KATEGORİLER

1 Temmuz 2020 Çarşamba

MASUM BİR ADAMIN İTİRAFLARI - BÖLÜM 57/4


Her birine, on beş ay boyunca birbirlerinden aldıkları bütün e-postaları ve mesajları gösteren sayfaları verdim. Stream gözünü benden ayırmadı ama Moss başını öne eğdi ve kağıttakileri okurken titremeye başladı.

“Yetkililer evlerinizi arayıp bilgisayarlarınıza baktıklarında, sadece birbirinizle iletişim kurmak amacıyla kullandığınız gizli e-posta hesaplarınızın olduğunu görecekler. Ayrıca, kendi aranızda konuşmak ve mesajlaşmak için kullandığınız cep telefonlarınızı da ortaya çıkaracaklar. Böylece olayın bütün sırrı çözülecek: Gizlice buluşan iki sevgili trajik bir uçak kazasında hayatlarını kaybetti. Yoksa size John ve Jane yerine David* ve Bathsheba** mı deseydim.” dedim.


Stream, “Bütün bunları yaptığına inanamıyorum!” dedi.

Moss, “Nasıl bu kadar zalim olabiliyorsun, uğursuz herifin tekiymişsin sen!” dedi.


“Hayır,” dedim. “Ben öyle düşünmüyorum. Hiçbir şey umurumda değil. Size göre yaptıklarımın anlamı olmayabilir ama benim açımdan bütün bunların anlaşılır bir sebebi var.” dedim.

Onlara verdiğim sayfalardaki ataşları çıkardığımdan emin olmalıydım. Kağıtların arasını iyice kontrol ettikten sonra arkamda kendilerine tehlike yaratacak hiçbir şey bırakmamak için bir kez daha sağıma soluma bakındım.


“Birkaç gün sizden ayrı kalacağım. Geri döndüğümde, az önce size takdim ettiğim belgeler üzerinde detaylı olarak tartışabiliriz. İkinizden biri, masum bir adamın idamını istemek için elinde geçerli bir neden olduğunu söyleyip beni ikna ettiği zaman gitmenize izin vereceğim. Aksi takdirde, size tavsiyem, yeni yuvanızın tadını çıkarmanız.” dedim.


Stream, arkamdan bağırdı. “Bizi bırakıp nereye gidiyorsun? Sana bir şey olursa, burada kısılıp kalacağız.” dedi.

Kapıda durdum. Başımı geriye çevirdim, gülümseyerek,

“Sanırım, sağlığım için bana dua etmeniz gerekecek.” dedim.


Teksas Eyalet Mahkemesinden iki hâkimin içinde bulunduğu küçük uçağın düşmesi haberi, olayın gerçekleştiği gün, ulusal haber bültenlerine yansıyan birkaç cümle dışında, hiç kimsenin ilgisini çekmemişti. Teksas'ta yayınlanan gazetelerin çoğu, Austin merkez muhabirlerine her işi yaptırıyordu. Onlardan biri, Moss'un yanında çalışan personele, olay günü konferansta olacağını söylediğini iddia etmiş ve Yargıç Moss’un ofis sekreterinden aldığı bilgiye dayanarak oturup bir senaryo yazmıştı. Aynı senaryoya göre, Moss'un kocasına konferansta olacağına dair bir mesaj yolladığı doğrulanmış oluyordu.

Teksas eyalet polisi basın irtibat bürosu, Yargıç Stream’in Key West'teki otelin web sitesinden, bir adet süit oda rezervasyonu yaptığını ve iki gecelik ücretini peşin olarak ödediğini, ayrıca bir uçak bileti rezervasyonunu da iptal ettirdiğini doğruladı. SUV aracı, uçağının bulunduğu havaalanında park halinde bulunmuştu. Haberde, polisin parmak izi tespiti yapıp yapmadığı konusuna değinilmiyordu. Esasen her şey bu kadar açıkken bunu yapmaları için ortada hiçbir neden yoktu. Ayrıca lâteks eldiven giydiğim için parmak izimi zaten bulamazlardı. Müfettişler Moss'un konferansa katılmayı planladığını ya da Florida'ya gitmek için hazırlık yaptığını gösteren hiçbir kanıt bulamamışlar ve soruşturmanın devam ettiğini belirtmişlerdi.

Moss ve Stream'den ayrıldıktan sonra küçük bir iş için Teksas’a uçtum. Taksiyle Olvido’nun ofisine giderken yerel bir gazete almak için sürücüden durmasını rica ettim. Üçüncü sayfada, bir haber ajansı en son gelişmeyi bildiriyordu:

Galveston'un yaklaşık 320 km güneyinde, Port Aransas'ta seyreden bir karides teknesi kaptanı, Stream'in uçağının düşmesinden 8 gün sonra, içinde uçağın dümen kısmından bir parça ve pahalı deri bir çantanın da olduğu bazı kalıntılar bulmuştu. Balıkçı, Teksas Polisi müfettişlerine teslim edilmek üzere çantayı yerel polise vermişti. Görevliler, çantayı açıp baktıklarında, bir sürü faturanın yanı sıra, içinde on üç dolar bulunan bir cüzdan, iki kredi kartı, ehliyet, Yargıç Moss’un kimlik kartı ve iki su geçirmez cep telefonu bulmuşlardı. İsminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, gazetecilere, Moss’un kocasının, karısının ikinci bir cep telefonu taşıdığından haberi olmadığını söylemişti.


Papaza gelinceye kadar okuduğum haberlerden büyük keyif almıştım ama onun adını okuduktan sonra bir suçluluk duygusu içimi kaplamıştı.

Tam o esnada Sargent'ın, iki kapı ötemdeki hücrede kalan Demerest adlı, zekâ özürlü, efemine bir mahkûmun, gardiyanlardan biri tarafından tecavüze uğraması üzerine bana söylediklerini hatırladım. Demerest, önce hayır hayır diye bağırmış, daha sonra ağlamaya başlamıştı. Sargent, sanki aklımdan geçenleri okumuştu ve bana şunları söylemişti:


“Dinle beni Inocente. Budistler, gerçeğin anlamını, insanların acılarını dindirebilmemiz için her şeyin elimizde olmadığını söyleyerek anlatır.” dedi.


“Bunu biliyorum,” dedim, “Eğer o sadist gardiyanın yanında olabilseydim,  onun Demerest’e zarar vermesini engelleyebilirdim en azından.” 

Sargent “Doğru, ama bunu, onun yanında olabilseydin yapabilirdin işte. Demek ki, kâinatın sahibi, senin orada olmadığın bir zamana göre kararını vermiş." dedi.


“Bundan çıkarmam gereken bir ders mi var?” diye sordum.

Bana cevap vermemişti. O gece Sargent'ın yüzbaşıya bir şeyler fısıldadığını duymuştum. Ertesi gün Demerest'e tecavüz eden gardiyan kovulmuştu. Sargent'ın bu işte parmağı olduğu konuşuluyordu. Ona bunun doğru olup olmadığını sordum. Gülümseyerek,

“Evet, senin duyduklarını ben de duydum.” dedi.

“Hı, hımm. Bunu anlamıştım zaten.” dedim.

Galveston’daki yeni ofislerine girdiğimde, Olvido, Luther ve Laura toplantı salonunda oturmuş, pizza yiyorlardı. Laura beni görür görmez bana çak yaptı ve bana sarılırken kemiklerimin çatırdadığını hissettim.

“Güzel bir ofisiniz varmış. Şimdi siz burada ensesi kalınları mı savunuyorsunuz?” diye sordum.

Luther gülümsedi. Laura “Ah, keşke!” dedi.

Ne yaptığımı sordular. Bütün gezdiğim yerleri anlattım. Onlara anlatmadıklarımın dışında söylediğim her şey doğruydu. Orada bir saatten fazla kaldım.

Gitmeden önce Olvido'ya benim için bir şey yapmasını rica ettim. Kendisine içinde birkaç sayfalık not içeren bir zarf verdim. Yer altı silosu giriş kapağının GPS koordinatlarını yazdım. Ayrıca, binanın bir taslağını çizdim, kalın bir ok 6. katı gösteriyordu. Okun altına kapının tuş kilidi şifresini yazdım. Neleri ve nasıl yaptığımı bütün ayrıntılarıyla anlattım. En alta günün tarihini yazdım ve planıma benden başka kimsenin dâhil olmadığını ve kimsenin bu konuda herhangi bir bilgiye sahip olmadığını belirten bir not ekledim. Altına adımı yazdım ve imzaladım.


“Bunu kasanıza koymanızı ve benden bir hafta haber alamadığınızda açmanızı aksi takdirde açmadan muhafaza etmenizi istiyorum." dedim.

Olvido, “Başını belaya mı soktun Rafael?" diye sordu.

“Hayır, sadece tedbirli olmak zorundayım. Dediğimi yapacak mısın?” dedim.

“Tabii ki yapacağım.” dedi.


*David: Hz. Davut
**BathshebaBatşeba,  Hz. Davut'un eşi ve Hz. Süleyman'ın annesi. Eski Ahit'e göre Hz. Davut, yıkanırken gördüğü evli bir kadın olan Batşeba'ya aşık oluyor.

(Devam edecek)

10 yorum:

  1. Plan tıkırında gidiyor ama içimde inceden kötü bir his var. Rafael yakalanırsa gerçekten suç işlemiş olduğu için kurtulamaz. Direk intihar etmesi gerekir hapise dönmemesi için. Yazık edecek kendine.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açık söyleyeyim, adaletin olmadığı bir düzende Rafael gibilerin yaptıkları beni mutlu ediyor. Onun cesareti bizde yok, bir de yakıştıramıyoruz kendimize. Örneğin küçük bir çocuğa tecavüz eden birini hapishanede öldürmüyorlar mı, içime bir ferahlık çöküyor o zaman, oh olsun, lâyığını adaletten bulamasa da bir cesur, vicdanlı (bak yine aynı kelime:)) insandan buldu diyorum.

      Sil
    2. Verdiğiniz örnekte deyim yerindeyse benim de içimin yağları eriyor adi canavarlar cezalarını buldu oh diyorum. Ama Rafael'in bu yaptığı çok mantıklı değil. Yani yargıçları kaçırdı da noldu? 6 senesi geri mi gelecek ya da hatalarını kabul edip daha iyi birer yargıç mı olacaklar? Biz ettik sen etme, bir daha yapmayız hata mı diyecekler? Bilemiyorum.

      Sil
    3. Kısasa geliyor bu tartışma yavaş yavaş:)
      Pek çok eleştirilebilecek tarafı olan bir konu aslında. Ben kişisel bazda almadım nedense. Adam zaten her şeyi göze almış. Altı sene sonra yargıçları bıraktığında, sistemin gözden geçirilmesine bir ümit ışığı olur diye düşündüm. Farkındalık yaratmak gibi bir şey. Bu da zor tabii. Nasıl olsa her zaman imam yine bildiğini okuyacaktır.

      Kişisel bazda alırsan, evet bence biraz pişman olacaklar. Stream Rafael'e daha çok kızıyor ama Moss'un pişmanlık duyduğunu görüyoruz. Sanırım bir daha idam cezası verirken iyice düşünür, kolay karar vermezler.

      Sorunun yargıçların akıllanmasıyla değil, imamın akıllanmasıyla çözülebileceğini düşünüyorum:)

      Sil
  2. adam ne vicdansız çıktı ya, tam psikopatmış, duyguları hiç kalmamış, rafael bu olayı kazasız belasız atlatsa bile artık ruhu bir ot gibi olmuş. yani yaşamasa da olur artık. kendini öldürsün :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya deep, ben kimi tutuyorsam sen karşı takımı tutuyorsun ama:)))

      Sil
    2. rafael aklanıncaya dek sempatikti ama, daha insan gibiydi, şimdi hannibal lecter'a döndü :) bu roman sonunda onun ölmesi lazım. ölüyü tut seen hihihi :)

      Sil
    3. Hepimiz ölecez deep, adam yargıçlardan daha insaflı. Baksana içkisinden çerezine kadar ikramda bulunuyor, o yetmezmiş gibi bir güzel de eğitiyor, doğru yolu gösteriyor. Innocente'ye hücrede ne ikram etmişlerdi?
      İyi, sen düzenin yargıçlarını tutmaya devam et bakalım sonunda ne olacak:))

      Sil
    4. yargıçları tutuyom demedim ki. ama rafaelin bu yaptığı da kötü. sonunda rafaele bişi olcaktır. genelde amerikan böyle sinema popüler kitap sektörlerinde kötü adamlar yüceltilir, sonda da sağ kalırlar, burda da rafael artık kötü adam oldu, yani bir süre sonra serbest bırakırsa onları belki affedebiliriz, ama hapse girmesi lazım tabii bu yaptığı için. bak fransız sinema popüler kitap sektörü olsa rafael sonunda mutlaka kaybeder ve ölür. amerika fransa farkı. heey senin rafaeli tutman normal ki, düzenin yargıçları, intikam, zeki stratejiler, yozlaşmış toplum filan iştee yani senin mantık ve gerçekçi bakış açın nedeniyle. bense kurgucu hayalci duygusalım, rafaelin stratejisi bana aşırı acımasız geliyo tabii :)

      Sil
    5. İyi, en azından yargıçları tutmuyon:) Rafael'in sonunu söylemeyeceğim, merak et tabii:) Ama şunu söyleyebilirim bak, adamın sonu ne Amerikan ne de Fransız popüler kitap, film sektöründekilere benziyor:)

      İntikam benim tarzım değil ama haksızlığa uğrayanların intikamı benim içimi ferahlatıyor:)) Dualarım, Rafael ile birlikte:))))

      Sil