KATEGORİLER

15 Temmuz 2020 Çarşamba

MASUM BİR ADAMIN İTİRAFLARI - BÖLÜM 78/4


Daha sonra La Ventana'ya gittim. Orası, üç ay öncesinden bütün masalarının rezerve edildiği ünlü bir suşi restoranı olmuştu. İçeri girdiğimde, bardaki bayan garson, şu anda tüm yerlerin dolu olduğunu söylemiş, ancak beklemek istersem şefle görüşmesi gerektiğini belirterek iznimi istemişti. Şef, cevabını vermeye fırsat bulamadan beni tanımıştı ve hemen yanıma koştu. Oturmam için yer gösterdi.  Korkarım zamanım yok derken, ona karşı kendimi suçlu hissetmiştim. En kısa zamanda kesinlikle yeniden geleceğimi söyledim. Eğilip selamladı, ona elimi uzattım.

Hava alanına geri döndüğümde yakıt depolarına bir göz attım. Eve geri dönebilmek için birden kendimi çok yorgun hissetmiştim. Kısa bir şekerleme yapmak üzere havaalanının bekleme salonunda uzandım. Uyanmam gece yarısını bulmuştu ve en az yetmiş beş yaşlarında görünen bir güvenlik görevlisi dışında salonda hiç kimse yoktu. Ona, uyumama izin verdiği için teşekkür ettim, sonra havayı kontrol ettim, bulutsuz, aysız bir gecede yola çıktım.

Tieresse’le balayına çıkamamıştık. Fakat mutlaka bir yerlere gitmek istiyorduk. Aklında Kuzey Dakota'yı görmek vardı. Ülkede ziyaret etmediği tek eyalet orasıydı.

“İkimizin de daha önce görmediği bir yere birlikte gitmemizin iyi olacağını düşünüyorum.” demişti.

Gitmek istediği her yer benim için iyiydi. Ne var ki, yola çıkmazdan bir gün önce tenis oynarken dizindeki ön çapraz bağını yırttı ve bu yüzden seyahatimizi ertelemek zorunda kaldık. Alternatif planımız birinci yıl dönümümüzde gitmekti, fakat o tarih geldiğinde, Almanya’daki temsilciliklerini kapatmak için yurtdışına çıkmıştı. Avrupa'dan döndüğünde,

Amor, gelecek yıl bütün dünya yansa, ikinci yıl dönümümüz için Dakota'ya gideceğiz.” dedi.

Bu, bizim bir daha hiçbir zaman kutlayamayacağımız ilk yıl dönümüydü.

Aşağı inip gözetleme deliğinden baktım. Moss ve Stream hücrelerinde oturmuş, sohbet ediyorlardı. Kapıyı açtım ve daha ne kadar yaşayacağımdan emin olmadığımı söyledim.

“Avukatım Olivido’ya sizi kaçırdığımı itiraf eden, bu işi nasıl yaptığımı ve nerede bulunduğunuzu detaylı olarak anlatan bir mektup bıraktım. Eğer yirmi dört saat benden haber alamazsa, mektubu kasasından çıkarıp okumasını istedim.” dedim.

Stream, “Doğru mu bu söylediklerin?” diye sordu.

Telefonuma baktım ve hemen geri döneceğimi söyledim.

Merdivenleri çıktım, her katta telefonumun kapsama alanına girip girmediğini kontrol etmek için durup kontrol ettim. Tamamen yukarı çıkana kadar servis dışı görünüyordu.  Dedektif Pisarro'ya bir mesaj gönderdim.

“Dedektif, benimle ilgili olarak, ilgilendiğiniz iki olaydan birinde, içgüdüleriniz beni gerçekten etkiledi.” yazdım ve silonun kapak GPS koordinatlarını mesaja ekledim. Telefonumu yere bırakıp geri döndüm.

Moss, “Her şey yolunda mı?” diye sordu.

“Ziyadesiyle” dedim.

Gözlerimi kapadım, ne kadar öyle kaldığımdan emin değilim. Göz kapaklarımı yavaşça aralarken, daha önce Etch A Sketch’iniz oldu mu? Hani resim çizmek için kullanılan, iki düğmesi olan, daha sonra silmek ve yeniden başlamak için makineyi sallamanız gereken bir çocuk oyunuydu.

Moss,“Evet, Etch A Sketch, sevdiğim bir oyundu.” dedi.

“Küçüklüğümden beri, gözlerimi sımsıkı kapatıyordum, bu sanki kötü olan her şeyi silmek gibiydi. Daha sonra gözlerimi açtığımda, her şey gözüme daha iyi görünüyordu. " dedim.

Tieresse'nin bana evlenme teklif ettiği güne kadar her şeyi kafamdan silmiştim.

Moss'a kocasıyla balayına nereye gittiğini sordum.

“Ben kaplıcaları severdim, Harvey ise kalabalık yerlerden hoşlanırdı. Bu yüzden Vegas'a gittik.” demişti.

Stream’a sordum, “Ya, sen balayında nereye gittin?

“Ben önceki evliliklerimde balayı için gittiğim yerlerden hiçbirini tekrar ziyaret etmek istemem.” dedi.

Onlara Kuzey Dakota'dan bahsettim.

Stream,“Cooperstown'da Minuteman füze fırlatma tesisi var dedi. Bizim içinde bulunduğumuz yer göz önüne alındığında hayli ironik.” dedi.

Onu bilmiyordum. Bana bir şeyler ima ettiğini düşündüm. Dönüp dijital saate baktım, saniyeler geriye doğru birer birer azalıyordu.

“Sizinle uzun yıllar pasta paylaşmayı umuyordum. Her yıl sizler için özel olarak seçtiğim pastaları hatırlıyor musunuz?” diye sordum.

Moss, “Evet, bize daha önce söylemiştin.” dedi.

Nefesim daralıyordu ama kendimi yorgun hissetmiyordum. Hatta öncesine göre biraz daha iyi gibiydim. Tieresse de bana, cilt kanserine yakalandığı sıralar, en zor günlerinden hemen önce, kendini daha iyi hissettiğini söylemişti.

Stream ve Moss'a döndüm,
“Belki bu hastalığımdan kurtulma ihtimali olan tek kişi ben olabilirim. Bu şansa sahip birisi mutlaka vardır. Ama o kişi ben olmayacağım, B planımı uygulama zamanım geldi. Şu anda, hayatlarınıza son vermeye ya da sizi serbest bırakmaya karar vereceğim bir noktadayım.

Her ikisi birden gözlerini bana dikip dehşet içinde yüzüme baktılar.


(Devam edecek)

2 yorum:

  1. eski eşini düşünmeden de duramıyor. eh evet artık bişi yapması lazım :)

    YanıtlaSil