"LGBT hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu bir hastalık mıdır? Etik açıdan nasıl olması ya da olmaması gerektiği yönünü bir tarafa bırakıp bu konuda kişisel görüşlerinizi ve bakış açınızı paylaşır mısınız?"
Tam bir aydır bu konuda bir şeyler yazmak istiyordum. 28 Haziran günü İstanbul'da yapılan Onur Yürüyüşüne polisin şiddetle karşılık vermesi beni ziyadesiyle rahatsız etmiş ve konuya olan ilgimi arttırmıştı. Öğrendiğime göre ABD'nin Newyork şehrinde, genellikle eşcinsellerin takıldıkları Stonewall Inn adlı bir bara yapılan polis saldırısı ve bunun ardından başlayan direniş ve gösterilerin yapıldığı 1969 yılının 28 Haziran'ı LGBT bireylerin kendilerini polise ve topluma kabul ettirmeleri konusunda bir dönüm noktası olmuş ve bu tarih her yıl artan sayıda kişinin katılımıyla onur günü olarak kutlanmaya başlamış.
İşin doğrusu önceleri LGBT bireyleri bir sapkınlığın içinde görüyor ve onların yanımda bulunmasından rahatsızlık duyuyordum. Bu tür insanların çocuk yaşlarında maruz kaldıkları tecavüz ya da bir takım olumsuzlukların neticesinde geri dönüşü olmayan bir yola girdiklerine inanıyordum. Zaman içinde bu tür davranışların kişisel bir tercih olmadığını, nedeni ne olursa olsun, bir hastalık ya da doğuştan gelen bir anomali olduğunu düşünmeye başladım. LGBT bireyler beni her zaman ürkütmüş, onlarla sosyal ilişki kurmam halinde hem toplumda başka türlü değerlendirileceğim, hem de sanki bulaşıcı bir hastalık gibi benim de onlar gibi olacağım endişesine kapılıyordum.
İnsanın varoluşundan bu yana farklı cinsel davranış biçimlerine sahip olduğu, yaklaşık 1.500 hayvan türünde de aynı özelliklerin görüldüğü bugün bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Ancak hem bireysel hem de toplum olarak bu tür bireyleri kabullenmekte zorlandığımız açık. İlginç olan 1.800'lü yıllara kadar eşcinsellik, farklı cinsel davranışlar birçok toplumda normal karşılanırken daha sonraları bu özelliğe sahip insanların muhtelif nedenlerle şiddet ve ötekileştirmeye maruz kalmasıdır. Örneğin Osmanlı Yeniçeri Ocağında askerlerin cinsel yönden ihtiyacını gören ve parlak oğlan çocuklarından oluşan Civelek taburu gayet olağan kabul ediliyor, hiç de yadırganmıyormuş. Yine erkeklerin hem kadın hem de bıyıkları yeni terleyen oğlan çocuklarıyla ilişkisi, edebiyatımızda ve tarihimizde oldukça fazla yer tutar. Pek çok farklı yorum yapılsa da cennet tasvirlerinde güzeller güzeli hurilerin yanı sıra Kur'an'da erkeklerin hizmetine "gılman" vaat edilmesinin o zamanın erkekleri için cennetin cazibesini en az huriler kadar arttırdığını düşünüyorum.
LGBT bireyler seslerini duyurmaya başlayınca onlara karşı tepkiler de artmakta günümüzde. Özellikle din odaklı yönetimler bu davranışı sanki bir tercihmiş gibi değerlendirerek sapıklık olarak niteliyorlar. Bu konuda hakim devlet görüşü; LGBT'nin küresel şer odakları tarafından fonlanan bir sapıklar topluluğu olduğu ve bunların sosyal medya üzerinden Türk toplumunun ahlâk yapısını yerle bir ettikleri yönünde.
Yapılan bilimsel çalışmalar LBGT davranışlarının hastalık sınıfına sokulamayacağını göstermiş olmakla birlikte bu konuya tarafsız yaklaşan bilim insanları bu tür davranışların kaynağı hususunun hâlâ bilinmezliğini koruduğunu vurguluyor. Homofobi, Yunanca "homos phobos" yani eşcinsel ilişki olayına karşı gelişen toplumsal, dini, ideolojik ya da psikolojik korkuları içeren bir kavram. Zaman zaman homofobik bir yanım olup olmadığını düşünmüşümdür. Ancak bunun irrasyonel bir düşüncenin ürünü olduğunu hiçbir zaman göz ardı etmedim. LGBT bireylere karşı nefret duymadım fakat onların içinde bulundukları sosyal ve psikolojik durumlara acıdığımı söyleyebilirim. Bu tür bireylere karşı uygulanan şiddet ve ötekileştirmenin bir insanlık suçu olduğunu düşünüyorum.
LGBT ailelerinin kurmuş olduğu derneklerde evlâtlarına sahip çıkmaları, onları kabullenme aşamasında yaşadıkları süreç beni çok etkiledi, bu konuda izlediğim belgesel ve söyleşilerde göz yaşlarımı tutamadım. Herhangi birimizin çocuğu da LGBT olabilirdi. Düşünmek bile korkutuyor insanı. Hem bireysel olarak bunu kabul etmek hem de topluma karşı evladımıza kol kanat germek! Bugün ben dahil pek çok insan buna hazır değil. Çocuğu LGBT yerine kanser gibi felâket bir hastalığı olmasını tercih edecek ailelerin sayısının az olmadığını düşünüyorum.
Bazen LGBT, bireylerin cinsel tercihi olarak tanımlanıyor. Ben buna kesinlikle karşıyım. Kimse ailesinden ve toplumdan tecrit edilmesi sonucunu getirecek bir tercihte bulunamaz. LGBT, doğuştan ya da henüz bilinemeyen bir nedenden ötürü normal dışı cinsel bir yönelimdir bana göre.
LGBT insanları tanımak, onlarla sohbet etmek, dertlerini paylaşmak isterim. Bu insanlar ötekileştirilip toplumdan dışlanıyorlar. Bir kısmı yüksek eğitim görmüş, kültürlü kişiler. Ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar kendilerine iş verilmiyor. Bu yüzden fuhuş batağına itiliyorlar. Savunmaları son derece haklı. Yaşamak için başka bir iş kolum yok ki diyorlar. Bize alışın diyorlar, evet zor da olsa alışmamız lâzım onlara. Gördükleri işkence ve ötekileştirmeleri lânetliyorum. LGBT bireylerin aileleri arasında annesi ve babası profesör olanlar var. Hem kendileri, hem de evlâtları için psikolojik tedavi görüyorlar ve sonunda başlarına gelen bu durumu kabulleniyorlar. Bu insanların sayısı hiç az değil. Toplumun yüzde onu LGBT olduğunu söylüyor bazı kaynaklar. Elbette gerçek sayının tespiti mümkün değil. Pek çoğu yaşadığı bunalımı içine akıtıyor toplumdan dışlanmamak için. Söylenecek daha çok şey var ama kelimeler kifayet etmiyor.