KATEGORİLER

21 Mart 2016 Pazartesi

21/03/2016 Pazartesi, Tire

Kahvaltıdan önce çıkıp elektrikçi Ali'nin dükkanına gittim. Telefonlarıma bile çıkmıyordu artık. Dükkana vardığımda kendisi yoktu yerinde. Oğlu Hasan'dan çıkardım acısını. Ne biçim insan bunlar. Söyleyecekleri hiç mi laf yok? Ne sözler tutuluyor ne izahat veriliyor. TEDAŞ'ta toplantıdaymış. Bizimkisi iş değil sanki. Sadece elektrik işi değil, sıhhi tesisat işleri de bekliyor onu. "Tamam" dedi oğlu, "Ben babamla konuşurum, tesisat için bugün ekibi gönderirim."

Kahvaltı ettikten sonra zeytinliğe çıktım. Girişte iki kadın, budanan ağaç dallarını topluyordu. Kim bu kadınlar dercesine baktım o tarafa. İçlerinden biri "Ben Kadir'in annesiyim, bu da Yakup'un karısı." dedi. "Tam zamanında söyledin." dedim. "Yabancı görüp kızacaktım size, ne yaptığınızı soracaktım, izin almadan burada." Gülerek "Bizimkilere yardıma geldik" dediler. Aslında budamadan çıkan zeytin odunlarını toplamaktı niyetleri. "Bu odunlardan alabilir miyiz?" diye sordular adet yerini bulsun diye. "Peki, iyi o zaman" deyince rahatladılar.

Elektrikçilerin arayıp aramadığını sorduğum anda Kadir'in telefonu çalmaya başladı. Arayan elektrikçilermiş. Yayla kapısını açmasını istiyorlarmış. Meğer on beş dakika önce önlerinden geçip yaylaya gitmişler. Kilitli olduğu için kapı, içeri giremiyorlarmış tabii. "Gidip açayım bari." dedim. On dakika sürmemişti bahçeye vardığımda. Tuvaletin temiz su tesisatını döşemeye gelmiş iki kişi. Biri daha önce gelen Kamil'di. Elektrik işinden haberleri bile yok.

Öğleden sonra, Aydın'daki eski çalışma arkadaşlarımdan biri aradı. Şaşırdım, başına taş falan düşmüş olmalıydı. Çünkü en az bir buçuk yıl boyunca hiç aramamıştı. Tam on yedi yıl birlikte çalışmamıza rağmen. İşten ayrılırken "Abi ne oldu, nereye gidiyorsun?" bile dememişti. Bu arada onun en samimi arkadaşı, yani benim işten ayrılmama sebep olan kişi, bana yaptığı haksızlığın bedelini üç ay sonra geçirdiği bir trafik kazasında canıyla ödemişti. Böylelikle şirkette en güvendiği kişiyi de kaybetmişti.

Hani bazıları vardır ya, küçük bir makam versen kendini dünyanın hakimi zanneder. Öyle biriydi o. Benden yüz bulamayınca doğrudan patronlarla temas etmeye başladı. Yüz de buldu onlardan. Patronlar cahil ama ondan akıllıydılar. O ise para uğruna kendini satan yalakanın biriydi.

Bu adam beni neden arar diye uzun uzun düşündüm. Muhtemelen artık patronların ondan bir beklentileri kalmamış olacak ki, yüzüne ayna tutup  ona gerçek değerini gösterdiler.  "İşte," dediler, "Seni biz şişirdik." "Aslında beş para etmez herifin tekisin." Ondan sonra geldim aklına. İş işten geçtikten sonra yani. Soğuk davrandım. Eşimi çocuklarımı sordu, tek kelimelik cevaplar verdim. "Aramızda bir şey yok değil mi?" diye sordu. "Yok" dedim sadece. O yok deyişim, onu kafamda yok ettiğimi anlatıyordu. Bir daha arar mı? Bu yüz olduktan sonra belki arar. İster arasın ister aramasın, benim gözümde yok hiçbir değeri. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder