Kaplan Köy meydanında köylü kadınlar tezgahlarını kurmuş, yöresel ürünler satıyorlar. Köy kahvesinin önündeki bilgilendirme levhamızın haber verilmeden yerinden sökülmesi ve onun yerine "Kaplan Köy Gavesi, Köy Kahvaltısı" yazan pankartın çekilmesi ne büyük saygısızlık. Telefon ettiğimde "Elemanlar yapmıştır." savunması komik geliyor. Taş Ev'e varır varmaz keyfimiz yerine geliyor. Bütün aile bireyleri arı gibi çalışıyor. Hava değişken. Bazen güneş parlıyor, bazen kara bulutlar kaplıyor her yanı. Yağmur kah yağıyor kah duruyor.
Venüs'ü kulübesinden çıkarmakla başlıyor işim. Tavukların beslenmesi ve kümesin açılması da oldukça zevkli meşguliyetler. Kara tavukların bağıra çağıra etrafımda kümelenmeleri, günlük yumurtalarının toplanması çok hoş.
Günün ilk konukları İzmir'den. Merak edip gelmişler Taş Ev'i görmeye. Her tarafı geziyor, inceliyorlar. Verandada üşüyünce salona çıkıyorlar. Yağmur başlıyor. Yağmur altında şehrin manzarası bir başka güzel. Yemeklerini keyifle yiyorlar. Şefimiz usta bir heykeltıraş edasında tabakları süslüyor. Selma Hanım onun en büyük yardımcısı.
Düne göre daha hareketli geçiyor günümüz. Orta yaşlı bir çifti karşılıyoruz. "Sizlerle tanışmaya geldik." diyorlar. "Ben Tire'nin paşasıyım." diyor beyefendi. Hiç paşaya benzemiyor. Son derece mütevazı ve samimi bir şekilde konuşuyor. Uzun saçları ve sakalları ile dış görünüş olarak da asker tipi yok. Eşi güler yüzlü ve konuşkan. Konuklarımıza Taş Ev hakkında bilgi vermeye başlıyorum mekanı gezdirirken. Oysa onlar hazırlıklı gelmişler. Bizi ve Taş Ev'i facebook sayfamızdan ve web sitemizden inceleyip gelmişler. Hem Taş Ev'i hem de bizi iyi öğrenmişler.
Eşime haber veriyorum. Verandada sohbet koyulaşıyor. Beyefendi gerçekten de paşaymış. Ailesini eşim tanıyor. Tuğgenerallikten emekli olduktan sonra geniş araziler satın almışlar Kocaeli'nde. Bizim gibi ufaktan başlamışlar işe. Hanımefendi "General karısı olduğuma aldırmadan masaları siliyor, bulaşık yıkıyor, yemek servisi yapıyordum." diyor. Kendimden çok parçalar buluyorum onlarda. Her işi yapabilme mutluluğundan söz ediyoruz. Gelen konukların hepsi aynı mı? Değil elbette. Onların bir kısmı ilk önce karşısındakini kendisinden aşağı görüp farklı davranışlarda bulunabiliyor. Ne zaman ki, kim olduğunuzu anlıyorlar, tavırlar değişiyor hemen. "Ye kürküm ye" kıssası geliyor aklıma. Belli kültür seviyesine erişmiş kişilerde bu durum gözlenmiyor. Karşısındaki insanın kim olduğuna aldırmaksızın her zaman nazik ve minnettar.
Bu sıra dışı konuklarımızla ortak yanlarımız artıyor. Beyefendinin kökleri eşimin dede memleketi olan Selanik Karaferiye'ye dayanıyormuş. Çocuklukları aynı mahallede geçmiş, aileleri tanıyorlar. Daha bir ısınıyoruz birbirimize. Sekiz yüzden fazla yerli tohum bulunuyormuş ellerinde. Bir sonraki gelişlerinde bize yerli tohum hediye edeceklerine dair söz veriyorlar. Şimdi Kocaeli'nde 150 dönüm arazi üzerinde otuz çalışanın olduğu bir eğitim oteli ve restoranları bulunuyor. Defalarca TV ekranlarında yer alan bu çifti ağırlamaktan mutlu oluyoruz. Onlar da Taş Ev'in bizlerle birlikte Tire'ye değer kazandırdığını söylüyorlar.
Akşama doğru genç, eğlenceli grupları ağırlıyoruz. Yeni ekibimizle birlikte uzunca bir zamandır hasret kaldığımız huzurlu ortamı yakalıyoruz sonunda.
Sizinle bu mücadelede cenk almak çok güzel saygiyla verdiğiniz emeği taktir ediyor mücadelemizi omuzladigimm için gurur duyuyorum
YanıtlaSilHer şey için sonsuz teşekkürler....
YanıtlaSilÖvgüye layık kişilerin mütevazi olması na güzel. Elbette mütevaziliklerinden dolayı onlar övgüye layıktır.
YanıtlaSilSize kesinlikle katılıyorum.
Sil