Kitabım iki yüz sayfayı aşmıştı. Dışarıda kar yağmaya devam ediyordu. Çiftçiler,
kış buğdaylarını ektiler.
O yılın başlarında Leavenworth'ta, ihtiyaç fazlası ürünlerin satıldığı ordu pazarı mağazasından, askerler için hazırlanmış MRE'ler* almaya başladım, bunlar, seyahat
ederken yediğimi sanmalarını istediğim şeylerdi. İki insanın üç yıl hayatta
kalabileceği kadar yiyecek stoklamıştım. Paketleri, yer altı silomun 5. katındaki
endüstriyel metal raflara, günde üç öğün aşağı gönderecek şekilde
programladığım otomatik köpek maması dağıtıcılarının bulunduğu yerlere yerleştirdim.
Birkaç hafta içinde ihtiyacım olan bütün MRE'lerimi tamamlayacaktım. Üzerindeki etiketlere göre, hepsinin beş yıllık raf ömürleri vardı. Fakat yerin 5 kat altında ortam hava sıcaklığı 10°C
olduğundan dolayı, onların bir, iki yıl daha dayanabileceklerini düşünüyordum.
Her iki durum da benim için sorun değildi. Yemekler son kullanım tarihini
aştığında, tıpkı benim ölüm hücresinde yediğim gibi onlar da kokuşmuş yiyecekleri yiyebilirlerdi.
Noel günü, uçağıma binip Batı Teksas'ta, Big Bend yakınlarında
bir kasabaya uçtum, parka gidiş dönüş bir bilet aldım ve çadırımda on gece
geçirdim. Şafak sökmeden önce gökyüzünü bir planetaryum
gibi süsleyen yıldızlara bakıp Tieresse ile konuşuyordum. Benden pişman olabileceğim
hiçbir şeyi yapmamamı istedi. Ona, artık, hayatımda pişmanlığın anlamı
olmadığı bir yere geldiğimi söyledim.
“Öyle bir yer yok.” dedi. Bunu hiç düşünmemiştim.
Ölüm hücresinde kaldığımın ikinci yılında,
McKenzie'ye altı paket Valium için
yüz dolar ödedikten birkaç gün sonra, o dışarıda durup izlerken hücrem kasklı
bir güvenlik timi tarafından basılmıştı. Zulama el koyup gittiklerinde, McKenzie bana, “Kendine doğru dürüst bir saklama yeri bul, bok çuvalı” demişti.
Sargent, kapının arkasında durup beni izliyordu. O, burada
benden daha kıdemliydi. Ve aklımdan nelerin geçtiğini gayet iyi biliyordu.
“Onlar seni kızdırabildikleri sürece, Inocente, kazanmış olacaklar, beni
anlıyor musun?” demişti.
Bana, içinde dört küçük
beyaz hap ve iki meditasyon ilahisi olan bir uçurtma göndermişti.
Ertesi hafta, McKenzie, parasını ödediğim hapları bana bir kez daha sattı.
Onları yine, öncekileri koyduğum aynı yere sakladım.
Noel için restorandaki herkese birer hediye
aldım. Duygulandılar ve bunu yapmama çok şaşırdılar. Hikâyemi biliyorlardı ama zengin olduğumdan haberleri
yoktu.
Yeni yılın ilk haftasını, sahte e-postalar
gönderip sahte mesajlar yazmak için Austin'de geçirdim. Moss, gelecek yıl
yılbaşı gecesini birlikte, çarşafın altında geçireceklerini umduğunu yazdı
ve bu seferlik iki gece birlikte olamayacağı için ondan tekrar özür diledi. Stream,
ağlayan bir yüz emojisiyle cevap gönderdi ve ona “Anlıyorum” yazdı. Moss'dan cevap gecikmedi,
“Fakat yarın
öğle yemeğinde görüşürüz <gülümseyen surat emojisi>”
Pikabı ve karavanı bir do-it-yourself yıkamasına götürdüm, daha sonra, yeniden hangara geri döndüm. Arabanın içini ve dışını çamaşır sularıyla köşe bucak temizledim. Bir daha pikabı
asla sürmeyecek ve ona dokunmayacaktım.
Kansas'taki evime geri dönerken, sağ elimi yan koltuğa koymak isterken Tieresse'nin bacağına dokunduğumu hissettim. Çok şaşırmıştım.
Serbest bırakıldığımdan beri birkaç kez beni ziyaret etmişti ve onunla sık sık
konuşmuştum ama daha önce hiç bir zaman fiziksel olarak varlığını hissetmemiştim. Acaba bu
benim için bir iyileşme işareti miydi, merak ettim.
Bana, “İş hayatında her zaman kızgın sirke küpüne zarar
verir.” dedi.
“Biliyorum, corazón.** Ama kızgın değilim. Umursamıyorum, artık hiçbir şeyi umursamıyorum. Kendimi
şu an olduğumdan daha fazla özgür hissedemezdim.” dedim.
Ona bu sözleri söylerken
dudaklarının yanağımda gezindiğini hissettim ve ilk kez o an, planımın başarılı
olacağına inandım.
Bundan sonra artık sadece bir zamanlama meselesiydi.
Eyalet çapında umuma açık yerlerde farklı bilgisayarlar kullanarak, isimlerinin
her birini arama motoruna girdim. Öğrendiğim şeylerin çoğu sıradan şeylerdi;
Stream’in, Polisin Vakfının yıllık galasını onurlandırarak para bağışlaması ya
da DAR'ın*** Anayasa Günü için verilen öğle yemeğinde, Moss’un açılış
konuşmasını yapması gibi. Bir pazar, Paskalya gününde, turnayı gözünden
vurmuştum sonunda.
Yeni yayınlanan bir basın duyurusuna göre,
Yargıç Stream’ın, önümüzdeki Mayıs ayında, Florida, Key West'deki Amerikan
Barolar Birliği tarafından düzenlenen bir konferansta, "meşru müdafaa hakkı" konulu
bir sunum yapması planlanmıştı. Konunun ayrıntıları üzerinde çalışarak bir
aydan fazla zaman harcadım.
Padre Adası'na uçtum ve zincir otellerden birine giriş
yaptım. Ertesi sabah güzel bir kahvaltı ettim. Odam temizlendikten sonra, kapıya “Rahatsız
Etmeyin” işaretini asarak arabamı park ettiğim çim havaalanına uçtum. Oradan da Austin'e
gittim, arabamı Stream’in evinin yakınına park ettim ve ona bir mesaj yazdım. Şöyleydi;
“Mayıs
ayında Key West'te bir konuşma yapacağımdan haberin var mı emin değilim. Angaryadan bir
iş. Benimle gelmeye ne dersin?”
Gönderiyi uçurdum ve şehre doğru sürdüm. Moss'un oturduğu yerin yanındaki bloğa park ettim ve yazdım;
“Seve seve
tatlım. Kocama bir hikâye uydurabilmem için tarihleri bilmem gerekiyor.”
Stream’in evine geri döndüm.
“İşinde titiz davranan kadınları
severim. Pazartesi günü öğle yemeğinden sonra ayrıntıları konuşuruz.” yazıp
göz kırpan ve bir öpücük üfleyen adam emojisi ile imzaladım.
Padre Adası'na geri uçtum ve o gece sahilde bir
istiridye barda, beni fark edebilecekleri kadar sarhoş oldum. Ertesi gün öğleden
sonra uçağıma binip eve geri döndüm.
Asla dindar biri olamadım. Ölüm hücresindeki en
kötü günlerimde bile dua etmek bana çekici gelmedi. Ama o gece ettim. Mayıs
ayının üçüncü perşembe günü havanın güzel olması için dua ettim.
*MRE : Hazır konserve yemekler
**corazón: İspanyolca, sevgilim
***DAR: Amerikan Devriminin Kızları
(Devam edecek)
army store o mağazalar. ah işte pişman olmayacak noktaya geldi, aştı çizgiyi, hissetmiyor, vicdanı kalmadı yani, keskin sirke bile değil, çünkü başına bişey gelse bile hissetmeyecek yani, tamam yargıçların da payı var tabisi de, ama suçlu olarak görülmesi de normaldi, en yakını olarak tierrese nin, yanlış düzeltildi, şimdi intikam zamanı ama belki başka türlü daha yapıcı ve yıllarını bir şekilde telafi edecek güzel şeyler yapabilirdi, ama o kötü yolu seçti, planlı cinayet işleyecek, yani toplumdan kopuyor, belki başta masumdu ama şimdiden bile suçlu. yani yaptıkları sonunda şöyle düşünmek olanaklı olacak. rafael zaten katil ruhluymuş. yani şimdi gerçekten üstüne düşeni yaptı işte. yargıçlar yine haklıymış :) o katil doğanlardan :)
YanıtlaSilBak işte sen de yargıçların düştüğü tuzağa düşüyorsun deep:)
SilAdamı bir de sen yargısız infaz ettin. Ah talihsiz Rafael'im, yufka yüreklim benim, ne talihsiz adammışsın sen? Bak deep de daha cinayet işlemeden katil yaptı seni:)))
eh bakalım yani dönecek mi planından, yani yargıçları hapsetse bile yine suçlu olcak, tamam öldürmesin, kapatsın oraya, adam kaçırmadan yine girecek içerii. iyi bari kaçırmadan vazgeçse bariii :) tatil yapsın gibi olsun dönsün geriye o zaman :)
SilAdam aksiyon seviyor ne yapsın:)))
Sil