KATEGORİLER

22 Haziran 2020 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 44

Ağaç Ev Sohbetlerinin 44. Hafta konusu, geçen haftanın derin sohbetlerini biraz dengelemek amacıyla biraz farklı yönden geliyor. Sorular, bu güzel etkinliğin moderatörü sevgili Kedi Mırıltısı tarafından seçilmiş. Yeni tartışma konumuz şöyle;


1. Evcil hayvanınız var mı ya da hiç oldu mu? Bu hayvanı kendinize yoldaş olarak seçmenizin amacı neydi (yani meselâ niye kedi değil de özellikle köpek aldınız)? Onunla bir anınızı paylaşın, resmi varsa onu da paylaşabilirsiniz. Eğer yoksa, sadece diğer soruları cevaplandırabilirsiniz.
2. Vahşi bir hayvanı evcilleştirebiliyor olsanız bu hangisi olurdu ve neden? 
3. Son olarak da, evcil hayvan satışı ve alımı hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce bu doğru mu?


Birinci soruya cevap vermekte zorlandım. Kendime ait bir evcil hayvanım olmadı, ipek böcülerimi saymazsam. Ancak zaman zaman ortaklaşa bakımını üstlendiğimiz, kızımın nüfusuna kayıtlı 2,5 yaşında bir Golden'ımız var. Daha önce de, Paşa adında yine kızima ait bir muhabbet kuşumuz vardı, onu dört yıl önce kaybettik.

Golden'ımızın adı Venüs, bir aylıkken bir köpek üretme çiftliğinden alındı ve yaklaşık bir yıl yaylada onun bakımıyla sadece ben ilgilendim, şimdi kızımın yanında kalıyor. Annem ve eşim evde evcil hayvan bakımına sağlık açısından karşı çıktıkları için şahsım adına bir evcil hayvanım hiç olmadı diyebilirim.

Uzun yıllar, kedinin tırmalamasından ve köpeğin ısırmasından korkuyor ve bu yüzden onlardan uzak duruyordum. Venüs'le birlikte köpek dostlarımıza olan sevgim aşırı derecede arttı. Bazı insanların kedilere aşırı düşkün olduklarıni biliyorum. Fakat benim, kedilere karşı mesafeli ilişkim halâ devam ediyor, diyebilirim. Evet, canları yanmadıktan sonra tırnaklarını göstermeyeceklerini bildiğim halde, tırmık yemekten korkuyorum.  Köpekler o kadar hassas canlılar ki, o güçlü çeneleriyle en sert kemikleri un ufak ederken, elimizi ağızlarına aldıklarında, kendilerini  inanılmaz bir şekilde kontrol ederek zarar vermiyorlar. Bu beni her zaman hayrete düşüren bir olaydır. Güdüleri ısır, parçala derken, onların iştahla tireyen çenelerini ellerimize en ufak bir zarar vermeksizin zapt edebilmesi muazzam bir şey.

Bu yüzden köpek, diğer evcil hayvanların yanında benim favorimdir. İmkânım elverse bir at sahibi olmak isterdim. Atların asil duruşları ve bakışları beni her zaman etkilemiştir.

Venüs ilk aylarında büyük bir hızla büyümüş ve irileşmişti. Yaylada komşu bir çiftlikten aldığımız fino'ya benzeyen Fifi adını verdiğimiz bir başka köpekle mutlu bir şekilde oynaşıp duruyorlardı. Fifi ne kadar sakin, aklı başındaysa, Venüs, gençliğinin verdiği enerjiyle bir o kadar hareketli ve çılgındı. En kötü huyu, bahçenin bir köşesindeki kümeste beslediğimiz elli kadar tavuğun peşinden koşup onlarla oyun oynamak istemesiydi. Tavuk bu, koca köpeğin oyun arkadaşı nasıl olabilirdi ki. Zavallı hayvancağızların incecik boğazlarını ağzına alıp iki salladı mıydı, garibanlar, ruhlarını teslim ediveriyorlardı. Bu yüzden tavukların gezme saatlerinde Venüs'ü bağlamaya başladık. Gündüzleri tavukların, geceleri Venüs'ün serbestçe gezme saatleriydi. Ancak tavuklardan bazıları canına susuyor, yüksek kümes tellerini aşamayınca kümesin içindeki ağaca tırmanıp firar ediyorlardı. Genellikle bu olay sabah günün ilk ışıklarıyla başlıyor, gece kaldığımız Taş Ev'de tavukların çığlıklarıyla uyanıyorduk. Sesleri duyar duymaz, hemen üzerimdeki eşofmanımla bahçeye firlıyor, tavuk önde, Venüs onun arkasında, ben de en arkalarında bahçeyi dört dönüyorduk. Elbette ne tavuğun ne de Venüs'ün çevikliği vardı bende. Çoğu kez sekilerden aşağı yuvarlanırdım ama toprak yumuşak olduğu için, bir de artık usturuplu düşmenin inceliklerini öğrendiğim için bir sakatlık durumu olmazdı. Sonuçta tavukla ben ikiye bir üstünlüğü yakalar, bazen boğazındaki tüyleri tamamen yolunmuş halde de olsa tavuğu kurtarır, müsabakayı kazanırdık.

Bir gün serbest bıraktığımız Venüs bu eğlencesinden mahrum kaldığından olsa gerek, etrafı çitle çevrili bahçemizin bir yerinde bulduğu delikten kaçarak kayıplara karışmıştı. Kızım hemen koşup yanıma geldi. O hafta yoğun yağışın altında çevre köyleri, dağı bahçeyi aradık, hiçbir yerde izine rastlamadık, hiçbir yerde yoktu. Ya kaçırdılar, ya da yabani hayvanlara yem oldu diye düşünüp perişan bir halde umutlarımızı tükettik.

On gün kadar sonra evdeyken telefonum çaldı. Köyün sakinlerinden biri arıyordu. Gelin köpeğinizi alın, sizin bu meret, köyde tavuk bırakmadı. Arabaya atladığım gibi köye koştum. Üstü başı kir içindeydi. Birbirimize sarıldık, özlem giderdik. Kızımla o günün sabahında, bulan kişiye ödül koyalım diye konuşmuştuk. Kaç para olsun diye sormuştum. 1.000 TL olur mu? diye sormuştu. Hemen kızımı aradım, "Parayı hazırla, Venüs'ü buldum" dedim. Bu ona verilecek en büyük hediyeydi.

Bu arada Venüs'ün fotoğrafını daha sonra eklemeye çalışacağım.

2.  Vahşi hayvanların eğitilmesi çok zor. Eğer buna mecbur kalsaydım, herhalde o bir kaplan olurdu. Neden mi? E, güzel, alımlı ve güçlü bir hayvan ne de olsa.

3. Evcil hayvanlar üzerinden yapılan ticareti hiç doğru bulmuyorum. Venüs'ü de bu yoldan tedarik etmek bir hataydı. İnternet üzerinden ya da hayvan barınaklarından herhangi bir bedel ödemeksizin evcil hayvan edinmek sanırım yapılması gereken tek şey. Her şeyden önce, evcil hayvan bakımının çocuk bakımından farklı olmadığını ve masrafını göze almak gerektiğini hatırlatmakta fayda var.

Evcil hayvan bakımı, insanda güzel duygular yaratan bir uğraşı. Birlikte hoşça vakit geçirebileceğiniz size, onunla ilgilendiğiniz sürece sevgisini gösteren zararsız bir arkadaş, bir dost.

12 yorum:

  1. Tavuklara yazık olmuş ama bulmuş olmanız güzel. Bir hayvanla dost olduktan sonra onu kaybetmenin acısını çok iyi biliyorum.

    Blog isminizdende kaplanı seçeceğiniz tahmin edilirdi zaten, son sorunun cevabı için de aynı şeyi düşünüyoruz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten bu detayı fark etmemişim. Kaplan, bizim yaylanın bulunduğu köyün adı aslında:)

      Sil
  2. venüsle tavuklar hoştu yaaa :)

    YanıtlaSil
  3. Benim de köpeğim kaybolmuştu çocukken😔 siz daha şanslıymışsınız ki venüsü bulabilmişsiniz😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bulana kadar geçen on günü bir de kızıma ve bana sorun. Evladını kaybetmek ne ise o.
      Sizin şanssızlığınıza üzüldüm:(

      Sil
  4. Benimde favorim köpek çok severim köpekleri. Komşumuzun bir köpeği vardı o da kolumu ağızına aldır-dişleriyle ilgili bişey demişlerdi ama pek hatırlamıyorum- hiç acıtmazdı.
    Venüs'ün tavuk macerası gülümsetti :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Köpekleri bana sevdiren Venüs oldu aslına bakarsanız.
      Tavukların bizimle aynı fikirde olduğunu sanmam:))

      Sil
  5. Hayvanları severim, elimden geldiğince korurum ama bakamam sanırım. Elime almam çok zor nedendir bilmem. Hoş bir kedi doğurup bırakmıştı bizim bahçede çok küçüktü. Eldivenle tutup şırınga ile beslemiştim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baştan öyle oluyor:) Ben de köpeklere karşı pek bir tedirgindim ama küçükken alıp baktığınız zaman onlara bakış açınız değişiyor. Kedim olmadı ama olsaydı, onun tırmıklamasından da korkmazdım sanırım:)

      Sil
  6. Haha ha...Önde gıdaklayarak sağa sola kaçışmaya çalışan,kanatlarını açarak biraz uçup yere çakılırken çaresizce çırpınan tavuklar...Arkalarında şapşik bir çocuk gibi, onları kovalayan Venüs...Gözümde canlandılar şimdi :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En arkada onlara yetişmek isterken bayırlardan yuvarlanan ben:)))

      Sil