkek arkadaşları var bir sürü, ama aşk, evlilik konularına gelince sıra, onun da yüzü kızarıyor. Deep'e yazdığım yorumdan sonra beni afaroz edebilir:)

      Kadın ve erkek birbirine üstünlüğü olmayan ve birbirini tamamlayan iki farklı insan cinsidir. Karşı cins arkadaşlıklarında tarafların cinsiyet dejenerasyonu pek makul gelmiyor bana. Ne kadar yakın olsalar da erkek erkek gibi, kadın kadın gibi olmalı ve birbirlerine ona göre saygılı davranmalı. Bu, hemcinsler arasındakine kıyasla daha rafine bir ilişki doğurur. Demek istediğim, mesela erkek muhabbetlerinde küfürlü konuşmalar kadın muhabbetlerinde dedikodular yer almaz pek karşı cinsler arasında.
      Şantiyeye jeoloji mühendisi bir genç kız gelmişti. Misafirhanede kalanlar sadece erkek. Ev tutalım sana dedik. Hayır dedi, bana da diğerlerine verdiğiniz odalardan birini verin yeter. Onun gelmesiyle birlikte erkekler kendilerine öyle bir çeki düzen verdiler ki. Salona atletiyle gelip tv izleyen kalmadı, oturma kalkma şekilleri değişti. İşte böyle:)

      Sil
    4. Ay bir düzeltme isteğim var sayın Kaystros... Yok ben gerçek anlamda demiştim, benim iki çok yakın erkek arkadaşım var, ikisi de gay. Keşke daha çok gay arkadaşım olabilse çünkü onların bakış açıları 3. bir farklı açı ve benim çok hoşuma gidiyor. Çünkü gay toplumunda hakikaten ilişkilere bakış bizden farklı ve daha açık, rahat, zaten "ne derler" konusu aşılmış olduğu için sanırım.. Yoksa vallahi ben masumum, belli yaş üstü evli olmayan erkeklere asla gay mi acaba demem, bana ne hem.. Herkesin özel hayatı...
      Ayrıca yüzük takmayan bir çok evli erkek arkadaşımızdan duymuşumdur; yüzük olduğunda kadınlar benimle daha çok flöt ediyor derler. Bu da ilginç mesela. Uslu durmayan taraf genelde erkek deniyor ya, onun için dedim....
      Namus konusunda size tamamen katılıyorum. Namus; sadece belde değil, elde (çalmamak çırpmamak) ve dildedir (güzel konuşmak yalan söylememek) derdi ananem..

      Sil
    5. Gay ya da lezbiyenlik konusunda kendimi rahat hissetmiyorum. Özellikle gaylerin sanata olan düşkünlükleri, naiflikleri, duygusallıkları hatta dürüstlükleri normal insanların çok üzerinde. Onlara karşı bir tutum içinde kesinlikle değilim. Fakat toplumun dayatmasından mıdır bilmiyorum, bana darılmasınlar ama onlarla arkadaşlık etmek zor benim için. Nedenini bilemediğim sebeplerden dolayı huzursuz hissediyorum kendimi. Belki çocukluğuma inmekte yarar var:)
      Örneğin bir erkeğin bana masaj yapması irrite eder beni. Sadece toplum tarafından (ne yazık ki benim tarafımdan da) dışlanmaları derinden üzüyor beni bu tür insanların.
      Uslu durmayan erkektir savına bir şerh koymama müsaade edin:) İki cins arasında bana kalırsa tek fark; erkeklerin bir halt yemiş gibi yaşadıklarını erkek çevresine ballandıra ballandıra anlatmaları, kadınların ise aynı eylemi köşe bucak saklamaları.

      Sil
    6. Tanısanız seversiniz :)) Sanırım çok birarada olmamakla da ilişkili bu "ötekileştirmek". Babam da öyledir, uzak durur ama zaruretten mesela benim arkadaşlarımla bir araya gelme durumunda "kalırsa" da gayet insani davranır eminim siz de öylesiniz diye tahmin ediyorum.

      Erkekler hakikaten anlatıyorlar mı? Yapsa yapmasa hatta... Kadınlar evet saklar genelde, çok yakınına söyler ya da terapistine :) O nedenle sanırım "aldatma" eşit derecede diyebilirim ama "anlatma" evet onu bilemiyorum..

      Fakat yine de benim umudum var, olacak inşallah bu dostluk işi.. Peki mesela iki kadının dostluğu çok güzeldir onu biliyoruz ama iki erkeğin dostluğu derin midir? Yani erkekler ne konuşur dostları olan diğer erkeklerle? Mesela duygulardan çok yaşananlar, politika spor mu konuşulur, biz kadınlar baya duygularımızı konuşuyoruz gerek kadın gerek erkek dostlarımızla. Ama şimdi merak ettim ben erkek sohbeti kısır bir şey belki de? :D Kusura bakmayın.. Laf açıldıkça açılıyor.

      Sil
    7. Sevmediğimi söylemedim ki:)) Tam da babanız gibiyim evet:)
      Evet, genel olarak erkekler kendi aralarında kadınlarla yaşadıkları maceraları birbirlerine keyifle anlatırlar, yanındakiler de merakla dinlerler:) Biraz da atmalı tutmalı avcı hikâyelerine benzer bu. Fakat kadınla olan ilişkisi ciddiye binerse ya da kadın evli olduğu kişiyse yine genel olarak kesinlikle ilişkilerinden bahsetmezler, eşi ya da sevgilisi ile aralarında geçen olumlu ve olumsuz hadiseleri hiçbir şekilde sohbet konusu yapmazlar. Sanırım evli kadınlar eşleri ile yaşadığı tatsızlıkları hemcinsleri arasında paylaşabiliyorlar. Yani, kadınlarda bu durum biraz farklı:)
      Erkekler kendi aralarındaki sohbetlerde duygusal konulara pek yer vermezler. Yukarıda bahsettiğimin dışında en önemli sohbet konuları, futbol, siyaset ve işle alâkalıdır. Nadiren felsefe, edebiyat konuşulur.
      Ben iş arkadaşlarımla iş ve siyaset konularını konuşurum genellikle. Felsefe, sosyoloji ve edebiyat konularında erkekler arasında pek muhatap bulamadığım doğrudur:)

      Sil
  6. Ben de benzer kanaatdeyim. Anlaşma yetisi, dostluk, arkadaşlık cinsiyetten bağımsız düşünülebilmeli. Selamlarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler:) Sohbete katılan ve/veya yorum yapanların neredeyse tamamı konuya pozitif bakıyor. Açıkçası farklı görüşler bekliyordum:) Bu husus biraz eğitim seviyesi ve yetiştirilme tarzı ile alâkalı bence. Ve ne mutlu ki blog dünyası düşünce yapısı olarak ülke ortalamasının çok ilerisinde.

      Sil
    2. Deep'in bloga gidin Mr. Kaplan, orada az biraz daha karışık durumlar :)

      Sil
    3. peki hocam haklısınız hıhım peki peki :) bu konuyu sevdin seeen :) senin bu yazına arkadaş olunur diyenler, benim yazıma da arkadaş olunmaz diyenler gelmiiiş :)

      Sil
    4. Algıda seçicilik mi bu?:)) Senin yazına gelenler de arkadaş niye olunmasın diyorlar, ben öyle anladım en azından. Fakat tedbiri elden bırakmamak karşındaki insanı da iyi tanımak lâzım geldiğini ben de yazmıştım zaten. Neyse fazla kavga dövüş çıkmadan atlattık yine. Sana da üzüldüm sonra. Hani dedin ya ufaklıklar da izliyo benim blogu diye. Saat 12.00'den sonra da yayınlanmıyo ki bu bog yazıları:)

      Sil
    5. :) http://mavilaleden.blogspot.com/ şu ağaç ev 19 yazısını okusan yaaa :)

      Sil
    6. Dur, kaçırmışım:) Cümbüş var orada galiba:)

      Sil
  7. güven her türlü ilişkide anahtar kelime zannımca. ayrıca toplumsal değer yargıları insan davranışlarına yön verir. buna sosyalleşme deriz. birey için vazgeçilmezdir. ama benim ahlak anlayışım biraz nietzsche gibi, bütün kurallar önce benim vicdanımdan geçer. benim vicdanımdan geçen bir durum, toplum için sakıncalı bile olsa cesurca adım atmaktan yanayım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kelimesi kelimesine katılıyor ve bu düşünceniz sebebiyle size saygı duyuyorum:)

      Sil