Hücremin kapısı açıldığında, diğer üç gardiyanı gördüm, muhafaza timi olmalıydı. Beni çekiştirirlerken Águila bağırdı,
“Çaylağa iyi davranın, o
Innocent*” Onun arkamdan güldüğünü duydum. Gardiyanlardan biri önde yol gösterirken diğer
ikisi, sağıma ve soluma geçti, ellerini omuzlarıma yapıştırıp öndekini takip etti.
Koridor boyunca yürüdük ve iki elektronik kapıdan geçtik, daha sonra dışarı çıktık. Yukarı baktığımda gökyüzünü görebiliyordum. Üzerine spiral jiletli tel çekilmiş, dört
metre yüksekliğindeki duvarların arasından geçtik.1,20 metre genişliğinde epey dar bir geçitti. Önümdeki muhafız, kimliğini küçük bir video
kameraya tuttu ve önümüzde diğer bir elektronik kapı açıldı. Birden soğuk bir
hava cereyanıyla karşılaştık. Solumda tek kişilik ziyaret kabinleri bulunan
başka bir salona girdik. Üzerinde 3B yazan kapıyı açıp içeri girmemi beklediler.
Kapı elektronik değildi. Muhafız arkamdan kapıyı kapattı ve dışarıdan kilitledi.
Çömeldim, gardiyanlardan biri delikten uzanıp kelepçelerimi çözdü.
Kalın, kafes telli camın diğer tarafında, üç kişi beni
bekliyordu: otuz yaşlarında görünen dolgun kumral saçlı bir kadın, dazlak
kafalı siyahî bir adam ve yirmili yaşların başında, alt dudağında parlak mor renkli
piercing ve bir küpe bulunan bir genç kız. Onların arkasında sırtlarına ceket giymiş, ziyaretçileri izleyen iki kadın gardiyanı fark ettim. Ziyaretime gelenler arasındaki kumral saçlı kadın, camın yan tarafındaki telefonu işaret etti, telefonu alıp kulağıma dayadım.
“Adım Olvido. Sana iki hafta önce kendimi
tanıtan bir mektup yazmıştım. Burada senin temyiz avukatın olarak bulunuyorum.”
dedi.
“Mektubunu aldım ama senden davama bakmanı istediğimi hatırlamıyorum.” dedim.
“Biliyorum,” dedi. “Ölüm cezasına çarptırılan mahkûmların
otomatik temyizi vardır. Hâkim beni ve ekibimi bu iş için görevlendirdi.
İstediğiniz başka biri varsa onu tercih edebilirsiniz, bu sizin en doğal hakkınız.”
“Benim burada olmamın tek sebebi daha önceki avukatlarımı kendim seçmiş olmam.” dedim.
“Tamam, o zaman anlaştık.” dedi.
Luther ve Laura adlarında iki meslektaşını
tanıttı.
“Tanıştığımıza memnun olduk” dediler aynı anda. Ben de "Memnun
oldum.” dedim. Olvido, dokuz ay içinde karara itirazda bulunacaklarını, Bölge Savcısının altı ay içinde dilekçemize yanıt vereceğini ve Mahkemeden de bir yıl içinde karar
çıkabileceğini söyledi.
“Siz bana, davayı kazansam bile, iki buçuk üç yıl burada kalacağımı mı söylüyorsunuz?” diye sordum.
“Evet” dedi.
“Ya kaybedersem?” diye sordum.
Olvido, Federal Mahkemeye yeni bir temyiz talebinde bulunacağını, eğer iş o noktaya gelirse, avukatım olarak devam etmesini isteyip istemediğime veya onu başka birisiyle değiştirmeye karar verebileceğimi açıkladı.
Luther, “Tabii ki, o noktaya gelemeyebiliriz.”
dedi.
Laura, Luther’in takımın iyimseri olduğunu
söyledi. Laura ve Olvido birlikte gülümsediler. Anladığımı göstermek için başımı salladım. Beni şaşırtmışlardı. Kimse bana avukatlarımın bir gün ayaklarıyla
gelip beni bulacaklarından söz etmemişti.
“ Kusura bakmayın," dedim. "Ziyaretçi beklemiyordum."
Arka tarafta bulunan muhafızlardan biri, genç siyahî adamı ziyaret eden, camın diğer tarafındaki güzel kadının fotoğrafını çekti. Genç kadın cama iyice yapışmış, mahkuma dokunacak kadar yaklaşmıştı,
birbirlerini ayıran sadece aralarındaki camdı. Muhafız fotoğrafı kadına verdi. Ben
kadının dudaklarını okuyabiliyordum. Muhafıza “Teşekkür ederim.” dedi. Gardiyan
gülümsedi.
Olvido'ya “Bu işte ne kadar tecrübelisin? diye
sordum.
“Aslında olduğumdan daha genç görünürüm. Uzun zamandır ağır
ceza davalarına bakıyorum. Luther ve Laura’nın iş tecrübesi fazla değil ama
ikisi de müthiş zekiler, onları sırf bu yüzden işe aldım.” dedi.
"Anlıyorum." dedim.
İşe yeni bir kadın şef almaya karar verdiğimde, baş vurduğum bir
numara vardı. Bana bir omlet pişirin derdim. Yumurtaları tavaya boşalttığı
anda ona arkamı dönüp ızgarada pişen balığa bakmasını ve aynı zamanda yapmakta olduğum sosla
da ilgilenmesini söylerdim. Sonra yanından uzaklaşır başka bir işle
ilgilenirdim. Bazıları beklenmedik kaos karşısında panik yaparlar. Böyle insanları bir cumartesi gecesi yoğunluğunda değil, bir mülakat sırasında tanımak daha kolay.
Hapishanenin daha önce hiç bulunmadığım bir yerinde, hiç görmediğim ve kim olduklarını
bile bilmediğim avukatlarla görüşüyordum. Dünyam tersine dönmüştü. Ne
hakkında konuşuyorduk? Luther’in omzunun üzerinden yine arka taraflara doğru
bakmaya başladım. Bazı mahkûmlar ebeveynleri olabilecek yaşlılarla, bazıları da çocukları
olabilecek daha genç insanlarla görüşüyorlardı. Üzerinde haç işareti
bulunan bir kıyafet giymiş zenci mahkûm, ona deri ciltli kitaptan İspanyolca İncil
okuyan bir adamı dinliyordu. Kolları yeşil dövmelerle kaplı, beyaz obez bir
adam, yutkunma tiki olan minyon tipli bir rahibenin karşısında oturuyordu.
Luther başını arkaya çevirdi, gördüklerimin aynısını o da
gördü. “Aynı Ulusal Futbol Ligi gibi, burası Amerikan halkının eritme potası.” dedi.
Sanırım şaka yapıyordu, ama bundan emin olamadım,
bu yüzden ona,
“Ha evet, sanırım öyle.” dedim. Arkada soda, şekerleme, sandviç
ve cips otomatları gördüm. Laura bana yiyecek bir şeyler isteyip istemediğimi
sordu. Ona teşekkür ettim, aç olmadığımı söyledim. Olvido,
“Müsait olduğun başka bir gün de olabilir fakat duruşmadan önce bana hayat hikâyeni anlatmanı istiyorum.” dedi.
“Hayatımın aşkıyla evlenmiştim. Fakat onu ben
öldürmedim.” dedim.
Başıma gelenleri herkesin bildiğini sanıyordum.
Fakat Olvido benim hakkımda pek çok şeyi bilmiyordu. Niye bilmeliydi ki zaten? Onlara Tieresse'nin öldürüldüğünü öğrendiğim günü
anlatmaya başladım, ancak Olvido araya girdi.
“Önce bana onunla nasıl
tanıştığınızı anlat.” dedi.
Beş saat boyunca Olvido ve arkadaşlarına Tieresse
ile nasıl tanıştığımı ve onunla birlikte geçen hayatımızı anlattım. Ailemden
ve çocukluğumdan, restoranımdan ve kariyerimden bahsettim. Tieresse'nin sevdiği
yerler hakkında ve desteklediği yardım kuruluşlarını anlattım, bu işleri neden
yaptığına dair bilgiler verdim. Neredeyse her şeyi anlatmıştım.
* Innocent: İspanyolca Masum
(Devam edecek)
bakalım nolcak bu insanlar faydalı olcekmi olmucekmi :)
YanıtlaSilİş sadece onlarla bitse keşke:) İş yargıçlarda bitiyor ne yazık ki!
SilBu yeni avukatları sevdim, daha sıcak, daha insancıllar galiba değil mi Mr. Kaplan?
YanıtlaSilHaklısın, bunlar çok iyi ama kararı veren yargıçlar maalesef:)
Sil