Sabah öğrenci kızlarımızı alıp çıktık yola. Bugün ekip olarak kalabalığız. Bagajdaki yedek iki koltuğu kaldırabilirdim fakat arkayı dörtleyince buna gerek kalmadı. Kızım kendi arabasıyla arkamızdan gelecek. Yolda çalan telefonumu açıyorum. Küçük bebekleri olan misafirlerimiz verandada yer ayırtmak istiyor. Hava düne kıyasla daha ısınmış görünse de bebekleri üşümesin diye onların salonda oturmalarını öneriyorum.
İki günlük aradan sonra yaylaya vardığımızda dışarıda oturulabilecek bir hava karşılıyor bizi. Kısa süre içinde hazırlıklarımız tamamlanıyor. Dün gece doğru dürüst uyuyamadığım için bugün zor geçeceğe benziyor. Tanrıya hamdolsun ki bugünkü ekibimiz sağlam. Favori mekan veranda. Hafif rüzgar zamanla durulup tatlı bir serinliğe bırakıyor yerini. Tabiatın içinde sunulan serpme kahvaltı son derece düzenli bir şekilde misafirlerimizin beğenilerine sunuluyor.
Kahvaltı servisinin ardından veranda ve avludaki masalar yemek misafirleri ile doluyor. Yeni şefimiz bugün daha iyi adapte olmuş işine. Meze ve sıcaklarda yapmış olduğu katkılar beğeni topluyor. Eski şefi mutfakta göremeyenler ona ne olduğunu soruyorlar. Et ve ızgara yemekleri konusunda misafirlerimizin damak zevkinde yarattığı alışkanlıktan sonra ani bir kararla ayrılmasının bize bazı sıkıntılar yaşatabileceğini düşünmüyor değildim. Özellikle onu tanıyan misafirlerimizden beklediğim olumsuz tepkiler gelmiyor. Yolumuza onsuz devam etme kararımız şaşırtmıyor hiç kimseyi. Tam aksine "Burası fazla geldi ona", "Bir yerde dikiş tutturamaz o zaten.", "Bu kadar uzun kalması bile şaşırtmıştı." türünden konuşmalar içimize su serpiyor. Hani "Üçe beşe bakılmaz, onu kaçırmasaydınız iyi olurdu." türünden tepkiler alsaydık belki de bir nebze olsun pişman olabilirdik. Yeni şefimiz ızgara ve süsleme konusunda değişik rüzgarlar estiriyor mutfakta. Misafirlerden geri dönüşler son derece olumlu.
Öğleden sonra üzerime bir ağırlık çöküyor. Prefabrik konteynıra koyduğumuz yatağa atıyorum kendimi. Bir iki saat kadar uyku çektikten sonra dışarıdan gelen seslerle uyanıyorum. Bahçe araba tarlasına dönmüş. Masalar dolup taşıyor. Gel gelelim verandadaki misafirler hiç hoşuma gitmiyor. Düğünden gelen kalabalık çakırkeyif bir grup eğlencelerine kaldıkları yerden devam ediyorlar. Aralarında önceden tanıdığım kişiler de var. Yine de yanında aileleri olmadan gelen bu grubun havayı bozduğunu düşünüyorum. Onları karşılayan ben olsaydım eğer, ne kadar tanıyor olursam olayım ya kabul etmez ya da kimsenin görmediği bir köşede yer gösterirdim hatırları kırılmaması için. Yanlarına gidip "Hoş geldiniz" diyorum adet yerini bulsun diye. Sarılıp öpüyorlar sarhoş halleriyle. Biri Ferdi Tayfur'dan bir parça çalmamı istiyor. "Burada arabesk çalmıyorum." diyorum. Israr ediyorlar, "Bahşiş vereceğiz bak." diyor biri. Bak o zaman durum değişir (!) Sonuç çıkmayınca Edip Akbayram'dan "Aldırma Gönül" çal bari diyorlar. Bakıyorum olmayacak, bir seferliğine istedikleri parçayı çalıyorum. Yarım saat sonra yanlarındaki masaya dört kişilik bir arkadaş grubu daha geliyor. Belli ki onlar haber vermişler. Hiçbir taşkınlık yapmıyorlar ancak veranda aile trafiğine kapanıyor. Hiç arzu etmediğim bir durum. Yiyorlar, içiyorlar, iyi hesap ödeyecekleri belli ama benim için değeri yok bütün bunların. Neyse ki bekarlar kampı çabuk kalkıyor masadan. Eski düzenimize dönüyoruz.
Akşama doğru Ödemiş'ten kadim dostlarımız telefon edip "Yola çıktık, geliyoruz." diyorlar. Bu aileyi seviyorum. Nazik, naif ve eğlenceli. Aile dediğim iş arkadaşları. Aralarındaki ilişki aile bağlarından daha kuvvetli görünüyor. İşin esas sahibi, her şeyim dediği çalışanlarıyla birlikte yiyor, içiyor eğleniyor. Birlikte muazzam bir uyum yakalamışlar. Çok para kazandıkları belli. Diğer taraftan eğlenmeyi de biliyorlar. "Size zahmet veriyoruz efendim ama güzel bir meyve tabağı hazırlatmanız mümkün mü acaba?" en kaba (!) siparişleri bu tonda. Geç saatlere kadar oturuyorlar. Çok mutlu olduklarını söylüyorlar devamlı. O mutlulukları bana da yansıyor.
Küçücük Hanımla ipleri koparıyorum. Şoförlüğünden istifa ettim. Gün boyu konuşmamaya çalıştım. Artık başka şoför bulacak kendine. Üstelik şoförlük paramı da vermedi (!) Aksine ben ona verdim bütün haklarını fazlasıyla. Kendisinin belirlediği kadar. Helalleştik dedikodu kazanıyla. Ona öyle kızgınım ki, Allah iki cihanda göstermesin yüzünü bana.
Yiyeceklerin sunumu ne kadar güzel. Bu tür fotoğrafların arada yayınlanması daha çekici olmaz mı?
YanıtlaSilElbette olur. Bunu dikkate alacağım:)
SilBir grup bir başka grubun huzurunu kaçırtabilecek taşkınlıkları olursa bu durum Taşev'in itibarını düşürebilir. Bu konuda hassas olmanız gerekir doğal olarak. Çünkü burası bir meyhane değil. Meyhaneye kimse ailesiyle gidip oturmaz. Oranın formatı da havası da başkadır. Burası nezih bir lokanta. İçki kulananla içki kullanmayan hiç birbirinden farkı yoktur burada. Herkes edebiyle yer içer, dinlenir ve doğal sınırlar içinde aldığı hizmetin karşılığını verir; teşekkür eder gider.
YanıtlaSilTeşekkürler. Aynı şeyleri düşünüyoruz.
Sil