KATEGORİLER

28 Temmuz 2020 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 49

Ağaç Ev Sohbetlerinin 49. bölümünün konusu yine sevgili Deeptone tarafından belirlenmiş. Şiddet içeren bir konu olmasına rağmen arkadaşımız yine konuyu tatlıya bağlamış, Zeus Dedesine selam çakmayı ihmal etmeden esprili bir yazı yazmış. Sohbet konusu şu:

Kurban Bayramı anılarınız var mı?


Olanları da silmek istiyorum desem, çok mu tepki alırım acaba. Çağımızda hayvanların törenle Tanrıya kurban edilmesi bana son derece aykırı geliyor. Eskiden sokaklar kan gölüne döner, her evin eli bıçak tutan erkekleri kasap kesilirdi. Hoş, şimdi yine aynı işi yapmak üzere belediyeler tarafından özel mezbahalar kuruluyor. Hatta Alo Kurban hatlarına para yatırıp itinayla toplu katliama devam ediliyor. 

Eşimle evliliğimizin ilk yıllarında, kurban kesme fikri konusunda epey ayrı düşmüştük. Görev icabı İzmir'de bulunduğumuz bir dönemdi. Yıllar sonra ilk kez onu kıramamış, kurbanlık almak üzere Üçkuyular'da kurulan hayvan pazarına gitmiştik. Büyük bir pazardı, epey dolaşmıştık. Sonunda uzaktan gördüğü güzel bir koçu gözüne kestirdi. İstemeye istemeye hayvanı alıp bir kasaba kestirecek, etini fakir fukaraya dağıtacaktık. Fakat o an inanılmaz bir şey oldu. Eşimin koçu işaret etmesiyle birlikte hayvan sürünün arasından sıyrılıp yanımıza geldi. Eşime öyle bir baktı ki dayanamadım. Görüyor musun dedim zavallı hayvan nasıl bakıyor, adeta canının bağışlanması için yalvarıyor sana. Şimdi sen onu alıp boğazını kestireceksin. Bir yerde, onun hayatını sadece kendi kararınla sonlandıracaksın. Buna sakın beni karıştırma. Kara gözlü akça pakça koç eşime melül melül bakmaya devam ediyordu. Şimdi sen nasıl kıyacaksın bu zavallı hayvana, dedim. 

O gün hayvan pazarından eli boş döndük. Ben son derece mutlu, eşim huzurluydu. Ve bu olaydan sonra kurban kesme olayı aramızda tartışma konusu olmaktan çıktı. Kurban bedeliyle eşimin okulundaki fakir öğrencilere dağıtmak üzere bazı yıllar gocuk aldık, bazen tanıdığımız yoksul insanlara nakdi yardımda bulunduk, bazen de güvendiğimiz kurumlara bağış yaptık. 

Hayvanları kurban etme fikrine karşı olduğum için bunu törensel bir faaliyet konusu yapmak üstelik bir de bayramını kutlamak çok acı geliyor bana. Genellikle kurban bayramı günlerini bir tatil olarak değerlendirir ve kesim yapılan ortamlardan uzaklaşırım.  

İslam ve Musevi inancına sahip olanlar Tanrı'nın kendilerine verdikleri yaşamın diyeti olarak kurban keserler. Oysa Hristiyanlık inancında bu durum farklıdır;  günaha batmış tüm insanlık için İsa'nın, kendisini kurban ettiğine inanılmaktadır. İncil'de İsa'nın on iki öğrencisiyle birlikte "Fısıh Bayramı" nedeniyle yedikleri yemek (Leonardo da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" adlı tablosunda canlandırılan) kurban konusuyla ilişkilendirilmektedir. Nitekim bir tür kurtuluş bayramı olarak değerlendirilen bu törende yenilen ekmek, İsa'nın etini (bedenini), şarap ise kanını simgeleyen bir rütüelin temelini oluşturmaktadır. Bu yüzden şans eseri Hristiyanlık dininde kurban kesme olayı yer almamıştır.

4 yorum:

  1. Kurban kesilme sebeplerinden birinin halimiz vaktimiz yerinde kurban kesmezsek konukomşu bizi ayıplar olması çok üzücü ama aynı zamanda inkar edilemez bir gerçek. Kesilen kurbanların konu komşuya dağıtılma mevzusu ise oldukça çetrefilli. Gerçekten ihtiyaç sahibi olanları bulup yardım etmek ve hatta bunun için bayramı seyran beklememek gerekli bence. Sanırım 2006 yılından beri Deistim ve dini eylemlere bakış açım ister istemez eleştirel oluyor. Gerçekten kalpten hislerle yapanlara saygı duymakla beraber mantıksız bulduğum çok şey var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kurban deyince ilk aklıma kan geliyor ve bundan hiç hoşlanmıyorum. Aslında söylenecek çok şey var ama biliyorum ki komşulardan bazıları rahatsız olacak:) Konu komşu ayıplar konusuna da değinecektim. A, onlar bize iyi tarafından gönderdi, biz de onlara iyi kısmından gönderelim şeklinde süregelen et alışverişlerini iyi bilirim:) Size tamamen katılıyorum, Mrs Kedi:)

      Sil
  2. hıristiyanlar şanslı yani oh valla :) namaz da yok :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pazar günleri güle oynaya ayine gidiyorlar. Ortaçağ'da büyük travma yaşamışlar ama aydınlanmadan sonra Hristiyanlık en medeni din gibi duruyor. Katolikler yine de biraz uyuz sanırım:) Kiliselerde sıralara oturuyorlar, tertemiz, birbirlerinin ayak kokusunu çekmiyorlar falan işte:)

      Sil