Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz devam ediyor. Önceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusu sevgili Sade ve Derin / DeepTone'dan. "Gittikçe daha çok sayıda insan ana ulaşım aracı olarak özel arabalarını görüyorlar. Özel araba merakı zam, kriz dinlemiyor. Özel arabalara fazla güvenmenin sakıncası olabilir mi? Sakınca varsa çözümü olabilir mi?"
İnsanların özel arabalarını ana ulaşım aracı olarak görmelerinin nedenini sadece bir tercih olarak görmüyorum. Bir yandan trafik keşmekeşine katlanırken diğer yandan park yeri aramakla ömrünü tüketen araba meraklısı küçük bir grup dışında ülkemizde araba kullanmak çoğu zaman bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbette bu zamanda normal bir çalışan için araba sahibi olmak, hadi aracı bir şekilde aldı diyelim yakıtını ve diğer masraflarını karşılayabilmek neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bu, insanlar arasında adaletsiz bir durum yaratsa da daha fazla aracın trafiğe çıkmasına bir engel oluşturmaktadır. Avrupa ve Amerika'da gerek araba fiyatı, vergiler, yakıt giderleri halkın gelir seviyesine göre gayet makul olup isteyen hemen herkes araba sahibi olabilir.
AB ülkelerinde ortalama her bin kişiye 560, ABD'de 797, ülkemizde her bin kişiye 160 otomobil düşüyormuş! Bu sayı 2002 yılında her bin kişi için sadece 69 imiş. Yani demem o ki, Allah muhafaza eğer araç sahibi olma gücümüz AB ülkeleri ya da ABD kadar olsaymış memleketin trafik sorununu hayal dahi edemiyorum.
Medeniyet, gelişmişlik böyle bir şey işte. Adamlarda toplu taşıma sistemleri gelişmiş, nüfus bazında araç sayıları bizden dört beş kat fazla olmasına rağmen trafikte büyük sıkıntı yaşanmıyor. Yani orada insanlar özel araçlarını gerektiği yerde, gerektiği zaman kullanıyorlar. Cumhurbaşkanları bizimki gibi seksen araçlık konvoylarıyla trafiği aksatmıyor, yakıt israfı yapmıyor, çevreyi kirletmiyor. Ne demiş Temmuz 2022'de pek muhterem cumhurbaşkanımız; memlekette araç sayısı yirmi yılda üç katına çıktı, "bir de ekonomik sıkıntıdan bahsediyorsunuz, yüzünüze dizinize dursun."
Özel arabam var ama mümkün olduğunca kullanmamayı tercih ediyorum. Bunun birinci nedeni park sorunu. Gittiğiniz yerlerde araç park yeri bulamıyorsunuz genelde. Bulsanız da on dakikalık iş için verdiğin paraya acıyorsunuz. İkinci neden yakıt, bakım, sigorta, trafik cezaları, vergi masrafları. Eskiden o kadar koymazdı ama şimdi gelirin önemli bir kısmını aracınıza ayırmak zorundasınız. Ha çocuk büyütüyorsunuz, ha arabanız var, üç aşağı beş yukarı aynı masraf.
Eğer işimi metro ve diğer toplu ulaşım araçlarını kullanarak görebiliyorsam ne âlâ. Sözgelimi oturduğumuz yere yakın tramvay hattı o kadar çok işimize yarıyor ki. Ancak bir yerden bir yere eşya taşımak zorunda kaldığımızda, ki bu son zamanlarda hayli fazla oluyor, o zaman özel aracımızı kullanıyoruz. Bazen iş yerleri ile ev arasında toplu taşıma hatları mevcut değil, işyerlerinin de servisleri olmayabiliyor, o zaman mecburen özel araçlarını kullanmak zorunda kalıyor insanlar. Bir de küçük çocukları olup onları ana okuluna, kreşe bırakmak zorunda kalanlar var tabii.
İşin doğrusunu söylemek gerekirse hava kirliliği pek aklımıza gelmiyor. Özel araç kullanımını asgari düzeye indirmenin yollarını aramalıyız elbette. Bu hususta devletin raylı sistemlere, deniz taşımacılığına ve bunların alt yapısına önem vermesi gerekir. Bir sonraki aşamada toplu taşıma ucuzlatılarak cazip hale getirilmelidir. Hatta şehir içi toplu taşıma ücretsiz bile olsa ülkeye maliyeti daha az olabilir. Başta Lüksemburg olmak üzere Avrupa'nın pek çok ülkesi trafik sorununa çözüm olarak şehir içi toplu taşımayı tamamen ücretsiz hale getirmişler.