KATEGORİLER

7 Mayıs 2020 Perşembe

MASUM BİR ADAMIN İTİRAFLARI - BÖLÜM 6/1


"Boşandığım tarihten bu yana sadece iki kez seks yaptım. Dün gece kendimi şaşırtmak istemiştim. Fakat öyle sanıyorum ki, bundan sonra rahibe gibi yaşam sürmem gerekiyor." dedi. 

"Rahibe derken?"

"Cinsel ilişkiyi çok acı verici hale getiren bir durum bu" dedi.


Endometriozis hastası olduğundan bahsetti. İlaçlar ve bütünsel tıp dâhil olmak üzere çeşitli tedaviler denenmiş. Hiçbiri işe yaramamış. Sonunda ameliyat olmayı kabul etmiş ancak ameliyatın yara dokusunda sebep olduğu ağrı, daha önceki ağrılarını aratır duruma gelmiş.

"Neden doktoru dava etmedin?" diye sordum.

"Çünkü dava etmem sorunu çözmeyecekti. Paraya da ihtiyacım yok. Ayrıca doktorun hata yaptığını düşünmüyordum. Bilirsin, bazı insanlara piyango vurur, binde bir postoperatif komplikasyon ihtimali olan bir durumda, bin kadından sadece bir ta-ne-si acıyı çeker. Tanrı benim numaramı çekti." dedi.

Elini tuttum.

"Bu durumumun benimle ilgili düşüncelerini ve ilişkimiz hakkında planlarını değiştirip değiştirmediğini merak ediyorum." dedi.

"Sana gelecek için plan yapmadığımı söylemiştim." dedim.

"Bu bir cevap değil." dedi.

"Tamam," dedim,
"Sana cevabımı söyleyeceğim. Seni sevdim. Seninle gezmeyi, seninle vakit geçirmeyi seviyorum. Fakat esas sorun, bu durumda benim sana uygun olup olmamam."

"Peki, sen ne düşünüyorsun?" diye sordu.

"Bilmiyorum." dedim.

Bir ay kadar sonra tekrar yattık. Bu, son seferdi. Daha nazik olmama rağmen çektiği acıyı içine gömmeye çalıştı fakat yine de gizleyemedi. Bunu yapmak zorunda değiliz dedim, eğilip beni öptü.


O sabah kahvaltı ederken,

"Benden ne kadar genç olduğunun farkındasın, değil mi?" diye sordu.

Gülümsedim. "Evet," dedim, "Farkındayım."

Sonraki ay her geceyi beraber geçirdik. Kollarımda uyudu. Seks yapmadık, ama ona karşı daha önce hiç yaşamadığım bir yakınlık hissettim. Bir pazar günü öğlene doğru dışarıda otururken, bacaklarımızı aynı anda aşağı yukarı ahenkle sallıyorduk. Dört yabani papağan çam ağacının tepesine tünemişti ve üç sinek kuşunun daldan sarkan özdeki şeker suyunu çekmesini seyrediyordu.

Tieresse bana dönüp, "Ara sıra yaşıtın insanlarla birlikte olman beni rahatsız etmez. Benim bunu bilmemin gerekli olduğunu düşünmüyorum. Aslında, bilmek istemiyorum. Bu sayede hayatında önemli olduğunu düşündüğüm bazı şeylerden yoksun kalman sebebiyle kendimi daha az suçlu hissedeceğim." dedi.


Şoktan kurtulmam biraz zaman aldı. Üniversitede bazı çok eşliler tanımıştım ve yaşam tarzları beni çok şaşırtmıştı. Tieresse'ye hiçbir şeyden yoksun olmadığımı, hayatımda sevdiğim ve ilgilendiğim biriyle olmayı önemsediğimi, bunun dışında başka biriyle seks yapmak istemediğimi söyledim.

"Şimdi yapmasan bile, bazı şeylerin zamanla değişebileceğini biliyorum." dedi.


Bu tartışmanın bir sonuca varmayacağını hissetmiştim. Buna son vermek için kısaca “Her neyse” dedim ve kestirip attım.

Bu konuşmadan sonra değişen hiçbir şey olmadı. Çok yorgun olmadığımda ya da çok fazla içki içmediğim durumlarda, ortalığı temizledikten ve iş yerini kapattıktan sonra gece yarısı ya da saat bire doğru eve giderdim. Bazen onu yatakta kitap okurken bulurdum; güncel haberleri, işlerin nasıl gittiğini ya da okuduğu kitabı sevip sevmediğini konuşurduk. Bazen eve vardığımda uykuya dalmış olurdu ve yastığımın üzerinde bana tatlı rüyalar dileyen bir not bulurdum.


Mayıs ayı başlarında bir cuma günü akşamı, on altı yirmi kişilik bir grubun bekârlığa veda partisi vardı. Masaların yarısını dolduran bu neşeli kalabalık, kapanış saatine kadar bir yere ayrılmamışlardı. Diğer bütün masaları temizleyip yeri süpürdükten sonra bile hala oradaydılar. En sonunda içlerinde biri hariç, diğerlerinin hepsi iki geniş limuzinle ayrıldılar. Geride kalan benimle birlikte üst kata çıktı. Onu gecenin üç buçuğunda bir taksiye bindirirken bana kartvizitini verdi ve gece içkisi için teşekkür etti. Yaptığımdan utanç duymuştum.


Tieresse'nin durumu anlamasından kuşkulanmıştım çünkü saçlarım hala nemliydi ve genellikle arabamla eve gitmeden önce duş almazdım. Onun yanında yatağa gömüldüğümde, kalbim sıkışıyordu, karnım ve bağırsaklarım suçluluk kompleksi nedeniyle sancıyordu.  Parmaklarını saçlarımın arasına geçirdi, kendini uykuya teslim ederken “Seni seviyorum” diye mırıldandı.


Tüm günahlar gibi, bir sonraki sefer daha kolay olmuştu. Restoran işletmeciliğinde insanlar önüne gelenle düşüp kalkarlar. Tieresse ölmeden önce Britanny dâhil dört kadınla daha birlikte oldum. Onlara ya da bir başkasına bu işte bana izin verildiğine dair hiçbir şey söylemedim. Bu kimseyi alakadar etmezdi. Fakat bu beni kaba ve aykırı göstermek için haklı bir nedendi. Kendimi hala suçlu hissediyordum. Suçlu olduğumu kabul edeceğim derken bir taraftan da yanlış bir şey yapmadığımı düşünmekten kendimi alamıyordum. Bu paradoksun üstesinden gelmek için yıllarımı vermiştim. Bir çözüm varsa, onu bulabilecek kadar akıllı biri hiç değildim.


Tieresse öğleden sonraları restorana gelmeyi, garsonlarla birlikte o akşamın yemeklerini hazırlamayı severdi. Müşteriler gelmeye başlar başlamaz bara gidip birkaç yudum konyak ya da dirty martini içerdi. Haftada iki ya da üç gece sosyal ya da hayırsever bir etkinliğe gidiyordu. Bir keresinde bana, 

"Bu korkunç akşamlarda bana eşlik etmeni teklif etmiyorum çünkü sıkılacağın ve mutsuz olacağın bir yere gitmen için seni zorlamak istemem." demişti.

"Bundan hoşlanmayacağımı nereden biliyorsun? diye sormuştum.

Kaşlarını kaldırdı ve gülümsedi. "Beni sınamak mı istiyorsun? 

İki gece sonra onunla birlikte Missouri'deki ABD Senatosu adına çalışan biri için para toplamak üzere bir resepsiyona gittik. Giriş ücreti bir yıllık kazancımdan bile fazlaydı. Benimle birlikte alkol ve ordövr servisi yapan insanları saymazsam, Asyalı bir kadın haricinde herkes beyazdı. Erkeklerin hepsi aynı yerden alışveriş yapmışçasına giyinmişlerdi: koyu renk takım elbise, beyaz gömlek, çoğu düz kırmızı veya mavi renkli kravat, Amerikan bayrağı yaka iğnesi...


Yaklaşık on beş dakika dudaklarımı Tieresse'nin sağ kulağının yanına dolaştırıp saçlarıyla oynadıktan sonra kulağına fısıldadım, tatlım, teslim oluyorum, haklı çıktın. 


Gülümsedi ve "Öyleyse hadi gidelim buradan" dedi. 

Üzerimizdeki tuhaf kıyafetlerle Third Ward¹ ’a gittik ve zencilerin soul-food² restoranlarından birine daldık ve orada kızarmış tavuk, makarna, peynir ve kara lâhana gibi yeşillikler yedik. Burası benim en sevdiğim yerdi ve onun bunu bilmesine inanamamıştım.

¹Third Ward - Houston'da zencilerin yoğun oldukları bir semt
²soul-food - Güney Amerika'da Afro-Amerikalıların geleneksel ve etnik mutfağı

(Devam edecek)

6 yorum:

  1. Adamı bir seviyorum, bir gıcık oluyorum. Bir inanıyorum, bir inanmıyorum. Hadi bakalım, n'olcak bu işin sonu :)))

    YanıtlaSil
  2. yine eğlenceli bir bölüm. güzel ilişki. yani adam şanslı valla. adam için rüya gibi ilişki :) kadın da kendince şanslı gibi, adamı seviyo. bakalım nolcak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nazar diye bir olay var. Nazar değecek onlara nazar:) Nazar boncukları olsaydı mutlulukları devam ederdi:))

      Sil
  3. Mutlularmış aslında. Kadın neden öldü ki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadın cinayet kurbanı. Kocası kadını öldürmekle itham ediliyor:)

      Sil